Arşivlere  göz attığım bir sırada dikkatimi şöyle bir haber çekti ve bu haberle birlikte bundan 4 yıl önce  yani  2013 yılının  Türkiye’sinde  yaşanan bir gelişme ile ilgili bazı şeyleri okuma şansına sahip oldum.
7 Kasım 2013 tarihinde Hürriyet Gazetesinin web sayfasında yayınlanmış olan “Arkadaş özel olarak görevlendirilmiş.” başlıklı haberin  devamında şöyle bir paragraf gözüme çarptı:
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Finlandiya Başbakanı Jyrki Katainen ile düzenlediği ortak basın toplantısında, ’öğrenci evleri’ konusuyla ilgili bir soru soran Fin gazeteciye tepki gösterdi. Erdoğan, "Değerli arkadaşımı birileri herhalde özel olarak görevlendirmiş öyle anlıyorum. 11 yıldır başbakanım özel hayata müdahale eden bir iktidar olmadık. Olsaydık iki kişiden birinin oyunu alan bir parti olmazdık. Halkımızın özel hayatı bizim teminatımız altındadır. Meşru hayat vardır. Gayri meşru hayatlar vardır. Bizim üzerimize düşen görevler vardır. Yasalar bize hangi görevi verirse o konuda adımlar atarız" dedi.

O gün başbakan ve partisinin başında olan R.T.Erdoğan bugün yine partisinin başında ama bu kez Cumhurbaşkanı olarak. Bugün olduğu gibi  o zamanlar da  kendilerini muhafazakar-demokrat olarak niteleyen iktidarın o zaman başında olan Erdoğan  bu basın toplasında anladığımız kadarı ile, özel hayatlara müdahale edilmediğini ama Türkiye’de yasal olmayan hayatlar varsa bunlara hukuk kuralları çerçevesinde müdahale edeceklerini söylerken demokratlar yine bugün olduğu gibi o günlerde de kendi aralarında söylenmeye başlamışlardı. Zaten kişisel gözlemlerin demokratların kendi aralarında ağlanıp sızlanmayı bir alışkanlık haline getirdikleri yönünde.Bu üzüntüden zevk alma hali denilen melankolik yapı ne yazık ki hiçbir çözüm getirmiyor.

Muhafazakarların yaşam anlayışı bilindiğine göre bu ifadelerden  olsa olsa liberal bir hayat yaşamaya çalışan özellikle hali vakti yerinde demokratların hayatları mercek altına alınacak anlamı çıkabilirdi.Para ile kavgası süren can derdindeki demokratların ise pek de kaçamak yapacak halleri yoktu nasıl olsa. Bu durumda zengin demokratlar-bir aşk yaşıyorlarsa en önemli soru onlar adına şu olabilirdi:  Acaba yaşadıkları bu aşk yasal mı ?

Hayatınızın ne kadar yasal veya yasadışı olabileceğine karar vermek isteyen bir iktidar doğal olarak hayatınızı yasadışı ilan etme yetkisine de sahip oluyor ki bu ilk bakışta bir erkek ve kadının  yaşadıkları aşkın bile yasal olup olmadığına yönelik tartışmaları tetikleyebilir, çünkü birbirlerini delicesine seven bir kadınla erkeğin buluştukları tüm mekanların yasadışı ilan edilme riskini de barındırabilir.Türkiye’de hayatın bu koşullar altında özellikle kendilerine demokrat diyen kesimler için daha da zorlaşacağı izlenimini ediniyor olabilirsiniz, ancak bu zaten onlar adına beklenen bir gelişme olduğu için çok da yadırgatıcı olmamalıydı.

Türkiye’de her kesimden insanların kendi platolarında özel hayatları sürerken, muhafazakarların anladığı özel hayat ile demokratlarınki birbirinden farklıydı. Örneğin demokratlar “öğrenciler”  derken, muhafazakarlara göre onların öğrenci olmaları yetmiyordu. Kız ve erkek olmaları da önemliydi. Kız ve erkek ayırımı hayatın her alanında kendini gösterdiği için onların kim olduklarına ve nasıl bir hayat yaşamaları gerektiğine  yönelik olarak genellikle erkeklerin karar verdiği bir ülke söz konusu olunca  kanımca demokratlar aslında bu ayrımın olmasını değil dinsel bir nedene bağlı olmasını eleştiriyorlardı  ve bu nedenle dün olduğu gibi bugün de  konuya daha temkinli yaklaşıyorlar.
Bu gelişmeler doğrultusunda muhafazakarlar erkek ve kızların bir arada olduğu yurtları tamamen erkeklere ayırıp onların arkadaşlığını engellemek istemişlerdi  ama her şeyde olduğu gibi yani her şeyin bir işe yaraması gibi  bunun da gençlere şu şekilde bir yansıması olmuştu. Kışlaya dönen bu ortamlarda  yaşayan erkekler askerlik yapmadan önce erkek-erkeğe yaşamının ne demek olduğunu da öğrenmiş olurken kız öğrenciler için  yaşanacak olası bir aşk içinde  bir hayal kırıklığı da önlenmiş oluyordu; kısaca böyle bir uygulama ancak bu işe yarayabilirdi.

Öte  yandan herkes bilir ki aşk zor bir süreçtir  ve herkes bilir ki aşk saklanamaz ve kadın ve erkeğin buluşacağı yerleri engelleseniz de onların bir şekilde bir araya gelmeleri  önlenemez ama bundan daha önemli bir olgu ise aşkın yasal olup olmadığını denetleseniz de onların mutlu olup olmadıklarınız bilemezsiniz.Oysa mutlu bir aşk yasal aşkdan daha değerli ve saygıya layıktır.

Bu esnada ülkede var olduğu söylenen hukuk sistemine göre  kız ve erkek öğrenci ayırımı yapılamazdı ve burada önemli olan bir kişinin sadece öğrenci olmasıydı ama hukuk böyle bir ayırımı yapmasa da muhafazakarlar 18 yaşında suç işlediklerinde yasal sorumlulukları olan  yetişkin gençlere güvenmemekte kararlı gözüküyorlardı ve  bu koşullar altında bazı muhafazakar çevrelerin şikayeti üzerine, iktidar bazı öğrencilerin kaldıkları yasal ama özel hayatların sürdüğü evler ve mekanlara baskınlar düzenleyerek oralarda bu hayatların yasal olup olmadığını öğrenmeye çalışıyordu.

 İnsanların cinsiyetleri üzerine odaklanan bir hayatı gözlem altına alan bir zihniyet George Orwell`in 1984 adlı öyküsünde olduğu gibi sürekli izlendiğiniz imajı verirse bu durum ruhsal sağlığınızı ciddi şekilde etkileyebilir. Her ne kadar insanların çevrelerinde kimlerin yaşadıklarına yönelik gözlemlerinin özellikle terörün kol gezdiği büyük kentlerde gerçekten çok yararı olduğu açıktır ama toplumda insanların birbirlerinin özel hayatlarında neler olup bittiğine yönelik hafiyelik yapmaları ve yasal olmadığı iddia edilen arkadaşlıkları ihbar etmeleri  toplumda kişiler arasında ciddi bir güven bunalımı doğurur ki,  güzel dostlukların kurulabilmesinin çok da kolay olmadığı günümüzde bu yaklaşım bu  insanlara karşı hiç de adil bir davranış olmaz.

Burada amaçlanan şeyin kızların veya erkeklerin sevgilileri değil de sadece yasal eşleri ile birlikte olmaları ise o zaman bu insanların ideal eşi bulabilmeleri için gerekli zamanı ve ortamları kısıtlamış olursunuz ki  istemedikleri ve sevmedikleri insanlarla acele ile verilmiş kararlar eşliğinde evlenmeleri anlamına gelir ve bu durum sadece muhafazakarlar için değil demokratlar için de mutlu insanların olmadığı bir toplum  yaratır ve bu durum her zaman bir iktidar için en büyük tehdittir. Mutsuz insanları hiçbir hükümet, hiçbir ekonomik hamle mutlu edemez, çünkü mutluluk zihninsel bir algılamadır. Gençlerine seçme ve seçilme hakkı veren bir ülkede onların birbirlerini  ideal bir eş olarak seçmeleri konusunda kızların bu kadar çaresiz ve bağımlı, erkeklerin ise güvenilmez insanlar olarak bir tehdit unsuru gibi gösterilmesi ideal ve demokratik bir toplum iddiasında olan muhafazakarlar için üzerinde özenle durulması gereken bir noktadır. Böyle bir anlayışın egemenliğinde bir toplumun geleceğinin ise AB’ ne girme iddiasında olan bir ülke için tartışmalı ve sonu belirsiz  spekülasyonlara yol açması kaçınılmazdır.

Halkının büyük çoğunluğunu muhafazakar bir çizgide olan ve bazı yerlerde imza bile atamayan bunun yerine parmak basan insanların olduğu ve kızların hala bazı köy ve kasabalarda evlenirken bir mal gibi alınıp satılmasına benzer belli bir miktar paranın istendiği ve kasabanın güzel kızının sözde  namusu söz konusu olunca silahların konuştuğu bir ülkede muhbirlik yapacak insanların en küçük  bir fikri bile olmadığı hukuk kuralları çerçevesinde değil; ,kendi dinsel persektif ve koşullanmaları ile muhbirlik yapmaları gerçekten çok kaygı verici boyutlara ulaşabilir. Bu koşullar altında 11 haneli bir rakamla belirlenen her TC vatandaşı yaşadığı hayatın ve ilişkilerinin yasal olup olmadığını kanıtlamakla geçirecek demektir yasamının bir bölümünü...

Bu oyun sürerken Eski Doğu Roma`nın başkentinde çalan tasavvuf muziğinin namelerini duyuyor olabilirsiniz ancak şimdi demokratların da gündelik hayatlarına yönelik tehditlerden birinin daha sesleri uzaktan duyulmaya başlıyor ve bu tıpkı İstanbul kuşatma altında iken imparator Konstantin`in surların üzerinden baktığında gördüğü Osmanlı çadırları ve çevresindeki devasa ateşlerle birlikte yükselen naraları duyduğu  anlardaki çaresizce bekleyişine benzer bir şekilde  onların da kendilerini  diğer  Türklerden korumak için kapıda beklettikleri asgari ücretli güvenlik görevlileri ile  sağlamaya çalıştıkları ve ingilizce olarak oturulan yer anlamına gelen ama nedense böyle kulağa daha etkileyici geldiğini düşündükleri “Residence” ismini taktıkları  sitelerinde ağlaşarak beklediklerini  hayal edebilirsiniz. Bir TV kanalında bir öğretim üyesinin “Benim gibi eğitimli  41 yaşında biri bile gece saat 10 dan sonra içki alamıyorsa bizim nasıl yaşamamız gerektiğine başkaları karar veriyor.” diyerek kaygılarını dile getirmesi bu tehdidin nasıl algılandığına çok iyi bir örnek olabilirse de daha geniş bir entelektüel kesim bu sınırlamaların bu noktada kalmayacağından endişeli gözüküyor.
Sonuç olarak Türkiye’ de 20 % oranındaki demokratlar ile sürekli çatışan muhafazakarların günlük hayata dair konularda bile birbirleri ile bu tarz köşe-kapmaca şeklinde süren sözlü taciz ve tehditleri ciddi bir husumet halini alırken ve bu karmaşanın bir alışkanlık ve yaşam biçimi haline geldiği bir kaosun dansına benziyor olması dikkat çekicidir.Bu noktada, sonuçlar önemlidir ama süreç daha da önemlidir.Süreci iyi analiz ederseniz, doğru sonuçlara ulaşma şansınız artar ve doğru sonuçlar doğru sorular sormanızı sağlar.Doğru sorular ise her zaman doğru cevapları hak eder.