BURCU YANAR/ÖZEL RÖPORTAJ

Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay, sadece bir belediye başkanı değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle mücadele eden, güçlü ve ilham veren bir lider. “Sen kadınsın yapamazsın” denilen her şeyin üstesinden gelerek, bir kadının toplumda ve iş hayatında ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi. Başkan Kınay, kişisel ve profesyonel yaşamındaki deneyimlerini, zorlukları nasıl aşmayı başardığını ve kadınların daha güçlü, daha cesur olabilmesi için verdiği mücadeleyi samimi bir dille paylaştı.

Sabah uyandığınızda güne nasıl başlarsınız, bir gününüz nasıl geçer?

Ben aslında her güne yeni bir başlangıçla başlıyorum. Yataktan kalkarken kötü bir geçecek diye başlamıyorum. Evinize gittiğiniz zaman hayatın tüm yükünü dışarıda bırakıyorsunuz. Çünkü orada aileniz, sevdikleriniz ve en özelleriniz var. Dışarıda aldığımız yükü, yorgunluğu, hayatın her şeyini ve üstünüzdeki bütün kalıpları çıkartıp kendiniz olduğunuz belki de sığındığınız ve aslında iyileştiğiniz yer. Dolayısıyla orada enerji topluyorsunuz. Ben her sabah Helil olarak, bir anne ve eş olarak uyanıyorum. Bir belediye başkanı olarak uyanmıyorum. Bu sabah telaşı içinde de her şeyi çok hızlı ve sıkıştırılmış bir biçimde yapmaya çalışıyoruz. Sabahın erken saatleri benim için Helil zamanı oluyor. Programım uygunsa çocukların okula gitmesiyle ilgilenip günlük motivasyonumu alıp güne başlıyorum. Ben eksikliklere ve olumsuzluklara çok takılmam. Çünkü hayatta her şey olabilir. Mücadeleyi sevdiğim için önüme ne çıkarsa çıksın B planı ve C planı oluştururum. Her zaman planlı olmaya özen gösteririm.

Yapamazsın denilenleri yaptım

Çok sayıda öğrenci şafak operasyonu ile gözaltına alındı Çok sayıda öğrenci şafak operasyonu ile gözaltına alındı

Kadın bir belediye başkanı olarak, mesleğinizde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi? Ve bunları nasıl aştınız?

Hayatta hangi konumda olursanız olun hepimiz aynı şeyi yaşıyoruz. Toplumda şu an ‘kadın belediye başkanı, kadın patron, kadın esnaf, kadın mühendis, kadın gazeteci’ diye birçok sıfatla ayrıştırılıyoruz. Bu başlı başına bir mobbing. Mesleklerin kadını erkeği olmaz. Bu sebeple kadınlar her durumda kendini ispatlamak zorunda kalıyor. Evinde ev işini yaparken de, çocuğuna bakarken de hayatın her anlamında kendini ispatlamak üzerine bir mekanizma ve dil var toplumda. Bunu ortadan kaldırmak gerekiyor. Ben her şeye insan odaklı ve cinsiyetsiz bir şekilde bakarım. Türkiye’de ise son yıllarda birçok şeyi kadın olmanıza rağmen yapıyorsunuz. Bu da sizin daha çok koşturmanız, daha çok yorulmanız anlamına geliyor. Bence kadın olmak çok daha avantajlı çünkü imkansızlıklar ve ön yargılar içinde eşitsiz koşullarda geldiğiniz için çözüm yollarını gelişiyor. Belediye başkanlığında da biz bunu yaşadık. Karabağlar’da kadın belediye başkanı olmaz dediler. Ancak belediye başkanlığı cinsiyetle yapılmıyor. Burada bakılması gereken eğitimi, liyakatı, toplumsal mücadelesi ve siyaseti, yaptığı çalışmalardır. Bugüne kadar hayatında yaptığı çalışmaların kente nasıl katkı olacağı ve halkla nasıl buluşacağıdır. Ben Karabağlar’da bu önyargıların kalktığını düşünüyorum. Benim şu ana kadar çalıştığım sektörler erkek egemen sektörlerdi. Bütün bunların içerisinde hepimiz aynı işi yaptık.

Ben masa başında çalışmayı seven biri değilim. Dışarıda olmayı ve uygulama içinde olmayı seviyorum. Mühendislik hayatımda şantiyelerde olmayı çok sevdim. O zaman da ‘sen kadınsın şantiyede olmaz’ diyenler oldu ama ben şantiye mühendisliği yaptım. Sokakta kanalizasyon alt yapı işlerinde çalıştım ve benim için çok da güzel anlardır. Ekiplerle beraber bir kentin sokaklarında kanalizasyon borusu döşedim. Yapamazsın denilen her şeyi yaptım. Bana ‘Kadınsın sen yapamazsın’ diyenlere ‘Görelim bakalım’ dedim ve yaptım. Bir erkek de masa başında çalışmak isteyebilir, şantiyede çalışmak istemeyebilir evde ev işleriyle uğraşmak isteyebilir. Herkes nerede mutlu olacaksa o şekilde çalışmalı.

Evlilik, çocuk ve hayat sadece kadınlara özel değil. Erkek ve kadın bir ortaklık içinde bunu sürdürüyor. Benim hayatım boyunca çocuklarla işi nasıl yürüttüğüm soruldu. Ben hayatın paylaşmak olduğunu öğrenerek büyüdüm. Hayatı paylaştığınızda bütün bu zorlukları da paylaşıyorsunuz. Ama bir taraf bütün yükü üzerine aldığı zaman ister istemez ayrımlar ortaya çıkıyor. Aileden başlayan bir dil ve davranış değişikliğine gidilmesi gerekiyor.

Ailecek sinema gecelerimiz var

Çok yoğun bir iş temposu arasında özel yaşamınıza nasıl zaman ayırıyorsunuz? Aile ve iş dengesini nasıl kuruyorsunuz?

Spor yapmayı seviyorum ve bir dönem çok yoğun bir şekilde yaptım. Belediye başkanlığıyla beraber çok aksadı süreçler. Ama yine de zaman ayırmaya ve o düzeni tekrar oturtmaya çalışıyorum. Çünkü hayatımızda yeni bir evre var. Bu evreye göre de planlarımı geliştiriyorum. Hayatın içinde kaybolup kendinizi hatırlamazsanız ve insan yanınızı unutursanız yaptığınız işi de eksik yapmış olursunuz. Ben film seyretmeyi de çok seviyorum ve ailecek sinema gecelerimiz vardır. Hala fırsat buldukça bunları yapıyorum. Kitap okumayı, şiiri ve edebiyatı seviyorum. Güzel müzikler dinlemeyi ve yalnız kalmayı severim. Bunun için şu an gün içi değil de daha sabaha karşı tek başıma kaldığım saatleri kullanıyorum. Ben her şeyi deneyip kendime ait olan nedir bunu bulmaya çalışıyorum. Hayattan kendime küçük tatlar çıkarmaya çalışıyorum.

Güçlü olmanın sırrı kendine inanmak

Bir kadın olarak güçlü olmanın sizin için anlamı nedir? Kişisel olarak zorlukların üstesinden nasıl geliyorsunuz?

Hayatta her zaman iki seçeneğiniz vardır. Ya vazgeçip oturup üzüleceksiniz, ağlayacaksınız ve kırılacaksınız. Ya da devam edeceksiniz ve ne olursa olsun bir yerde tek başınasınız. Ben her durumda devam etme yolunu seçtim. Eğer üzülüp kırıldığımda hayatımda bir şey değişmeyecekse ben üzüntümü de yaşayıp devam etmeyi seçtim. Hayatta çok olumsuz gördüğünüz şeyler devam ettiğinizde bambaşka yollar açabiliyor size. Güçlü olmakla ilgili noktada öncelikle kendine inanmak var. Kimse size inanmasa bile siz kendinize inanırsanız zaten çok daha güçlü oluyorsunuz. Seçim dönemimde ‘Güçlü aday’ kavramını kullanmıştım. Benim gibi düşünen ve inanan çok fazla insan olduğuna inanıyorum bu yüzden de güçlüyüm. Doğru ve güvendiğiniz yol arkadaşlarınız varsa, elinizi uzattığınızda elinizi tutacak, düştüğünüzde gerektiğinde sizinle beraber düşecek yoldaşlarınız varsa siz zaten çok güçlüsünüzdür. Bu yüzden dayanışmaya ve örgütlenmeye inanıyorum.

Cinsiyetinizden dolayı mobbing veya baskılarla karşılaştınız mı? Bir kadın olarak keşke siyasete girmeseydim daha kolay bir meslek seçsem dediğiniz oldu mu?

Pişmanlık hiç yaşamadım çünkü hayatımdaki bütün yolları ben seçtim. Yaptığım her iş bir iz bıraktı ve bu izler yeni yollar açtı. Geri dönüp baktığınızda her tecrübe yeni bir bakış açısı getiriyor. Hayatta çocukluğumdan beri baktığımda ve bilinçlendikçe bize normal gelen çoğu şeyin mobbing, taciz, ötekileştirme olduğunu fark ediyorum. Örneğin erkeklere söylenen ‘Bir öğretmen kadınla evlen, eve de bakar sana da bakar, üç ay tatilleri var’ gibi söylemlerin bir ötekileştirme olduğunu görüyorum.

Hayalim iz bırakmak

Bir hayaliniz var mı? Siyaseti bıraktığınızda veya emekli olduğunuzda nasıl bir yaşam düşlüyorsunuz, bu hayalin yolu siyasetten mi geçiyor?

Hayat bir siyaset. Benim şöyle bir hayalim var; “Bir iz bırakmak, bir kenti değiştirirken onu dönüştüren parçalardan bir tanesi olmak. El verenlerden bir tanesi olmak. Bundan sonraki süreçte bizlerin kendi görevini tamamladığı noktada genç arkadaşlarımıza örnek olmak istiyorum. Ben hayattan ve emekten emekli olunmaz diye düşünüyorum. Dolayısıyla mutlaka hayatım boyunca bir şeylere destek vereceğim. Klasik bir emeklilik hayalim yok.

Güç birliğini ortaya çıkarmalıyız

Kadınlar arasındaki dayanışmanın ve birbirine destek olmanın önemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendiniz de kadın liderlerle bu konuda nasıl bir iş birliği içindesiniz?

Rekabet her yerde ve herkesin arasında var. Erkek ve erkek arasında, erkek ve kadın arasında, kadın ve kadın arasında da rekabet mevcut ancak bunun iyisi ve kötüsü var. Görünür kadın liderler oldukça az. Hangi işi yaparsak yapalım sesini duyurma, görünür olabilme, birilerine cesaret verebilme noktasında olan herkesin bir arada olması ve bu gücü birleştirmesi gerektiğine inanıyorum. İzmir’de kadın belediye başkanları olarak büyük bir oranı oluşturuyoruz. Her birimiz kendi ilçemizde en iyiyi yapmaya çalışıyoruz. Bunun bir güç savaşı değil de güç birliği olduğunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu bütün ülkede olması gereken bir mekanizma.

24 saat nöbet tuttuk

Kadın hakları mücadelesinde sizi diğer belediyelerden farklı kılan nedir?

Karabağlar İzmir’in en büyük metropolü. Pek çok ilden ve Avrupa ülkelerinden daha büyük. Türkiye’de yaşadığımız yokluğu, şiddeti, öfkeyi kendi içinde barındıran ve bunu en ağır yaşayanlardan bir tanesi. Karabağlar eski İzmir Türkiye’nin pek çok yerinden toprağını, atasını ve anılarını bırakıp yeni bir hayat kurmak için geldiği bir yer. Kadın sığınma evi talebinin en çok olduğu yer Karabağlar. Karabağlar’da hep gençler, kadınlar ve çocuklar için çalışacağız dedik. Sosyal demokrat belediyecilik içerisinde mahalle buluşmalarımız devam ediyor. Kadın emeği pazarlarımızla ve kooperatif yapısıyla güçlendireceğimiz bir süreç var. Kadını evden çıkaran, konuşturabilen, derdini anlatabilen bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Bölgesel istihdam ofisimizde 600’ün üzerinde kadın işe yerleşti. Kadın sığınma evimizin inşaatı tamamlanmak üzere. Ben sığınma evimiz var demekten utanıyorum. Çünkü bu şiddetin ne kadar büyük olduğunu ortaya çıkarıyor.

Bunu anlatmaktan gurur duyuyorum çünkü Türkiye için bir ilktir. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Mücadele Günü’nde İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kadın örgütü olarak ‘Kırık Saçlar Özgürlüğe yürüyor’ diye ilçelerde bir organizasyon başlattık. Burada Karabağlar kadın örgütümüzün çok büyük katkıları var. Farklı ilçelerdeki pek çok kadın arkadaşımızın şiddete, mobbinge, adaletsizliğe karşı sesimizi büyüttük. Aslında bu kadın hareketini başlatan bir süreç oldu. Farklı yerlerde ortak sözler söyledik. 25 Kasım’da Karabağlar’da 24 saat süren bir nöbet tuttuk. Bu nöbetle beraber 25 Kasın gece yarısı bir sokağın başında buluştuğumuz ve o sokaktan yürüyerek bir gece yürüyüşü yaptık. Bu yürüyüşte sesimizi yükselttik. Pencerelerden, kapılardan çıkanlar hayatlarında ilk defa böyle bir şey gördü Karabağlar’da. O süreçte ofisimi oraya taşıdım. Gün içerisinde pek çok ziyaretçi oldu. Binin üzerinde kişi geldi ve gitti. Bizler Kadın Hakları Parkı’nda Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde İzmir’in kadınları olarak tüm Türkiye’ye bir mesaj verdik. Bence Karabağlar bu noktada bir iz bırakmıştır. Bu izin büyüyerek devam etmesini diliyorum. Parçası olmaktan en çok gurur duyduğum çalışmalardan bir tanesidir diyebilirim.

Herkese konuşmayı öneriyorum

Özellikle zor geçen bir döneminizde, bir kadının asla unutmaması gereken şey nedir? Kendine olan güveni nasıl pekiştirebilir?

Daha çok konuşmak ve bir arada olmak lazım. Hayatımızdaki kararların bedelini de iyi ya da kötü kendimiz ödüyoruz. Hayatımı kurma aşamasında üniversite yıllarımda babamı kaybettim ben. Hayatı tek başına kurma evresinde çok güçlü bir anne figürüyle beraberdim. Eğitimini yarım bırakmış, erken yaşta evlenmiş, dışarıdan okulunu bitirmiş, iş bulmuş çalışmış bir kadın. Ben üniversite sınavına annemle beraber girdim. Benim için çok güzel bir anıdır. Hayatın içinde imkansızlıklara rağmen hayatta kalmış insanlar var. Bu yüzden konuşmak ve bir arada olmak gerekiyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ