İZMİR EKSPRES

Türkiye'nin kapıları uzaya açılıyor

Abone Ol

FATİH ÖZKILINÇ- Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tanıtımını yapılan Milli Uzay Programı ülke genelinde heyecan yarattı. Türkiye'nin gökyüzündeki yolculuğuna kapı aralayacak uzay programını 10 yıllık süreçteki hedefleri Ege Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci ve Gözlemevi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Hasan Ali Dal değerlendirdi.

Türkiye Uzay Ajansı’nın iki yıldır yaptığı çalışmaların startının verildiğini ifade eden Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci, Türkiye açısından bu gelişmenin çok önemli olduğunu belirterek Uzay çalışmaları vasıtasıyla teknoloji ve bilim alanında birçok yeniliklerin başarılabileceğini söyledi. Uzay çalışmalarının dünyanın her yerinde birçok alanı ve sanayiyi peşinden sürüklediğini belirten Değirmenci, “Umut ediyorum ki bu söylenenler fiiliyata geçer. Ülkemizin astronomi ve diğer bilim alanlarında oldukça yetkin bir potansiyeli var. Bu 10 yıllık süre iyi değerlendirilirse önemli adımlar atılabilir.” dedi.

Belirlenen hedefler arasında en dikkat çekici olanın uzaya bir Türk vatandaşının gönderilecek olması gibi gözüktüğünü dile getiren Değirmenci, “Belirlenen çeşitli hedeflerler var. Uzaya bir insanımızın gönderilmesi dikkat çekici olabilir ama asıl önemli olan unsur uzay teknolojileriyle ilişkili insan ve teknolojik altyapımızı geliştirecek olmamız. Uzaya bir kişinin gönderilecek olması daha popüler olduğu için ön plana çıkarılıyor. Artık kapıların dünyadan uzaya doğru açıldığı bir döneme giriyoruz.” şeklinde konuştu.

Temel bilimler olmadan olmaz

Üniversitelerin astronomi ve uzay bilimleri ilgili bölümlerinin mezun olanları istihdam imkânlarının çok kısıtlı olduğu için mezun sayısının az olduğunu aktaran Değirmenci, “Önümüzdeki yıllarda bu alanda yapılacak çalışmalarla gençlerimiz bu alana yönlenecek. Temel bilimler olmadan hiçbir çalışmayı tek başınıza yapamazsınız ancak dışarıya bağımlı olursunuz. Bu çalışmalarda sürükleyici unsur; temel bilimler olması lazım. Yanına teknoloji ve mühendislik alanlarını ekleyerek çok önemli çalışmalar yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Tarihte kırılma yaşanacak

Milli Uzay Programı hazırlanmasıyla ilgili yapılan çalışmalarda Ege Üniversitesi’nin de yer aldığını ifade eden Ege Üniversitesi Gözlemevi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Hasan Ali Dal ise Ay’a gidilmesi ve orada gerçekleştirilecek çalışmalar hakkında çok ciddi bir raporun Ege Üniversitesi Gözlemevi’nden gönderildiğini söyledi. Bir Türk vatandaşının uzaya gönderildiğinde tarihte büyük kırılma yaşanacağını vurgulayan Dal, “Ay’a bir araç indirdiğimizde Türkiye’de sihirli bir olay olamayacak. Ay’a gittik her şey mükemmelleşti diye bir şey olmayacak. Ancak tarihte büyük bir kırılma yaşanacak. Ben uzay çalışmalarını 1400 ile 1550 yılları arasında Avrupa’da Akdeniz Bölgesi’ndeki ülkelerin okyanusa açılan ülkelerin hammadde arayışına benzetiyorum. O dönemde okyanusa açılan ülkeler; yeni kıtalar ve hammadde alanları keşfetti. O keşfedilen bölgelerde kurulan ülkeler, medeniyetler bugün dünyayı yönetiyor. Günümüzde dünyadaki hammadde rezervleri azalıyor. Güneş sistemi içerisinde gezegenler arası ortamda asteroitler ve  gök taşları var. Bunlar madde açısından özellikle de yüksek teknoloji için inşaat alanından tutunda aklınıza gelebilecek hemen hemen her türlü sanayi alanında kullanılabilecek rezervlere sahipler. Yaklaşık 10 yıldır dünyada asteroit madenciliği başlatıldı. Uzay araçları, mekikleri yapılacak bu asteroitlere gidilecek. Asteroitlerden parça parça madenler kesilerek dünyaya getirilecek. Bunun çok büyük ticaretinin olacağı gözüküyor. Bu anlamda buna yönelik çok büyük yatırımlar var. Türkiye’nin bu ticari alanda rol alabilmesi için kendi araçları ile uzaya çıkabilmesi, herhangi bir gök cisminin üzerine araç indirmesi ve ne tür madenler ve rezervler olduğunu analiz edilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

Deneyim lazım

Uzaya çıkmak ve bir gök cisminin üzerine bir araç indirebilmenin kolay olmadığını kaydeden Dal, "Bunlar kolay şeyler değil. 1957 yılında ilk kez uzaya çıkıldı. Bu çıkış yapılana kadar onlarca roket parçalandı. 1962 yılında ilk kez bir insan uzaya ayak bastı. İlk insan çıkıncaya kadar pek çok can kaybının olduğu biliniyor. O günün şartları söz konusu değil ama sonuçta ilk kez bir deneyim kazanacağız. Bunun için deneme yapmamız gerekiyor.” diye konuştu.


Üniversiteler hazır

Dünyada sayılı ülkelerin uzaya çıkabildiğini ifade eden Dal, “Geçtiğimiz yıl Hindistan Ay’a bir uzay aracı gönderdi. Ay'ın bizim görmediğimiz yüzeyine aracı indirmeye çalıştı ama başarısızlık yaşadı. Yaklaşık altı yıllık bir projeydi ama bir yarış halindeydi. Bir an önce Ay’a ulaşmak için çok çabaladı. Cumhurbaşkanı açıkladığı programda süreyi 10 yıl verdi. Bu makul bir süre. Adım adım kontrollü bir şekilde gidilmesi gerekiyor. Herkesten önce ben ulaşayım dediğinizde Hindistan’ın yaşadığı problem yaşanabilir. Bu konuda üniversitelerimiz yetkin. Üniversitelerde astronomi ve uzay bilimi bölümleri kurulduğu günden bu yana gök mekaniği adı altında dersler veriyoruz. Uzaya çıkacak roketlerin hangi fiziksel koşullarla çıkması gerektiğinden tutun da hangi yasalara tabi olacağı konusunda öğrencilerimizi yetiştiriyoruz. Yetişen öğrenciler bu alanlarda hızlı bir ivme kazanabilecektir. Bugüne kadar hiç deneme yapmamıştık 10 yıllık sürede deneme yapacağız.” dedi.