Bir arkadaşımdan bayram tebriki geldi, eskisi gibi el yazısı ile kişiye özel değil artık, e-posta. Yazmış "Bayram, sevgidir, saygıdır, huzurdur, bağlılıktır, empatidir, sempatidir. Hem bayramda, hem yaşamda sevgi ve saygılı yaklaşım bağlılık ve huzur doğurur. Empatik olan da anlayışlı ve sempatik olur. Ülkede tüm bu değerlerin farkında olarak hepimiz için sağlıklı sevgi dolu insanlarımızın kıymetini bilerek gelecek ve iyilik içimize sinecek bir bayram" diliyor.
***
Birkaç kez okudum ve fark ettim ki uzunca bir zaman yazılarımda vurguladığım değerlerimizin boşaltılan içleri, işte bu kelimeler; sevgi, saygı huzur, bağlılık. En azından algıladığım, yaşadığım dünde. Bu gün açılımları ve kullanımları farklı anlamlar yüklendiği ve hepsinin yanında bir "eğer" var parantez içinde. Halbuki tüm bu kelimelerin gerçek anlamları koşulsuz, eğitim ve öğretimdedir. Siz anne sütü ile beslenirken, annenin teması ve sevgiyi hisseder, algılarsınız. Babanın, kardeşlerin, tüm aile bireylerinin. Öpülürsünüz, öpersiniz. Kucaklanıp, kucaklarsınız, sarılırsınız, algıladıkça, büyüdükçe. Bu aile eğitimidir, parasız, sadece değerleri olan. Huzurla yaşarsınız o çocukluk yıllarında, pek de farkında olmadığınız, bilmediğiniz. Sonra öğretim hayatı başlar. İlkokul, pardon şimdilerde ana okul, yazarsınız anne, baba, Ali, Ayşe, nine, dede sevdiklerinizi öğrenirsiniz. Öncelikle hissettiğiniz sevgilerin tanımları. Ev kurallarının "Küçüklere sevgi, büyüklere saygı, oturup kalkma, hayata katılım davranış biçimleri, okulda kelimelere dökülür. Küçükleri sevelim, büyükleri sayalım. Canlılara çevreye zarar vermeyelim. Saygının pekiştirilmesi. Huzurdur algıladığınız. Bağlılık gelir ardından. Annenize, babanıza, kardeşlerinize. Aile büyüklerinize, komşularınıza. Eğitim öğretim ilerler, vicdan, adalet, insan olmanın temel kuralları ve tüm bunları size veren ülkeniz ve bayrağınız, insanlarınız değerlerimize eklenir.
***
Ben yazımı yazdığım 5 Ağustos'ta gördüğüm yaşadığım duyduklarıma, son 30 yıl yükselen hırsızlıklara, her tür şiddete bakıyorum. Gördüğüm kesinlikle, sevgi, saygı, bağlılık, huzur değil. Empati yapıyorum, anlayışlı ve sempatik olmak mı? Koşullanmış bu ortamda bu gün ağlayan, kanayan, kavrulan bunca insanı düşünürken gelen bayramda insanlarımız hırpalanıyorsa, açsa, vatan, toprağım kayıyorsa... 5 Ağustos 1921 de TBMM Mustafa Kemal Atatürk'e Başkomutan unvanı veriyor, 5 Ağustos 2013 diğer bir başkomutan terörist diye müebbede mahkum ediliyor. Doğuda, güneydoğuda, dağlarımızda başka bayraklar dalgalandırılıyor. Irak'ta, Suriye'de bombalar hala patlıyor Müslümanlar katlediliyor. Şimdi, saydığım tüm değerler yok olurken her şey güllük gülistanlık sanki biz hangi bayramı kutluyoruz?