Sabah erken saatlerde köpeğimi gezdirmeye cadde ortasındaki tretuvarda dolaşırken üzülerek çevreye bakıyorum, her yer çöp.

Hatta idrar dolu kiloluk pet şişeleri yeşilliklerin üstünde. Bu ihtiyaç olabilir ama arabanı kirletmekten korktuğun kadar çevreyi kirletmekten de kork. İki gün temizlik işçileri grev yapsa yanmışız. Bu tabi ki güzel İzmir’imize önlenemeyen eğitimsiz insan göçünden kaynaklanıyor. Ben elimdeki kâğıdı atmak için koca sokakları geçerken deniz kenarında çekirdek kabukları boş meyve suyu şişeleri kâğıtlar istila edilmiş şehirler gibi.

Bu kâğıt çöpün ilerisinde yaya geçidine gözüm takılıyor. Kırmızı ışığın umurunda olmadığı insanlar geçiyor ama bir köpek ısrarla yeşil ışığı bekliyor. Bu trajikomik duruma benim gibi bir kaç kişi de gülüyor ve hemen cep telefonlarına sarılıyorlar çöpleri değil köpeği çekmek için. Evini temiz tutsan ne olur ki? Sokaklar mikropsa, yerde balgamlar, çöpler doluysa, üstelik büyük ve medeni bir şehirde yaşıyorsan, çocukların, eşin, sevdiklerin onlara basarak temiz ve mikropsuz evine girecekler.

Arabalardan boşaltılan sigaralar, çocukların attığı çikolata kâğıtları, kola şişeleri ve “bilgi çağında yaşıyoruz” lafları kadar cahiliye çağında yaşamadık. Eskiden bu sosyal suçları işleyen insanlar biri gördüğünde utanır attığını alırdı, şimdi marifetmiş gibi sırıta sırıta atıyor.

Bu davranışların çözümü önce aile, sonra okulda bitiyor. Kendini vatanını tanıma görgü kurallarını öğrenme, teknolojiyi doğru kullanma, yeteneklerin değerlendirilmesi, iletişim, başkalarının haklarına saygı duyma, zorbalığı önleme ile ilgili eğitimler öncelikli olmalı. Yoksa, “Biz görmeyiz” diyorum ama gördük pandemide, en önemli sıkıntı bunları bilmemekten ve doğru kullanamamaktan dolayı çıkacak.

Çocuklara bakınca geleceği görebiliyorsunuz zaten onlar bizim yüzümüz. Onların davranışları da güzel Türkiye’min gelecek yüzü. Gerisi size kalmış. Üç kişiyi güzel eğitmek yetmez, hepsi bizim çocuğumuz onları eğitelim ki gelecek de bize gülsün.

Fıkra bu ya

Gümrük kapısında bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış.

- 'Niye 7 tane?' diye İngiliz'e sormuşlar.  O da :

- 'Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba...'  demiş.

- 'Vay be!'  demiş  görevli,  'Helal olsun... Medeniyete, temizliğe bak adamlardaki...'

 Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. Açmışlar bakmışlar 8 tane don...

- '7'yi anladık da, niye 8? '  diye sormuşlar...   Fransız :

- 'Pazartesi, Salı, Çarşamba...  Her gün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım'  demiş...

- 'Vay be' diye düşünmüş  bizim gümrükçüler ...  'Adamlardaki temizliğe medeniyete bak, İngilizleri de geçtiler  temizlikte' ...

Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don.

- 'İşte !'   demişler...  Ne varsa bizim insanımızda var. Avrupalı ile kıyas kabul etmeyiz .. Şu medeniyete, şu temizliğe bak…

Yabancılar da duysun diye  sormuşlar :

-'Neden  12  Adet? 'Bizimki cevap vermiş  :

-'Ocak, Şubat, Mart, Nisan,...'