MAG Dergisi Aşk Doktoru Mehmet Coşkundeniz’le 'aşk'ı konuştu

 
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Mersin’de doğup büyüdüm. Lise bitince İletişim Fakültesi’ni kazanıp İstanbul’a geldim. Daha üniversite ikinci sınıftayken stajyer muhabir olarak gazeteciliğe başladım. Gazeteciliğin her kademesinde çalıştım. Meslekteki 26’ncı yılım. Halen Posta Gazetesi’nin yazı işleri müdürlüğünü, posta.com.tr’nin de yayın yönetmenliğini yapıyorum. 1999’dan beri aşk ve ilişkiler üzerine yazıyorum. 11 kitap yazdım, sayısız televizyon programına çıktım. Evliyim, 3.5 yaşında Derin ve Mavi adlı ikiz kızlarım var.

 
Aşkı bize tanımlar mısınız? Her insan ömründe sadece bir kere mi aşık olur?

Aşkın en iyi tarifini Alman filozof Schopenhauer yapmış. Diyor ki; “Aşk, insanın kendisindeki eksiklikleri başkasında tamamlama arzusudur.” Aynen katılıyorum. Gidip en olmadık kişiye aşık olmamızın sebebi de budur zaten. Aşk çatışmanın duygusudur. Zaten düşünürseniz aşık olduğumuz kimseyle hep çatıştığımızı görürsünüz. Bu çatışmayı sağlayan şey de zıtlıklardır. Yani bizde olmayan ama aşık olduğumuz kimsede olan şeyler. Eksiklikleri tamamlamak iyidir de bünye önce bunu kabullenemiyor. Çünkü egomuz var. Zaten egomuzu aştığımız noktada daha sağlıklı ilişkiler yaşayabiliyoruz. İnsan seri aşıktır. Yani birden fazla kez aşık olabilir. Biri biter, diğeri başlar. Aşk anlıktır, sevgi ise zamanla gelişir. Ama zaman, aşkı da bitiren bir şeydir. Evet, sonsuz aşk yoktur, aşkın kimyası biter. Ortalama ömrü de 2 yıl 8 ay 25 gündür. Ama siz aşkı sevgiye dönüştürebilirseniz işte o sonsuza kadar sürebilir.

Gazetecilik kökenlisiniz peki bu işe başlamaya yani “aşk doktoru” olmaya nasıl karar verdiniz?

Kendimi övmek için söylemiyorum ama herhalde Türkiye’de aşkı ve ilişkileri benim kadar kafaya takan kimse yoktur. Ha, “Neden taktın?” derseniz, aşk benim canımı çok yaktı da ondan taktım. Canımı böylesine yakan şeyin ne olduğunu öğrenme isteğiyle başladı her şey. Şu an tüm dünyada aşkla ilgili tüm bilimsel araştırmalar, anketler Türkiye’de önce benim önüme gelir, ben de okurlarımla paylaşırım. 1999’da gazetenin haber müdürüyken kendime bir nefes alma alanı yaratmak istedim. Bir köşe yazmaya başladım ama tamamen kendi duygularımı yazıyordum. Sonra torba torba mektup gelmeye başladı. Bu mektupları değerlendirmek için bir sayfa yarattık. Bu sayfanın adı da “Aşk Doktoru” oldu. Sonra bu isim benim üzerime yapıştı kaldı.

Kitaplarınızın tamamı aşk üzerine. Tamamı yaşanmış ve deneyimlenmiş olaylar mı?


Bazıları yaşanmış olayları, bazıları benim duygularımı anlatıyor. Ben kendi deneyimlerimi paylaşmaktan da çekinmiyorum. Aldatıldıysam bunun travmasını, terk edildiysem bunun yarattığı acıyı anlatabiliyorum. Zaten bir yazarın kendisine sansür uygulamasını ben kabul etmem. O zaman samimi olmuyorsunuz.

 
Erkekler neden aldatır?

Erkeğin aldatması için özel bir sebebe gerek yok. Libidosu yüksektir aldatır, kafası kıyaktır aldatır, arkadaşlarıyla iddialaşır aldatır, kendisini kanıtlamak ister aldatır. Ama asıl sorun şu. Erkek yakalanana kadar yaptığı şeyin aldatma olduğunun bilincinde değildir. Çünkü onun için yemek içmek gibi doğal bir şeydir bu. Bunu kabul ettiğim için söylemiyorum, bir tespitte bulunuyorum. Bunu engellemek de erkeğin elinde. İrade diye bir şey var çünkü. Bu irademizi kullandığımız zaman sadakat duygusunu tadabiliyoruz.

Kadın erkeği elinde tutmak için neler yapmalı ya da bir erkek bir kadından neden kaçar?

Bir kadının erkeği elinde tutmasının tek yolu değişmemesi. Erkek ona nasıl aşık olduysa öyle kalmalı. Ama bizde hep şöyle oluyor. Mesela erkek kadını barda görüyor. Mini etek, askılı bluz, elinde içki kadehi dans ediyor. Türlü türlü yollarla o kadını tavlamaya çalışıyor, ardından ilişkileri başlıyor. İlk iş olarak erkek o kadına o bara gitmeyi, o bluzu ve eteği giymeyi yasaklıyor. Kadın da erkeğini mutlu etmek için bunu kabul ediyor. Ama bir süre sonra erkek değiştirdiği o kadından sıkılıyor. Biz erkeği bir yıl sonra aynı barda yine mini etek, askılı bluz giymiş, içki kadehiyle dans eden bir başka kadını tavlamaya çalışırken görüyoruz. Tüm mesele budur. Değişmemeli. Erkeğin kadından kaçmasının nedeni de seçeneğin fazla olması. Bakın bir kadının kriterleri ile erkeğin kriterleri birbirinden farklıdır. Kadın çok kriter koyar ortaya. Bu kriterleri yerine getiren erkek sayısı çok azdır. Erkekse öyle değil. O yüzden erkeğin seçeneği fazla. Bu kadar seçenek varken de “Neden birine bağlanayım?” diyor erkek.

Aynı anda birden fazla kişiye duygu beslemek, aşık olmak mümkün mü sizce?

İnsan birine aşıkken başkasına aşık olamaz. Ama dikkat edin, aşk diyorum, sevgi değil. İnsan birini severken başkasına aşık olabilir. Çünkü sevgi çok boyutludur. Şöyle anlatayım, aşk içinde arzu barındırır. Cinsel anlamda çekici bulmadığımız kişiye aşık olmayız. Hani derler ya ben doğaya, çocuğuma, işime aşığım falan diye. Aşk değil bunlar. Sadece aşk çok güçlü bir duygu olduğu için en iyi anlatacak kelime olarak görülüyor hepsi bu. Sevgi ise farklı. Birine aşık olursunuz, sevmeye başlarsınız. O sizin için vazgeçilmez biridir. Hayatınızı düzene koymuştur, huzurdur, güvendir. Artık sizin için bambaşka anlamlar ifade etmektedir. İşte böyle bir sevgi duygusu içindeyken başkasına aşık olma ihtimaliniz var.

 
Danışanlarınız en çok hangi sebeplerden kapınızı çalıyor?


Evlilik problemleri çok arttı. İnsanların birbirine karşı tahammülü çok azaldı, hoşgörüsü çok azaldı. En küçük tartışmalar bile devasa problemlere dönüşüyor. Herkes evliliğini kurtarmaya çalışıyor ama hep karşısındakini suçluyor. Yani “Ben masumum, o suçlu” anlayışı hakim. Böyle olunca da maalesef sorunlar içinden çıkılmaz hale geliyor. Ha bir de kıskançlık çok arttı, bir de bu konuda danışıyorlar.

 
Yardımcı olamadığınız danışanınız oldu mu hiç?

Hayır olmadı. Benim sistemim farklıdır. Ben kimseye şunu yap ya da bunu yap gibi emir kipiyle davranmıyorum. Dinledikten sonra bilimsel veriler ışığında çözüm önerileri sunuyorum. Örneğin evli bir çifte devam ederlerse ne olacağını, ayrılırlarsa ne olacağını anlatıyorum. Seçimi onlara bırakıyorum. Her durumda yardımcı olmuş oluyorum.

 
En ilginç danışan profilinizden bahseder misiniz?

Bir genç kız, güzel, alımlı ve sadece 22 yaşında. İnanılmaz iyi eğitimli, çok düzgün bir ailesi var. Gönül verdiği adam kaba tabirle “beş para etmez” biri. Kıza hem fiziksel hem de psikolojik şiddet uyguluyor. Üstelik adam kızı habire terk ediyor. Bana ilk geldiğinde tüm bunları anlattı ve “Onu yeniden kendime bağlamak istiyorum” dedi. Ben bunun olamayacağını anlattım. Bana kızdı, aylarca aramadı. Ama sonra döndü ve yardımımı talep etti. Şimdi çok iyi. Kurtuldu ve hatta hafif hafif flört denemelerine başladı.

Terzi kendi söküğünü dikemez derler... Siz başkasına verdiğiniz tavsiyeleri kendi hayatınızda da tamamen uyguluyor musunuz?

Ben bu işi iyi biliyorum da aşkı herkes gibi yaşıyorum. Çünkü aşk kontrol edilebilen bir şey değil. Yani biliyor olmak, engelleyebileceğim anlamına gelmiyor. Ben de herkes gibi aşık olduğumda duvara 180 kilometre hızla toslayabiliyorum. Ama aşk ile ilişki farklı. İlişkimi daha sağlıklı yürütebiliyorum. Bir kadının hangi durumda ne tepki verebileceğini biliyorum örneğin. Kendi evliliğimde de bunu uyguluyorum elbette ve faydasını çok gördüm. Kendi söküğümü bazen dikebiliyorum bazen maalesef dikemiyorum.

 
Sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir evlilik için kadın ve erkek ne yapmalı sorusunun cevabı sizce nedir?

Aslında mutlu bir evliliğin formülü 5S kuralıdır.

1-Sevgi: Onu en az kendin kadar seveceksin.

2-Saygı: Kişiliğine, fikirlerine, ailesine, hayat tarzına, işine, zekasına saygı duyacaksın ve asla değiştirmeye çalışmayacaksın.

3-Sadakat: Olmazsa olmaz. Bir evlilikte sadakat çökmüşse o evliliğin devamı imkansızdır.

4-Sabır: İlk kavgada kapıyı vurup gitmeyeceksin. Onu dinleyeceksin, kendini anlatacaksın. Çözüm üreteceksin.

5-Seks: Evliliğin yüzde 50’si sekstir. Mutlu bir cinsel yaşam ve ten uyumu birçok sorunu çözer. Eşinle fantezilerini paylaşacaksın. Eşine “kutsal”lık biçmeyeceksin. Başkalarıyla yaşamak isteyeceğin şeyleri eşinle paylaşmaktan çekinmeyeceksin.

Bu 5 ayak yerine oturursa sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir evlilik de mümkün...