Hafta içerisinde Altay Spor Kulübü Yönetim Kurulu; resmi internet sitesinde zor günler için birlik çağrısında bulundu. Bu çağrıda; Altay camiasında tanınan bazı kişilerin isimlerinin de yer alarak maddi katkı beklendiği ve bunun için tarih bildirilmesi birçok kişi tarafından yadırgandı. Bu çağrı birçok platformda tartışıldı, konunun birinci derece muhatapları kendi açıklamalarını yaptılar. Biz artık bağcı dövmek yerine üzüm yemeye bakalım. Herkesin gücü oranında kulübüne sahip çıkmasını ummak hepimizin ortak dileği olmalıdır.

Bu sürecin aslında tüm Altaylılar için bir kazanç haline geldiğini düşünüyorum. Şöyle ki; son genel kurul öncesi yüz yüze görüşmemizde ve gazetemin köşe yazısında Sayın Murat Bora Dülger'i camiamızın daha fazla tanımaya ihtiyacının olduğunu belirtmiştim. Kısa seçim sürecinde öncelikle onu tanımamıza fırsat vermesini önermiştim. Sayın Dülger; genel kurul öncesi hazırlıklarıyla; genel kuruldaki tutumuyla, seçimi kaybetmesine rağmen gösterdiği olgunlukla hepimizin sevgisini ve saygısını kazanmıştı. Bu haftaki çağrıyı üslup ve şekil hatalarının bir yenisi olarak değerlendirip; kendilerine paylaşımda bulunmadan yapılmış açıklamayı; etik ve samimi bulmamasına rağmen silinecek puanların Altay'a itibar kaybı yaşatacağının altını çizerek destek olma vaadinde bulunmuştur. 'Önceliğimiz Altay' felsefesi ile hareket eden Sayın Dülger en son bu davranışı ile Altaylılık duruşunu taçlandırmıştır.

Umarım mevcut yönetim bu yıl her türlü zorluğa rağmen takımımızı başarıya taşır ve özlediğimiz üst lige çıkmamızı sağlar. Ama artık gelecek için karamsarlığımızı yenmemize yardımcı olacak bir yönetim anlayışı alternatifini tüm camia görebiliyor. Belki de bu yılın en büyük kazancı Sayın Murat Bora Dülger'dir.

Daha önce kulübümüz başkanı Sayın Aslan Savaşan, Erdoğan Tözge; Ahmet Taşpınar, Mehmet Erdoğan ile 1914 Taraftarlar Derneği yöneticileri Murat Şumar ve Ersoy Görgün ile yaptığımız istişareleri o dönem ortak bir paydada çözüm üretebildiği için 7.9.2014 tarihli köşe yazımda aktarmama rağmen yeniden paylaşma ihtiyacı duyuyorum. Altay'ın içindeki maddi zorluklar sadece belli isimlerin katkısıyla değil, tüm genel kurul üyelerinin azami ortak paydada katkı sağlayacağı bir düzenleme ile olması gerektiği ortak fikri oluşmuştu. Bunun için gerekli olursa mali kurulun yapılması üzerine ortak görüş bildirilmişti. Hatta uzun süreden beridir hemen herkesin ortak fikri olan genel kurul üye yapısının yeniden sağlıklı hale getirilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmesini dile getirmiştik. Bu genel uzlaşıya rağmen ilgili kurulların sessizliğini yadırgıyorum ve öneriyi yeniden gündeme getirmek istiyorum.

*            *            *                *
Hakim Savcılar Yüksek Kurulu seçimi gibi çok spesifik bir seçim geçen hafta ülke gündeminde, ilkokul mezunu insanların bile öncelikli konusuydu. Nasıl ki Ziraat Mühendisleri Odası, Tabip Odası gibi meslek dışındaki kişilerin ilgisini çekmesi beklenmeyen seçimler gibi normal koşullarda HSYK seçimlerinin de diğer meslek gruplarının ilgisini çekmemiş olması gerekirdi. Fakat ülke genelinde adalet, hukuk o kadar siyasallaştı ki, siyasetçiler bu seçimler için hukukçulardan daha fazla konuştular. Ve geldiğimiz noktada Ethem Sarısülük'ü vuran polis memuruna 7 yıl ceza verilirken; Ethem Sarısülük'ü vuran polis memuruna hakaret ettikleri gerekçesiyle Sarısülük'ün aile fertleri 10 yıl ile yargılanıyor. Adaletin bu mu Yeni Türkiye?

*            *            *                *

Tüm dünyayı alarm durumuna geçiren ebola virüsü hakkında, THY Genel Müdürü Temel Kotil'den ilginç bir açıklama geldi. Kotil, 'Bu görüldüğü kadar kötü birşey değil. Tabi ki bulaşınca öldürüyor. Ancak son aşamasında oluyor' dedi. Bu açıklamanın Temel fıkrası olmadığına emin misiniz?

CNN Türk ekranlarında Cüneyt Özdemir'in moderatörlüğünde 5N1K programında  Kobani olaylarında vahşice katledilen 16 yaşındaki Yasin Börü hakkında konuşuluyordu. Yaşanılan vahşetin detayları anlatılırken insanın tüylerinin diken diken olmaması imkansızdı. Bu sırada yayına katılan AKP Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu IŞİD'in insanlık dışı şekilde kafa keserek infazlar yaptığını belirtip, sonrasında Kobani protestolarında çok daha fazla insanlık dışı tutumlar olduğunu ifade etti. Eliyle boğaz kesme hareketi yaparken söylediği 'öbür tarafta IŞİD belki daha pratik götürüyor' değerlendirmesi ise insanlık dışı bir açıklamaydı. Sevgili ülkemde belki de yakında ölümlerden ölüm beğenme özgürlüğümüz olacak. Ne dersiniz, ileri demokrasi dedikleri sizce bu mudur?