“Ot çeşitleri, meşhur papalinası, muhteşem mezeleri, yavru kalamarı, sızma zeytinyağları, kırma zeytinleri, mis kokulu sabunları, bademli muhallebisi, sakızlı kurabiyesi, lor tatlısı, karadutu, koruk suları, kara dikeni, tostu, turkuaz koyları, tarihi zenginlikleri, camileri, ayazması, kesme taşlarıyla kaplanmış daracık sokakları, sarımsak taşlı Rum evleri, o evlerin birbirinden güzel kapıları, o kapıların önünde mama için bekleşen rengarenk kedileri” diye Google’a yazın; 'Ayvalık' adı çıkar karşınıza.

Ayvalık’ı tanımlamak için “Rakı, balık Ayvalık” deyişi dolaşır dillerde. Ben ise “Güneş, deniz, balık, Ayvalık; zor gelir ayrılık” diyorum.

Haftanın birkaç günü uğramadan geçemediğim bir kahve var Ayvalık’ta. Ünü ülkenin dört bir yanına yayılmış Şeytan’ın Kahvesi. Yaklaşık 160 yıllık bir bina, dededen babaya, babadan oğula, oğuldan toruna geçerek bugünlere kadar gelmiş, kalitesi ve duruşu bozulmamış. Dede Şeytan Suat Kaçak, oğlu Mustafa ve torunu Suat ile birlikte çalıştırıyorlar. Ama öyle şeytanlıkla falan işleri güçleri yok ailenin. Lakap yapışmış kalmış üzerlerine, onlar da kabullenmiş, tüm Ayvalık halkı, gelip giden yerli ve yabancı turistler de öyle bilmiş. Şeytan Suat denilince bilmeyen, tanımayan yok. Çarşıda kime sorsanız hemen iki dakika içinde tarif ediveriyor gidilecek güzergahı.

Şeytan’ın Kahvesi o kadar ünlenmiş ki, satılığa çıkarılan veya kiraya verilmek istenen evler ilanlarına, “Şeytan’ın Kahvesi’ne yüz metre, Şeytan’ın Kahvesi’ne bitişik” gibi duyurular ekleyerek satışlarını hızlandırma yolunu seçmişler. Güler yüzlü sahibi Suat Kaçak, oğlu Mustafa, torunu, adaşı Suat konukların etrafında pervane oluyor. Hizmette kusur yok! Nasıl kusur olsun ki, 1865 yılında inşa edildiğinde müzisyenlerin uğrak yeriymiş taş yapı, o günden bugüne dimdik ayakta duruyor.

Kapılarını kahvehane olarak açan tarihi binanın şansı bir anda film ve dizi çekimleriyle birlikte açılıveriyor. Kahvenin karşısındaki arsaya film çekimi için Rum mimarisine uygun bir bina yapılıyor. Necati Cumalı'nın aynı adlı eserinden uyarlanan ‘Ay Büyüyünce Uyuyamam’ filminin çekimleriyle birlikte Şeytan’ın Kahvesi adeta film platosuna dönüşüyor. Ayça Bingöl, Fırat Çelik, Selin Şekerci ve Hazal Kaya’nın rol aldığı filmi Şerif Gören yönetmiş. Ardından, Her Şeye Rağmen, Yol Arkadaşım, İki Yaka Bir İsmail, Üç Kız Kardeş, Zeytin Ağacı ve bugünlerde Yaban Çiçekleri dizileriyle ününe ün katmış Şeytan’ın Kahvesi.

Şeytan Suat, kırk beş yıldır koruk suyu yapmaya devam ediyor. Kış gelince de kimse koruk suyunu sormuyor. Ama onun yerine mübadil içeceği ‘kaynar’ giriyor devreye. Kırk çeşit baharat ve dal tarçın ile yapılıyor. Kaynar kaynar sunuluyor, soğutmadan içiliyor. İçine kızamık şekeri ve ceviz de eklenince tadına doyum olmuyor. Kışın soğukta insanın içini ısıtıyor, bronşları temizliyor, şifa veriyor. Ayvalık’ta anlatılacak o kadar çok mekan var ki, her biri ayrı bir öykü, her biri ayrı bir tarih. Hemen her Rum evinin bir öyküsü var. Mübadele ile birlikte, anıları da alıp götürülmüş ama geride kalanların aktarımıyla bugünlere kadar gelmiş, dilden dile dolaşmış hikayeler, anılar. Ne diyordum, güneş, deniz, balık, Ayvalık; zor gelir bize ayrılık...