Jülide Yurteri Şehitoğlu- Eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, CHP İzmir milletvekili adaylarından biri olarak 7 Haziran genel seçimlerine katılacak. Temizel, sadakalara boyun eğen halkın ülkeyi zıplatamayacağını bu yüzden eğitimin en önemli hamle olduğunu vurguluyor, "Bu ülkeyi ayağa kaldıracak olan hamle gerçek anlamda özgür düşünceli insanların yetişmesidir. Özgür düşünceli insanlar bu ülkenin potansiyelini zaten ayağa kaldırır. Bu insanlar korkmayan, işine gücüne hakim olan, girişimci ruhlu insanlar olacaktır. Kamusunda, hastanelerinde aklınıza gelen bütün alanlarda, tarımda özgür ruhlu ve doğru dürüst eğitilmiş olan insanların hepsi birden bire üretimi zıplatmaya çalışacaklardır. Dünyaya açılacaklardır. Dolayısıyla sadece kendilerine verilen sadakalarla geçinen o zavallılardan Türkiye'yi zıplatacak kadroların çıkartılması çok zordur. O yüzden ilk başa eğitimi koymak gerekiyor."

- Diyelim ki yeniden maliye veya ekonomi bakanı oldunuz...

Ben parantez içinde söyleyeyim, ben Tarım Bakanı olmak istiyorum.

- Peki, Tebrikler... Yüzlerce çiçeği, yağcılı, yardakçıyı ve tebriklerini de kabul etmek zorunda kaldınız. Nihayet masanıza oturup sekretere kimseyi kabul etmemesini söyleyip, çalışmaya başlayacaksınız. Bu çalışmanın kapağında ne yazıyor?

Kesinlikle hemen hızla orada çalışan insanları tanımaktır yapacağım ilk iş. Gelsinler de bir tanıyalım dersiniz. Büyük bir hızla da o kurumun envanteriyle ilgili çalışmaya başlarsınız. Elimizde ne var, nelerimiz var, neyi çalışmak için hangi bilgiye ne şekilde ulaşılır, ilk konuşulacak şey odur.

- Her iktidar kendi zenginini yarattı. Özal'da olduğu gibi, Demirel'de olduğu gibi... Bunlar toplumun bir kesiminden başka bir kesimine varlık transferi. Bunu artık 'kabul edilebilir oyun kuralı' olmaktan çıkarmak, nasıl olacak?

Türkiye çok partili rejime geçtikten sonra her iktidar kendi zenginini yarattı olgusu doğrudur. Ancak bir doğru daha vardır, unutulmaması gereken. Hiçbir zaman iktidarlar kendi zenginlerini veya taraftarlarıyla ilgili yeni iş olanakları yaratırken ya da kendi varlıklarını yaratırken başkalarının altındaki halıyı asla çekmedi. O hiçbir zaman birisinin varlığını alıp da kendi yandaşlarına verme şeklinde bir olgu Türkiye'de gerçekleşmedi. Dolayısıyla son yıllarda bu olgu konusu tereddütlü bir hale geldi. Türkiye'de çok partili rejimde gelenler her zaman bu şekilde olmuştur ama hiçbir zaman kalkıp da başkalarının olanaklarını ellerinden alarak ya da başkalarını kesin olarak faaliyette bulunamaz hale getirerek, hiçbir zaman belirli yerlerden belirli yerlere transfer gerçekleşmemişti. Bu son dönemlerde artık bu kadar net söylenemiyor.Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında kesinlikle belirli kitlelerin servetlerini alıp da başkalarına verme gibi bir olgu asla ve asla olmayacaktır. Olması da mümkün değildir zaten. Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçim programının temel ayaklarından bir tanesi hukukun üstünlüğünü ve kişilere özel hukuk olgusunu tam anlamıyla ortadan kaldırmaktır. Hukuk önünde eşitliktir. Bu saydam, tarafsız, kanun ve hukuk bir şekilde Türkiye'de herkesin faaliyet yapıp istediği kadar servete ulaşmasının önünü açacaktır. 

- İhale kanunu defalarca değiştirilerek yandaşlara ve iktidardakilere rant ve kaynak kapısı haline getirildi. Bu konuda nasıl bir hazırlık yaptınız. Bu istismarı engellemek için planınız ne?

Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir zaman böyle kalkıp da yüzlerce defa değiştirilen her ihaleye katılan kişilere ya da yatırımcılara göre değişen ihale kanunu uygulamasına asla izin vermeyecektir. Zaten ihale yasalarının özellikle uluslararası sermayenin bir ülkeye gelmesi için koşulları olan yansızlık, saydamlık, değiştirilemezlik gibi olguları kapsayan ilkelere göre yapılmış. Çok basit Avrupa Topluluğu ilkelerine göre yapılmış. Yansızlığı, tarafsızlığı kesinlikle sağlanmış bir ihale yasasıyla olur. Bu ihale yasası bir defa çıkartılacak ve o ihale yasası herkes için bütün zamanlarda geçerli olacak.


Vatandaşı borçlandırmayacağız

- Ekonomi büyüse bile tasarruf oranları ve toplamı zayıf. Bu da borçlanmayı gerektiriyor. Tasarrufu artırmak için ne gibi çabalarınız olacak?


Çok basit. Geliri arttıracaksınız. Şuanda iktidarların uyguladığı politika insanlara kredi kartı vermek. Sen git kredi kartınla tüketim yap demek. Ekonomiyi de tüketimle ayakta tutmak veya canlandırmak. Yani insanları bankaların kredi kartları ve kredilerle borçlandırıyorsunuz, onlara tükkettiriyorsunuz ekonomiyi canlandırıyorsunuz. Halbuki bu insanların gelirini arttırmak gerekir. Gelirini arttırdığınızda o geliri tüketir zaten bu insanlar. Şu anda bizim programımızda sosyal programlar ve asgari ücretliye dönük, emekliye dönük bütün bu programların hepsi artık tasarruf oranı hep eksi olan, tasarruf edemeyen bu kitlelerin harcamalarını sağlayacak bir gelir düzeyine kavuşturmak. Bu çok önemli. Ya borçlandırıp harcattıracaksınız ya da onların gelirini arttırıp harcattıracaksınız. Sosyal demokrat partiler insanların gelirini arttırarak harcamalarını desteklerler. Başkaları da borçlandırarak hem bir taraftan kredi faizleri nedeniyle bankaları vesaireleri desteklettirirler hem de kendi borçları nedeniyle ayrıca aydıkları ürünlerin üzerine ilave bir miktar eklerler. Demek ki biz ne yapacakmışız? Biz insanların gelirini arttırmak suretiyle tasarruflarını en azından borçluluktan kurtadıp daha sonraki aşamalarda da tasarruf edilebilir hale getireceğiz.

-Bu arada Türkiye gereksinim duyduğu tasarrufu nereden sağlayacak?

Bu durumda uluslararası sermayenin Türkiye'ye gelmesini sağlayabilecek bütün alt yapı düzenlemelerini yapacak. Ülkeyi uluslararası sermaye açısından paralarına el konulmayacağı, istediği zaman alıp geri gidebileceği burada kazandığı kazançları rahatlıkla transfer edebileceği zırt pırt vergi mevzuatlarının değişmeyeceği makul şüpheyle adamların servetlerine el konulmayacağı güvenilir bir ülke haline getireceğiz. Dolayısıyla o süreç içerisinde de dışarıdan Türkiye'ye sermaye akmasının önü açılacak.

Ülkeyi özgür düşünceli insanlar ayağa kaldırır

- 'İşte bu, bu ülkeyi ayağa kaldıracak' dediğiniz tek hamle nedir?' diye sorsak neyi öne çıkarırdınız?

Eğitim. Bu ülkeyi ayağa kaldıracak olan hamle gerçek anlamda özgür düşünceli insanların yetişmesidir. Özgür düşünceli insanlar bu ülkenin potansiyelini zaten ayağa kaldırır. Bu insanlar korkmayan, işine gücüne hakim olan girişimci ruhlu insanlar olacaktır. Kamusunda, hastanelerinde aklınıza gelen bütün alanlarda, tarımda özgür ruhlu ve doğru dürüst eğitilmiş olan insanların hepsi birden bire üretimi zıplatmaya çalışacaklardır. Dünyaya açılacaklardır. Dolayısıyla sadece kendilerine verilen sadakalarla geçinen o zavallılardan Türkiye'yi zıplatacak kadroların çıkartılması çok zordur. O yüzden ilk başa eğitimi koymak gerekiyor.

- Örtülü ödenek demek keyfi, yandaş, hatta bazen kirli harcama demek. Bu konuda ne yapılacak?


Örtülü ödenek aşağı yukarı bütün ülkelerin bütçelerinde konulan, çok istisnai durumlarda Başbakana verilen bir şeydir. Yönetimin idarenin başında olan bir kişiye verilir. Bir ülkede bu tür ödeneği sadece bir tek kişi kullanır. Ona da meclis karar verir. Meclis der ki, ben senin şu şu şu faaliyetler için vicdanına güveniyorum. Ahlakına güveniyorum. Devleti emanet ettiğim insana bu kadarlık parayı veriyorum. Sen bunları herhangi bir şekilde belgesini göstermeden harcayabilirsin demek. Bu bu kadardır. Bunun hiçbir zaman şahsi harcamalar için ya da iktidarını sağlamlaştırmak için ya da parti propagandası yapmak için kullanılması hatta va hatta sağa ve sola oyuncak dağıtımında kullanılması söz konusu olamaz. Kullanılamaz. Bu genellikle gizli istihbarat çalışmaları için kullanılır. Devletlerarası ilişkilerde, o ilişkileri bozabilecek bazı şeyleri telafi etmek için kullanılır. Örtülü ödeneği fiili olarak kullanmış birisi olarak söylüyorum bunları. Sadece maliye bakanı ve başbakan bilir. Başbakan der ki şurada şurada şurada harcadık bunları der Maliye Bakanı da onların hepsinin belgelerine bakar, tutanak altına alınır, bunların harcandığı tespit edilmiştir, nereye harcandığı değil, ondan sonra o belgeler imha edilir. Bu ayrıntısını bilmezsiniz siz. Örtülü ödenek bir ülkenin namusudur. Kendisine emanet edilen bir paranın çok dürüst olarak kullanılacağına inancıdır örtülü ödenek. Senden bunun hesabını sormuyorum demektir. Örtülü ödeneğin bu amaçların dışında kullanılması şuan ki genel muhasebe yasası gereğince mümkün değildir zaten, yapılamaz da.

- Şeffaflığın sınırları ne olacak? Yüzde 100 mümkün mü? Olmuyorsa yüzde 99,9, yüzde 99,8? Veya... Ne kadar ile yetinecek ya da sınırlayacaksınız?

Saydamlıkta ölçü yoktur. Ya bir ülke saydamdır ya da değildir. Şu olayı gizleyeyim de şunları ortaya çıkarayım gibi bir lüks yoktur yöneticiler açısından ve bu her olayda, saydamlığın nasıl sağlanacağı bazen yasalarla bazen geleneklerle bazen de insanların demokrasi anlayışıyla ortaya çıkar. Bir kanun çıkartıp da onun nelere neden olacağını insanlara söylememe, sadece parlak kısımlarını göstermenin boyutları ve dereceleri inanılmaz derecede farklıdır.

- Söke'de organik bir hayat kurmuştunuz. Siyasete geri dönmek zor olacak mı?


Evet olacak. Ancak 'Size gereksinim var' denildiği andan itibaren 'yok ben burada rahatım' deme şansı olmayan insanlardanız. Rahmetli Bülent Bey (Ecevit) bir şeyler önerdiği zaman ben hemen şiddetle direnir, 'Hayır efendim, istemiyorum' derdim. Her defasında 'Efendim ben onu sizin için istemiyorum ki ülke için istiyorum' derdi. Biz de 'Peki o zaman' deyip derhal bütün çekincelerimizi çeker, dalardık o işin içerisine. Bizim yaşamımız böyle. Ben hayatımdan gerçekten memnundum ama onların hepsini işler bir vaziyette hemen birilerine devretmem gerekiyor. Şu anda o işleri bitirmek üzereyim. Bizde yoktur zaten; aynı anda hem ticaretle hem sanayiyle uğraşayım, hem siyaset yapayım olmaz. Çok ortaklı bir şirket, ayın 18'inde genel kurul yapacağız, yönetimi bırakacağım. Benim şirkette doğrudan ortaklığım yok. Ankara'da bir Ar-Ge şirketimiz var o şirketin ortaklığı var. Onu devrediyorum. Topluma karşı sorumluluklarınız devam ediyorsa, kendinizi siyasetin dışında var saymıyor, sürekli çözüm üretiyorsanız, o zaman siyasetin sadece yeri ve şekli değişiyor. Bu nedenle bende öyle duygu değişikliği yaratmıyor. Meclis'i özlemedim. Hiçbir cazibesi olmayan bir yer ama sorun ülke sorunlarının çözümüyse o zaman farklı tabii ki.


Vergi sistemi adaletli olmalı

- Vergilerde adaleti sağlamak için yapacağınız en büyük hamle nedir?

Vergilerde adalet sağlamak zaten verginin adaletli ve hakkaniyetli bir şekilde düzenlenmesiyle ilgilidir. Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasıdır. Kayıt dışı ekonomiyi kayıt içerisine aldığınız andan itibaren herkes vergi ödeyicisi haline gelir. Geçmişte de olduğu gibi, vergi oranlarını yüzde beşlere kadar düşürebilirsiniz o zaman. Birileri vergi kaçırırken, birilerine teşvikler verilirken birileri tek kuruş vergi ödemezken, hatta bu arada devletin olanakları onlara akıtılırken orada emeği ile geçinen insanın gırtlağına basıp da sen vergi ödeyeceksin demek adaletli vergi sistemi değildir.


İzmir'in planı İzmirlilerle yapılır

- Bütün bunlar ülke için... İzmir milletvekili olduğunuza göre İzmir için de olası planlarınız vardır. Bunlar?

Bireysel olarak asla İzmir için plan yapılmaz. İzmir'in planlarını İzmirli ile sanayi odalarıyla, ticaret odalarıyla, organize sanayi bölgeleriyle onlarla birlikte yaparsınız. Benim bir tek planım var zamanımın yarısını parlamentoda kullanıyorsam diğer yarısını izmir için İzmirliler ile projeler yapmaya ayırıyorum.


Zekeriya Temizel kimdir?

Zekeriya Temizel, 1948 yılında Tokat'ta doğdu. 1970 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümünden mezun olan Zekeriya Temizel, 1971-1972 yıllarında, Maliye Bakanlığı'nda Gelirler Kontrolörü olarak çalıştı. Daha sonra Maliye Müfettişi ve Maliye Başmüfettişi oldu. 1977-1979 yıllarında AİTİA Maliye Enstitüsü Lisans Üstü Eğitim programında vergi muhasebesi ve Türk vergi sistemi konusunda dersler veren Zekeriya Temizel, 1980-1982 yıllarında Strasbourg Louis Pasteur üniversitesinde lisansüstü eğitimi yaptı. Temizel, 'Vergi Sistemleri ve Avrupa Ekonomik Topluluğu Ülkelerinin Ekonomik Bütünleşmesi" konulu tez ile DEA aldı. Zekeriya Temizel, 1983 yılında araştırma için bulunduğu Fransa'da "Avrupa Para Sistemi ve Avrupa Topluluğu Ortak Tarım Politikası" konularında incelemeler yaptı.

Zekeriya Temizel, 1984 yılında Gelirler Genel Müdürlüğü'nde Daire Başkanlığı'na getirildi. 1986 yılında OECD Mali İşler Bölümü'nde "Çokuluslu şirketlerin vergilendirilmesi ve transfer fiyatları" konusunda 6 ay süre ile staj yaptı ve "Bilgisayar stratejilerinin belirlenmesi ve yönetimde bilgisayar kullanılması" konusunda akademikeğitimlere katıldı. 1988 yılında Gelirler Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlenen Zekeriya Temizel, 1989 yılında İstanbul Defterdarlığı'na, 1992 yılında ise Gelirler Genel Müdürlüğü'ne atandı. Zekeriya Temizel, 1993 yılında ise Maliye Bakanlığı Müşaviri oldu.
24 Aralık 1995 seçimlerinde DSP İstanbul Milletvekili olarak TBMM'ye giren Zekeriya Temizel, 55 ve 56. hükümetler döneminde Maliye Bakanlığı yaptı. Bakanlığı döneminde, Mali Milat olarak bilinen vergi düzenlemesine de imza attı. Bakanlık görevinden 18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı için istifa eden Zekeriya Temizel, bu seçimleri kazanamadı.

Zekeriya Temizel, 31 Mart 2000 tarihinde, yeni oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanlığı'na getirildi. Zekeriya Temizel, 21 Şubat 2001 ekonomik krizinde, Dünya Bankası Başkan Yardımcılarından Kemal Derviş'in ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirilmesinin ardından, 3 Mart 2001'de bu görevinden istifa etti. Zekeriya Temizel, evli ve 2 çocuk babası. Fransızca ve Almanca bilen Zekeriya Temizel'in ombudsmanlık konusunda araştırmaları ve bu konuda yayımlanmış bir kitabı bulunuyor. Zekeriya Temizel'in ayrıca Fransa'da "Avrupa Para Sistemi" ve "Avrupa Topluluğu Ortak Tarım Politikası" konularında incelemeleri var.
Editör: Haber Merkezi