Zeynep Kaya- 51 yıllık evlilik hayatında kendisini hiçbir zaman kırmayan eşine vefa borcunu ödüyor Güniz Küçükoğlu. Eşinin 7 yıldır alzheimer hastalığıyla mücadele etmesi sebebiyle büyük zorluklar yaşayan 70 yaşındaki Güniz Küçükoğlu, sağlıklı eşinin birdenbire bu hastalığa yakalanarak çocukluğa geri dönmesine üzülüyor. Eşini hiç bir an yalnız bırakamadığını belirten Küçükoğlu, 'Eşim kendisine ve eve zarar verebiliyor, yangın çıkartabiliyor, dışarıya çıkıp kaybolma ihtimali var. 51 yıllık evlilik hayatımda eşim bana 44 sene çok iyi baktı. 7 yıldır bu şekilde alzheimer hastası. Aşk tükense de sevgi tükenmez. Vefa borcu var. O benim sevdiğim. Çocuklarımın babası. Vefa var, vefa. Her şeyin başında o geliyor. Bu kadar yıl bize çok iyi bakmış bir adam, düşünce ayaklar altına alınmaz. Sevgi, işte burada kendini gösterir. Böyle erkek terkedilemez. Hakkı budur' diye konuştu.


Resim tarzımı değiştirdim


Küçükoğlu, alzheimer hastası eşine bakarken, bir hobiye gereksinim duydu. Bu hobiler arasında resim yapmayı seçti. Fırçanın tuale değdiği anda bütün sıkıntılarını unuttuğunu belirten Küçükoğlu, 'Evdeki eski eşyalarımı, arkadaşlarımın atacakları eşyaları alıp, onarıyorum. Cam mozaik yapıyorum, resim yapıyorum. Lise yıllarımdan klasik resim çalıştım hep, şimdi de 4 yıldır spatül resim dersi alıyorum. Klasikten spatüle geçmek zor, halen spatül resmi klasikmiş gibi düzenliyorum. Oysaki olduğu gibi bırakmak gerek. Spatül resim daha renkli, daha canlı oluyor. Boyayı dilediğiniz gibi kullanıyorsunuz. Şekil kısıtlaması yok. Dilediğiniz gibi renkleri kullanabiliyorsunuz. Spatül resimde bir kadının yüzünü yapmasanız da olur, saçlarla örtebilirsiniz. Ya da flu bir yüz yapabilirsiniz. Spatülde kıyafet önemli değil, yapar geçersiniz. Akıcıdır, çabuk ilerler, biter. Klasik resim öyle değil. Anlam ve mana vermeniz gerek, bakışları, yüz hatlarını, dudakları düzenli çizmeniz gerek, detaylar önemli. Gölgelendirme önemli. Parmaklardaki yüzüklerden, kıyafet çizgisine kadar her şeyi iyi ayarlamanız gerekiyor. Teferruat çok. Onun için klasik resim uzun sürer. Bazen aylarınızı verebiliyorsunuz klasik resime. Sonuç olarak klasik diyorum' dedi.
 

Çalışmalarımı hep hediye olarak veriyorum


Klasik resimlerinde daha çok duygusallığını ön plana çıkaran Küçükoğlu, 'Bana zaten 'kadın ressamı' diyor arkadaşlar. Yüz yapmayı seviyorum. Kadın yüzü erkek yüzünden daha anlamlı. Biz kadınlar, duygularımızı yüzümüzde taşırız; bakışlarımızla, mimiklerimizle, saçlarımızı savurmamızla. Bunları çizerken de bir duygu içerisinde fırçayı tuvale değdiriyorsunuz. Klasik resimlerde daha çok ruhumu yansıtıyorum. Spatülde beden hareketleri daha rahat yansıtılır, yüzde ise klasik tercihim. Gençler şimdi daha modern resimleri tercih ediyor. Mobilyalarına uygun resimler satın almak istiyorlar. Halbuki resim sanat. Resim ruhunuza uymalı, kendinizi bulmalısınız. Çalışmalarımı satmayı tercih etmiyorum. Hep hediye veriyorum. Ev hediyesi olarak götürmeyi çok seviyorum. 100'e yakın tablom var. Hepsi de ayrı bir dünya benim için. Bir kaç yıl önce bütün eserlerimi bir arada sergilemek için topluca bir organizasyon ayarlıyordum. Bu sırada eşimin hastalığı ağırlaşınca, elim ayağım durdu. Hemen iptal ettim her şeyi. Bir sergi açmak kolay değil. Öncelikle yer bulmanız gerek, isminizi duyurmanız gerek. Açılış için kokteyl hazırlığı gerek. Bir hafta sergi başında durmanız gerek. Bunları yapmak eşimin ilk hastalığı zamanında zordu. Hemen bıraktım o işi. Şimdi olsa tabiki yaparım. Yaz aylarında sergi olmuyor. Ancak ilkbahar-sonbahar gibi düşünülebilir kısmet olursa' diye konuştu.
 

Alzheimer hastalarının içinde bir çocuk var


83 yaşındaki eşinin alzheimer hastalığıyla mücadele eden Güniz Küçükoğlu, alzheimer hastalığıyla direnen ailelere şöyle tavsiyelerde bulunuyor: 'Bu tür hastalığa yakalananlar, avaz avaz bağırıyorlar, uyumuyorlar. Gece halisünasyon görüp, yataktan kalkıyorlar. Bazen bambaşka bir insana bürünüyor eşim. Geçenlerde uyuyordum, birdenbire ışık açıldı. Eşyalarımı hepsini yatağın üzerine döktü gardolaptan. 'Hayırdır hayatım?' dedim. 'Gidiyoruz, bavulu toplayacam, sen de hazırlan' dedi. Zor uyuttum. Yatağa geçince burası sıcak, başkası uyumuş diye uyumak istemedi. Yatağın, kendisinin uyumasından dolayı sıcak olduğuna zor ikna ettim. Gece 4'e kadar gardolabı toparladım. Başka bir gece boğazıma sarıldı, boğuyordu beni. 1 hafta yemek yiyemedim. Bazen evden dışarıya çıkıyordu. Gece gece dışarılarda arıyordum onu. Artık kapıyı bacayı kitleyip uyuyorum. Ailelerden ricamdır. Evinde bu tür hastalık yaşayan aile üyeleri, hastayla birlikte olayı birlikte yaşasınlar. İddia ettiği olaylara 'hayır' diye diretilmemeli. Onunla birlikte yaşayacaksın macerayı, yatağına uyutup ilaç verene kadar. Şevkat göstereceksin. Küçük bir çocuğa bakıyorsunuz aslında. Sakallı, bıyıklı olmasına, yaşlarına aldanmayın, içinde bir çocuk var hastanın.'
Editör: Haber Merkezi