Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubelerinin Karşıyaka Çarşı Kültür Merkezi'nde düzenlediği 'Kadına Yönelik Şiddet ve Medya' panelinde gazeteciler, polis memuru ve avukatlar medyadaki şiddetin giderek normalleştirildiğini ve cinayetlerin aşırı görünür olduğunu konuştu.
Haber Ekspres Gazatesi'nden Turgay Kılıç'ın haberine göre, Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubeleri'nin Karşıyaka Belediye Çarşı Kültür Merkezi'nde düzenlediği 'Kadına Yönelik Şiddet ve Medya' konulu paneli yoğun bir katılımla başladı. Şube Yöneticisi Nuriye Kadan; yaptığı konuşmada "Herkesin de bildiği gibi kadına yönelik şiddet yalnızca ülkemizde değil tüm dünyanın sorunu ve bu sorunu da ne yazık ki aşamadık. Ve her an bir yerleden kadına yönelik şiddet haberini duyuyoruz. Cumhuriyet Kadınları Derneği olarak bu yaşananların sorumluluğunu alıp buradan da gerekeni yapmaya hazırız. Medyada özellikle kadına yönelik şiddet, gündüz kuşaklarında, televizyon dizilerinde, filmlerde çokça görülüyor. Buradaki gerçeklik ise, şiddet olgusu aşırı görünür oldu. Bu da haberlerde karşımıza çıkıyor. Bu da kadını ikincil konuma getiren bir durum" dedi.
Konuklar arasında İlkses gazetesi Muhabiri Semi Tektaş, World Türk'ten Deniz Doğan, Aydınlık gazetesindne Rabia Nur Ağar, ŞÖNİM Kurucu Müdürü Güliz Kuli, avukat Gökçe Çiçek Türkmen ve polis memuru Özgür Polat katıldı. Cumhuriyet Kadınları Derneği İzmir Şubesi Başkanı Nuriye Kadan ise, paneli yönetti.
"Topyekûn mücadele şart"
Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) Şube Müdürü Güliz Kuli, "Kadına yönelik şiddet, ülkemizde değil tüm dünyada yaşanan bir sorun haline geldi. Ağırlık olarak kadına yönelik olması da toplumun maruz kaldığı şiddet, her bireyin de başvuru yapacağı bazı mekanizmaları harekete geçirir. Çözüm bir kurumun çabasıyla son bulacak bir şey değil, topyekûn bir mücadele gereklidir. Bu sorunun çözümünde kolluk kuvveti, aile bakanlığı, mahkemeler, savcılık ve sağlık bakanlığı ve belediyelerin de bulunması gerekmektedir. Aile Bakanlığı'nın kadına yönelik şiddet ve mekanizmasında üç ana unsur var. Şiddeti önleme ve izleme, şiddet irtibat kontakları ve kadın konuk evleri vardır. Burada ise kadınların yaşadığı şiddetle irtibata geçmesiyle şiddetle mücadelede, hayatlarını kurmada ihtiyaçlarını yapılarak vakalarının incelendiği yerdir" dedi.
"Bizler de şiddetin bir parçası oluyoruz"
Polis Memuru Özgür Polat, "Bizim için önemli olan kurumlar arası çok kıymetlidir. Bu bir saatin çarkları gibi işliyor. Birlikte çalıştığımız hukuki, medya, aile sosyal hizmetler ve diğer kurumlar da bu alanda hizmet ediyor. Bu kurumların birbirilerine dokunmadan etkileşim halinde olmaları, diğer kurumlarının işleyişi hakkında ise ciddi bir etki uyandırıyor. Temel haklarıyla aile içi ve kadına yönelik şiddet büro amirliğinde kadına yönelik şiddetin önleme çalışmalarını ele alıyoruz. Temel aşamalarında ise aile ve kadına şiddet büroları İzmir'in 30 ilçesinde gerekli hizmeti veriyor. Kadın, çocuk ve aile bireyleri de bu konuda kişilerin korunması ve kişilere yönelik şiddetin önlenmesi faaliyetleri yer alıyor. Kanundaki şiddetin tanımı ise birçok şiddet görüyoruz, sokakta ve basında. Artık kendimiz de çok şahit olurken bazen bir parçası olabiliyoruz" ifadelerini kullandı.
"6284 sayılı yasa var"
Avukat Gökçe Çiçek Türkmen, "Kadınların 'İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılmasıyla artık çaresiz ve yalnızız' söylemlerini çok duyuyorum. Bu bir bilgi kirliliğidir. Sosyal medya ve haber yoluyla birçok bilgi kirliliği yayılıyor. İstanbul Sözleşmesi'nin 2021 Mart ayıyla iptal edilmesinden sonra hâlâ var olan 6284 sayılı yasa var. Bu yasa etkin ve koruma mekanizmaları da doğru şekilde işlenirse dünya ölçeğinde önemli bir etkendir. Bu yasa, şiddete uğrayan kadını hem mağduriyetini gidermek açısından şiddet açısından önleyici tedbirler getiriyor. Şiddet mağduru sadece başına gelenleri anlatması yeterlidir. Diğer kısmı ise sadece başvuruyla bu mekanizmaları çalıştırmakla ilgili değil. Bu yasada karakol veya adliyeye gitmese mağdur dışında şahit olan herkes de 6284 sayılı yasayı çalıştırabilir. İşbirliğinde olan herkes bu konuda destek verebilir. Kadına şiddetle mücadele sadece kadının değil, tüm toplumun birlikte hareket ettiğinde önleyici bir mücadele yürütmüş olacak" şeklinde konuştu.
"Kitabın son sayfasıyız"
World Türk'ten gazeteci Deniz Doğan, kadın şiddettinin medyadaki yerine değinirken 'Kitabın son sayfası' dedi. Doğan, medyadan önce kadının neden, nasıl öldürüldüğüne değinilmesi gerektiğinin altını çizerek "Bizler, öncelikle bu yaşananların son sayfasıyız. Bu şekilde ifade etmek isterim. Cinayetlerin işlenme sebepleri, yargıya intikal ettikten sonraki süreçte ve medyanın tetikçilik yaptığı söyleniyor. İletişim Fakültesi'ni bitiren herkes yaptığı haberlerde hassas davranması gerektiğini biliyor. İnternet platformların mantar gibi türetmesi de aynı duruma getiriyor. Bu konuda seçici olup herkesi de aynı kefeye koymamak lazım. Haberi yaparken olayı normalleştirmemek gerek. Haberi yapmadan önce de istişare yapılmalı. Kamunun işine de yaramalı. Bu konuda gereken bazı şeyleri yapmalıyız" ifadelerine yer verdi.
"Çözüm medya değil, politikadır"
İlkses Muhabiri Semi Tektaş ise, kadınların hitabı üzerinde durdu. Tektaş, "Kadın cinayetleri de hayatımızın bir parçası oldu. Kadın cinayetlerini durdurabilecek bir politika yok. Temsilciler ise elinden gerekeni yapsalar da bir yerde bir tıkanıklık oluşuyor. Bu tıkanıklık olmasaydı, her yıl yüzlerce kadın öldürülemeyecekti. Şu anda bile burada beklerken belki de bir kadın daha katlediliyordur. Bunu da görüyoruz. İstanbul'da öldürülen genç kızları da gördük. Bizler, medya olarak daha çok konuşup, yazıyoruz. Bunun tek çözümü medya değil, tek çözümü siyaset kurumudur. Bizler medya olarak toplumsal cinsiyet eşitliğine de inanıyoruz. Toplumsal çürüme de var. Medyada kadına çok az yer verilse de çoğu yerde ise kadınlar bir görsel obje olarak görülüyor. Ayrıca lütfen kadınlara hitap ederken 'Kadınlarımız, kızlarımız' demekten vazgeçelim. Çünkü onlar tek başına bir bireydir, sadece kadındır. Hiçbir kadın kimseye ait değildir" dedi.