Bizleri ortak insani duygular etrafında birleştirmekte en büyük güce sahip sanat dalı, bana göre müziktir. Dolayısıyla besteciler de, benim gözümde en ulvî sanatçılardır.

Macar besteci, piyanist ve etnomüzikolog Béla Bartók’un “Yarışmalar atlar içindir, sanatçılar için değil.” sözüne karşın, ülkemizde tertiplenen az sayıdaki beste yarışmasını, özellikle genç bestecileri motive etme, destekleme, tanıtma, onlara yeni olanaklar sağlama ve umut kaynağı olma işlevi nedeniyle değerli buluyorum.

İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) iki yılda bir düzenlediği Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması, seçici kurulu ve organizasyon kalitesi ile, prestijli ve saygın bir duruşa sahip.

Yarışma’nın onuncusunda ilk üçe kalan eserler, geçtiğimiz hafta gerçekleşen konserde seslendirilip, Şef Gürer Aykal, Piyanist İdil Biret, Besteci Turgay Erdener, Şef Rengim Gökmen, Piyanist Gülsin Onay, Besteci Hasan Uçarsu ve Besteci-Şef Serdar Yalçın’dan oluşan Seçici Kurul, Orkestra ve dinleyiciler tarafından derecelendirildi.

Biz dinleyiciler, girişte almış olduğumuz elektronik cihazlar aracılığıyla değerlendirmelerimizi tuşladık. Öyle sanıyorum ki benim gibi birçok dinleyici, elindeki cihazın verdiği sorumluluk duygusu ve eserlerin dünya prömiyerine tanık olmanın heyecanıyla, yapıtları birçok konserdekinden daha büyük bir dikkatle dinledi ve irdeledi.

Şartname doğrultusunda, üç beste de piyano konçertosuydu. Türk motifleri üçünde de duyuluyordu ancak birinci seçilen eserde egemendi. Henüz 20 yaşında olan, kompozisyon eğitimine devam eden Ankara doğumlu Doğaç İşbilen’in bestelediği bu gösterişli konçerto, geleneksel üslupla yazılmış ve üç bölümden oluşuyor.

İkinci olarak değerlendirilen, benim favorim olan eser ise geleneksel konçerto formu taşımıyor, baştan sona tek solukta çalınıyor. Bu yapıtta melodiler, hayatta tecrübe ettiğimiz etkileşimleri, değişimleri ve bunların yaşattığı yoğun duyguları tasvir ediyor. Adana’da doğmuş, 26 yaşındaki Cem Oslu’nun bestesi, yer yer film müziği hissi uyandırıyor. Nitekim Oslu, dünyaca ünlü Berklee’nin elektronik müzik ve film müziği bölümlerinden mezun olup Los Angeles’a taşınmış. Şimdiden üç filmin müziklerini bestelemiş.

En çok keman, piyano ve viyolonsel’in adeta söyleştiği kısımla hatırımda kalan, Bogatay Köprülü’nün üçüncü olan yapıtı da, barındırdığı birbirinden farklı tınılarla dikkat çekiyor. Barok döneme ve Borodin, Rachmaninov, Prokofiev gibi Karadeniz coğrafyası bestecilerinin yanı sıra Lobos’a, Rodrigo’ya ilgi duyan İstanbul doğumlu Köprülü, 27 yaşında. Orkestra şefliği ve piyano çalışmalarını sürdürüyor.

Yarışma bitiminde Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nden birçok düşünceyle ayrılıyorum. Bunlardan biri, günümüzde herhangi bir sanat dalında özgünlüğe erişip evrensel ölçekte var olabilmenin güçlüğü. Birçok yaklaşımın, stilin şimdiye kadar “zaten denenmiş” olmasının yanı sıra, küreselleşmeyle birlikte etnik kültürel özelliklerin giderek daha fazla törpülenmesi, belki de bu durumun sebeplerinden. Fazıl Say’ın “Akılla Bir Konuşmam Oldu” kitabında*, 1930’lu yıllarda ünlü Alman besteci Paul Hindemith’in, not defterine şöyle yazdığını okumuştum: “Haftalardır Anadolu’da köy köy dolaşıp halk müziklerini dinliyorum. Bu ritimler, bu ahenk, bu virtüözite, bu arkaik temel, aksak ritimler... Türkler kendi müziklerini evrensel dile aktarmayı keşfederlerse, müzikte milat yaşanır.” Bu doğrultuda, kendi müziğimizi işleyerek çağdaş çoksesli müzik üretmenin, isabetli olduğunu düşünüyorum.

Bir yandan, bu yarışma ve konser, katılımcılar için kim bilir ne büyük bir onur ve heyecan kaynağıdır diye düşünüyorum. Eserlerinin Şef Can Okan’ın yönetiminde, değerli müzisyenlerden oluşan İzmir Festival Orkestrası ile genç ve parlak piyanistler Başar Can Kıvrak, Kenan Tatlıcı ve Cem Babacan tarafından seslendirilerek kaydedilmesi başlı başına büyük bir ödül olsa gerek. Böyle bir Seçici Kurul tarafından değerlendirilmesi de öyle...

Popüler kültürün hakimiyetindeki, klasik müzik bestecisi olarak varlık göstermenin kolay olmadığı çağımızda, bugüne dek çağdaş Türk müziğine 200’e yakın yeni eser kazandırmış olan Yarışma’nın sürmesini diliyorum.

*Doğan Kitap, 2017