Zeytinin İzmir, Ege Bölgesi, ülkemiz ve dünya için önemini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Doğal dengedeki rolü, bölgesinin sosyo-kültürel kimliğini belirlemesi, olağanüstü peyzajı, zeytinyağı, tarihsel önemi. Ekonomik değeri de başka bir boyut.  
 
"Sadece kar, daha fazla kar" ölçütü ile doğaya amansız biçimde saldıran kapitalist yaklaşım, engel gördüğü zeytin varlığını ve zeytinciliği yok etmek için uzun süredir uğraşta.
Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun'daki "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez." hükmünü işlevsiz bırakmak ve 25 dönümden küçük zeytinlikleri, zeytinlik kavramı dışına çıkarmak için büyük bir çaba gösteriliyor. Bunlar gerçekleşirse, zeytinliklerin yok edilmesinin yolu tamamen açılmış olacak.

Yönetmelik ile yapamadılar, şimdi yasa ile yapmak istiyorlar

İlk önce 2012 yılında bir yönetmelik ile geldiler. 3 kilometrelik sınır bir yana, zeytinliklerin içinde madenciliğe, sanayi yatırımlarına, enerji yatırımlarına, yapılaşmaya izin veren; zeytinlikleri siyasal iktidarın, yatırımcıların, bürokratların insafına bırakan, 25 dönümden küçük zeytinlikleri ise, "zeytinlik saha" kavramının dışına çıkararak, korumasız bırakan bu yönetmelik hükümlerine Danıştay "dur" dedi.
Ama bizde adettir, yargı özellikle ekonomik sonuçları olan istenmeyen bir karar verdiği zaman, yürütme ve yasama el ele verir, yargıya "karar versen ne olur, yasa çıkarırız olur biter" der hemen.
Yine öyle oldu, Danıştay'ın yürürlüğünü durdurduğu yönetmelikteki hükümler yasa tasarısı olarak geldi. Büyük tepkilerin de etkisiyle, TBMM tatile girmeden önce yasalaşamayan tasarı, komisyonda. TBMM'nin açılmasıyla birlikte, bu tasarının yasalaşması tehlikesi ile yeniden karşı karşıya kalacağız.  

Vahim sonuçlar doğuracak bir yasa tasarısı

Tasarı ne mi getiriyor? Zeytinlikleri madenciliğe, enerji ve petrol üretimine, sınırları net çizilmemiş yapılaşmalara açıyor. Dostlar alışverişte görsün; siyasal iktidara bağımlı bürokratların çoğunlukta olduğu bir kurul oluşturulmuş. Geçmişteki örnekler anımsanınca, bu kurulun koruma işlevinin olmayacağını, olamayacağını görmek için kahin olmaya gerek yok.    
Ülkemizdeki zeytinlik parsellerinin büyüklüğü ortadayken, bilimsel temeli de olmamasına rağmen, yasa tasarısındaki gibi 25 dönümden küçük zeytinlikleri "zeytinlik saha" saymamak, zeytinliklerin büyük kısmını koruma dışında bırakmak demektir. Zeytinlikler, insanların yarattığı yapay parsel ve mülkiyet sınırlarını tanımazlar, bir bütündürler.

Bu vahim yasa tasarısı, sadece tepki gösteren yurttaşların, meslek odalarının, ekonomik örgütlerin, çevrecilerin, bölge belediyelerinin sorunu değildir. Milyonlarca yurttaşımızın yaşamını, duygularını, ekonomisini ilgilendirdiği gibi, tüm doğal varlıklarımıza saldıran vahşi kapitalizmin zaferini (!) taçlandıracağı bir noktadır.

Buradan bir çağrı da yapmış olalım. Böyle vahim bir yasa tasarısına karşı, tüm muhalefet partilerinin, özellikle Anayasa Mahkemesi'ne gitme hakkı olan CHP'nin kurumsal biçimde direniş göstermesi, kitlesel bir muhalefet örgütlemesi gerekmekte.

Taşların, kayaların içinden çıkan; en zor koşullarda dahi ürün veren, üretmek isteyen zeytin ağacının mücadele azmi mutlaka kazanacaktır.