19 yaşındaki Fulya Ünlü, PWA Dünya Kupası'nın Avustralya'daki son ayağında Türk kadın sörfçü olarak ilke imza attı. 3'üncü kez 'Gençler Dünya Şampiyonu' olan Fulya kadınlarda da dünya 4'üncüsü seçildi. Yaşar Üniversitesi'nde eğitimine devam eden Fulya Ünlü, eğitimle sporu bir arada yürütmeyi başarıyor.

19 yaşındaki Fulya, 'Özgür ruha sahibim. Bordumla, rüzgarın da desteğiyle denizde sürekli gitmek istiyorum' diyerek rüzgar aşkıyla dopdolu... Fulya henüz 19 yaşında ve profensyonel Rüzgar Sörfü Birliği (PWA) Dünya Kupası'nın Gençler Dünya Şampiyonluğu'nda 3'üncü kez kupayı kaldırdı. Genç yaşını başarılarıyla taçlandırıyor. İçindeki yaşama enerjisinin verdiği gülümsemesiyle çevresine de neşe saçan Fulya ile sınavlarına hazırlanırken görüştük. Söyleşimizde, rüzgara olan aşkıyla başarıları birer birer toplayan Fulya Ünlü gelecek hayallerini anlattı.

Fulya, 19 yaşında İzmirli Ünlü ailesinin üçüncü çocuğu. Karavanla başlayan seyahatlerin sonucu alınan yazlık ev başka bir kapıyı aralayacaktır... Alaçatı'da geçirdikleri ilk yaz olan 2004'te ailecek sörf plajına giderler. Baba sörfe olan merakıyla çocuklarını sörf alanına götürür. Sörf alanını gören yüksek yere çıkılır ve izlenmeye başlanır... Sörfçülerin bordlar üzerinde rengarenk yelkenleriyle suyun üzerinde oluşturdukları o görüntüden çok etkilenir ve baba sörf hakkında araştırmalara başlar. Fulya'nın da ilk başladığı yer olan Club Mistral'e gidilir ve  müdürle konuşulur. Daha sonra büyük ağabey Oktay'ın sörfe başlaması kararlaştırılır. Oktay'ın coşkuyla verdiği 'Evet' yanıtı zamanla yerini tembelliğe bırakınca, diğer ağabey de hiçbir zaman bu topa girmek istemez ve sıra 10 yaşındaki Fulya'ya gelir. 'Küçük olduğum için sörfe merak duymuştum ve bu spora başlamak istiyordum. Çünkü çok fazla iştahım vardı' diyen Fulya sörfe başlar. Spor ve eğitimi bir arada götürmeye başaran Fulya, şu anda eğitim hayatına da Yaşar Üniversitesi Uluslararası Lojistik Yönetimi 1'inci sınıf öğrencisi olarak devam ediyor ve sörfe olan tutkusuyla bölümünde burslu okuyor ve şampiyonalara hazırlanıyor.


Sörfe, rüzgara olan aşkınızla başladığınızı söylüyorsunuz. Bu aşkın nasıl başladığını ve nasıl bir gelişim geçirdiğini anlatır mısınız?

Küçüklüğüm hep camping alanlarında geçti. Bu nedenle denize ve o rüzgarına olan sevgim de ayrı bir boyuttaydı. Ben sörfe başladığım zaman sadece 10 saatlik bir eğitim aldım. 10 saatte de o bordun üzerinde durmayı, gitmeyi ve dönmeyi öğrendim. Bu öğrendiğim şeyler acemi seviyesiydi. Onun haricinde bu sporu çok çalışarak, yarışanları izleyerek ve biraz da yeteneğim vardı sanırım o sayade öğrendim. İlk başlarda çok fazla düşüyordum. Hep bırakacağım, yapmayacağım diyordum. Sudan çıktığımda ben bırakıyorum ya bunu istemiyorum dedim. Ancak sonra rüzgara olan aşkımı fark ettim. Çünkü bordun üzerinde  mutluydum. Sonraları her rüzgar estiğinde hadi bir kere daha gidelim, deneyelim, rüzgar çok güzel derken tam 9 yıldır bu sporu yapıyorum. Sörf artık benim kanıma işlemiş vaziyette ve sörf olmadan yapamıyorum. Hayatım bunun üzerine odaklı olduğundan dolayı o bordun üzerinde kendimi çok mutlu ve rahat hissediyorum. İçimdeki bu sevgiyle ve rüzgara olan aşkımla da devam ediyorum ve edeceğim.

Sörf adını ülkemizde bazı sprocularla duyurmuş ve diğer sporlara nazaran daha az bilinirliğe sahip bir spor daldıdır diyebilir miyiz? Türkiye'de insanlar sörfe yeterli ilgiyi gösteriyor mu? 

Türkiye'de yeterli ilgiyi görmüyoruz. Yurtdışında birçok ülkede çok sayıda izleyici oluyor. Fransa'da geçen sene bir haftalık sörf turnuvasını yaklaşık 80 bin insan izlemeye geldi. O zaman borda çıkıp insanların önünde sörf yapmak istiyorsunuz. Ama Türkiye'de bir müsabaka olduğunda aileler ve belki meraklılar ya da yoldan geçenler izliyor. Sörfün ne olduğunu yeteri kadar bilmiyoruz. Yeteri kadar destek olmuyoruz. O yüzden bu alanda biraz daha gelişmemiz gerekiyor. Diğer ülkelere göre bu kadar önem verilmediği halde bile Türkiye olarak, Dünya'da çok iyi yerdeyiz. Özellikle kadınlarda genel klasmanda Dünya sırlamasında ilk 6'da 3 sporcumuz var. Bu çok önemli bir başarı. Bir de destek olunsa neler olacağını siz düşünün.
 
Yeteri kadar destek verilirse Türkiye'nin çok daha başarılı olacağını söyeleyebilir miyiz? Bunun için neler yapılabilir?

Örneğin en önemli sorunlardan birisi sponsorluk. Sponsorluk benim dahil bütün amatör branşların sorunu. Ben 3 şampiyonluğum olmasına rağmen sponsor bulamıyorum. Bir sürü firmayla görüşüyorum ama olumlu olarak geriye dönen olmuyor. 9 yıldır sadece Aktif Sörf'ten destek görebildim. Göremeyen çok fazla arkadaşımız da var. Rüzgar sörfünde kullandığımız malzemeler çok pahalı olduğu için bir sponsorluk olmadan devam etmek çok zor oluyor. Ben Yaşar Üniversitesi'nden de çok fazla destek alıyorum. Rüzgar sörfünü yüzde yüz sporcu bursuyla alan birkaç kişiden biriyim.

Dünya kadınlar sıralamasında ilk üçte Türkiye'den 3 kadın sporcu bulunuyor. Türkiye'deki kadın sörfçülerin daha başarılı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Türkiye'de rüzgar sörfünde kadın sörfçülerin daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Erkeklerde de çok başarılı sporcular var ama bu sıralamada Türkiye ola7ak üst sıralarda değiliz. Bunun nedenini tam olarak bilmiyorum. Ancak kadınlar olarak biz antrenmanlarda birbirimizle çalışıyor ve bildiklerimizi paşlaşıyoruz. Kadınlarda ego olayı olmadığı için daha iyiyiz diyebilirim. Erkeklerde o daha fazla sanırım. Erkekler birbirlerini bildiklerini öğretme konusunda çok isteksizler ama kadınlar ne biliyorlarsa birbirleriyle paylaşıyor. 'Gösteririsem ileride bu beni geçer' mantığıyla hareket ediliyor diye düşünüyorum. Kadınlarda ise hangimiz daha ilerideysek diğerimiz onun için daha çok seviniyoruz ve önemli olanın da bu olduğunu düşünüyorum.



Rüzgar sörfü dendiğinde bizim aklımıza ilk olarak Çağla Kubat geliyor. Siz de Çağla Kubat'dan ders aldınız. İkili ilişkinizi analatır mısınız?

Ben ilk sörf yarışmasına 2006'da Türkiye Şampiyonası'yla girdim. Ondan önce özel bir müsabakanın önkayıtını kaçırdığım için ağlıyordum. İlk kez Çağla ablayla orada tanıştım. Gelip beni teselli etmişti. Öncesinden de çok hayranlık duyduğum bir insandı. Benim için çok büyük bir idoldür. Zaten 'Miss Sörfün' öncüsüdür. Mesela en son kupayı kaldırdığımda ben ağladığım için konuşamıyorum o ara Çağla ablayı gördüm o da mutluluk gözyaşı döküyordu. Her zaman gerçekten kardeş olarak beni yanında tutup, her başarımda sevinen bir abla ve hoca olarak görüyorum. İnanılmaz bir sörf aşkına sahip. Her şey bir kenara rüzgar sörfü bir kenara onun için. Bunların benim gelişmemde de tabi ki çok büyük payı var. En büyük payı da rüzgar sörfüne olan sevgisidir. O sevgisiyle bu tutkuyu içimde daha da büyüttüm.

19 yaşındasınız ve 3 defa Dünya Gençler Şampiyonu oldunuz. Dünya Kadınlar'da 4'üncü sıradasınız. Bundan sonra ne yapmak istiyorsunuz? İleriye dönük planlarınızdan bahseder misiniz?

Çocukken hayallerim vardı ve bir tanesini gerçekleştirdim. Gençler de şampiyon olmayı hep istiyordum ve bun 3 kez gerçekleştirdim. Şu an en yakın zamanda hem büyükler hem de gençler de 2 kupa birden kaldırmak istiyorum. İki kürsüde de o bayrağı açmak istiyorum. İleride de en büyük hayalim kadınlarda dünya şampiyonu olmak. Onun yanı sıra çok sevdiğim bir bölümü okuyorum. Aslında yaptığım sporla ilgisi dahi yok ama okuduğum bölümü seviyorum. Çünkü hep iş dünyasına içten içe bir sevgim vardı. Çocukken de hep söylerdim ofise gideyim çalışayım. Tabi ileride ne olacağını bilmiyorum. İş hayatında da başarlı bir işkadını olmak isterim ama önceliğim her zaman sörf olacaktır. Önümüzdeki dönemler içinde rüzgar sörfüyle ilgili planlarım var.

Rüzgar sörfüyle ilgili planlarınız olduğundan bahsettiniz. Bu gelecek planlarınız hakkında biraz daha açık konuşabilir misiniz?

Aslında sakladığım bir durum değil. Rüzgar sörfü ile ilgili Alaçatı'da bir okul açmak istiyorum. Şu an için resmi bir şeyler yok. Biz ailecek bu okulu açmak istiyoruz. Benim bu sporda destekçim ailem ama en çok da babam. Babamla birlikte bunu yapmak istiyoruz. Alaçatı'da çok fazla sörf okulu olduğu için şu anda boş okul yok. Ancak boşaldığı zamanda güzel bir sörf okulu açmak istiyoruz. Küçük yaştaki çocukları yetiştirip ileride başarılı sporcular olmasını sağlamak istiyorum. Bu da benim hayallerimden biriydi. Bu spro ile ne kadar çok insnaı tanıştırabilirsem o kadar çok mutlu olacağım. Bunun içinde çok çalışacağım.



Sörfe başlamanızda babanızın ciddi etkisi olduğunu konuşmamız sıradında söylediklerinizden çıkarıyorum. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Tabi ki ailemin ve özellikle de babamın benim bu sporda başarılı olmamda etkisi çok fazla. Sörfle ilk babam tanıştırdı zaten. Daha sonrasında da bu ilgisini hep korudu ve bir yerde benim antrenörüm oldu. Sörfe kısaca yelkenin rüzgarı çekmesiyle suyun üzerinde hızlıca gitmek diyebiliriz. Ancak şu yönden de çok şansılıyım. Benim ailem bizleri spora çok yönlendirdi. Bana sörf istiyor musun diye sordular ve ben de istediğimi söyledim. Sonra da antrenmanlarda dahil olmak üzere hep birlikte çalışmaya başladık. O nedenle çok önemliler benim için. Örneğin; bir derece elde ediyorum ama çok daha iyisini yapacağımı da biliyorum. Neden yapamıyorum diye kendime kızıyorum. Sonra ailecek kapatıyoruz kendimizi ve motivasyonlarla bir anda çok iyi bir derece yapıyorum. Bu biraz motivasyonla ilgili oluyor. Kendimden yola çıkarak ailenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Onların destekleri çok önemli ama babam eskiden futbolla ilgilendiği için spora ayrı bir önem veriyor. Zaten antrenörlük de var ve benimkini de yapıyor. Ben 9 yıldır sörf yapıyorum o da kıyıda elinde dürbünüyle beni izliyor. Artık benim yaptığım hataları bile görüyor ve ona göre uyarıyor. O nedenle gelişimimde çok büyük bir katkısı var ve bu devam da edecektir. Annem de yemekleriyle desteğini sürdürüyor. Ağabeylerim de her zaman bir arkadaşım gibi yanımda oldular. Hayatta ilkleri ben ağabeylerimden öğrendim. Ailemle olan bağın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra sporla insanın kişiliği oturuyor. Ben sörf yaparak hedeflerimi gerçekleştirdim. Sporun hayatımda ve benliğimde çok önemli etkileri oldu. Spor olgunlaştırıyor. Müsabakalarda gördüğünüz çoğu olaydan dolayı hayatı daha erken öğrenebiliyorsunuz. Bu da hayata karşı bakış açınızı değiştiriyor.


19 yaşında üniversite öğrencisi olmanızın yanı sıra Rüzgar Sörfü'nde dünyada oldukça tanınır bir sporcusunuz. Bu spora olan tutkunuz hakkında neler söylemek istersiniz?

Özgür ruha sahibim. Bordumla, rüzgarın da desteğiyle sürekli gitmek istiyorum. Sörf benim için ayrı bir değer çünkü üzüldüğümde, sevindiğimde her şeyimi onunla paylaşıyorum. Benim her şeyimi onun anladığını hissediyorum. Onu tutku ile seviyorum. Borda her çıktığımda ayrı bir heyecan, mutluluk ve hep aynı aşk var. Suyun üzerinde o hızla giderken her şeyi unutabiliyorum. Beni mutlu ettiği için çok seviyorum. Ben sörf yaparken dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Üniveriste tercihimi yaparken de sörfü en iyi nasıl devam edebilirim, beni destekler mi? düşüncesiyle yaptım. Bu düşüncelerle tercihimi Yaşar Üniversitesi olarak yapmıştım. Dil gelişimim için geçen sene hazırlık okudum ve çok güzel geçti. Hazırlık dönemimi sörf yaparak geçirdim. Dil eğitimimi de iyi geçirdim. Üniversitemin gösterdikleri destekleriyle tercihimde ne kadar da başarılı olduğumu görüyorum. Üniversitemi çok seviyorum ve iyi ki Yaşar Üniversitesi'ndeyim. Bunun yanı sıra Rektörümüzün ve üniversitemin desteğini her zaman hissediyorum.


Kariyer de yaparım sörf de yaparım

Sörfe olan aşkınızıdan bahsettiniz ama iş kadını olmayı da düşünüyorsunuz. İleride herhangi bir tercih yapma durumunda sörfü seçecek misiniz?

Açıkcası bu sporda nasıl ilerleyeciğimle alakalı. Herhangi bir iş kariyerine karşı sörfü tercih edeceğimden eminim. Örneğin; bir doğa sporu olduğu için rüzgar olmadığında sörf de yok. Evde oturduğumda deliriyorum. Çünkü sörfe gitmeye alışmış durumdayım. Ama ben evde oturamıyorum. Çünkü sürekli rüzgar beni çağırıyor. Bu gerçekten bir aşk. Ben rüzgara aşığım. Ancak daha önemli kararlar vermek durumunda da kaldığımda sörfün daha ağır basacağını düşünüyorum. Çünkü benim için tek önceliğin sörf olduğunun bilincindeyim. Ben sörf yaparken mutluyum. Ve mutlu olduğum şeyi yapmaktan vazgeçemem. İnsan mutlu olmaktan neden kaçsın? Benim de kaçmamam gerekiyor. 19 yaşındayım ve hayatımın yarısını bu sporla geçirdim. Başka neyi tercih edebilirim ki? Benim hayatım bu spor ve onu bırakamam.


Spor, disiplini çalıştırıyor

Bu arada üniversite eğitiminizi de sürdürüyorsunuz. Şu anda da sınav dönemindesiniz. Dünya şampiyonu olarak bordun üzerinde yarışmak mı yoksa ders çalışmak mı daha zor geliyor?

Yarışlarımdan önce vizelerim vardı ve hepsi çok iyi geçmişti. Spordan gelen bir alışkanlıktan dolayı geride kalmayı sevmiyorum. Hayatımın her alanında geride kaldığımda bu beni kamçılıyor. Önde olmayı seviyorum. Düşük not aldığım zaman çıldırırım diye düşünüyorum. Çünkü alışkın değilim. Ben lise zamanımda da böyleydim. Sınavlarımda sıkıntı yaşayacağımı düşünmüyorum. Çünkü derslerime de çalışıyorum ve sınavlarıma hazırım.