Dört yıl önce, Gezi'de başlayan Haziran hareketi sırasında, o zamanki Başbakanımıza, Facebook'ta en az 2800 kez paylaşılan, bir açık mektup yazmıştım.

https://www.facebook.com/korkutkeskiner/posts/10151944737853787

Sonra bir mektup daha yazdım. O da desteklendi.

https://www.facebook.com/korkutkeskiner/posts/10151973620118787

Sonra da bir manifesto yazdım. O zamanın ruhuyla, ama zamansız bir temenni listesiydi, ve bir sürü ilave maddeye da açıktı. Çok ilgi gördü, dört yıl sonra bugün, bazı bölümlerini çıkararak,  onu paylaşmak istiyorum.


"MANİFESTO


1- Türkiye’de ve dünyada yeni bir nesil, bütün eskimiş kalıpları ve paradigmayı aşabilecek bir Bir’lik bilinciyle, geleceğinin kendisine sorulmadan, başkaları tarafından şekillendirilmesine karşı çıkmaktadır.

2- Her türlü ötekileştirmeye, ayrıştırmaya, kutuplaştırmaya ve reddiyelere karşı olan bu nesil, bütün dünyada Bir’lik ve beraberlik içinde yaşanabileceğini, bunun mümkün ve aslında zorunlu olduğunu bilmektedir.

3- Bu neslin anne ve babaları ve kardeşleri, onlardaki masum, iyi niyetli, özgürlükçü evrensel Bir’lik bilincini görmüşler, ve bu görüşleri öğrenmişler, hazmetmişlerdir. Bu yüzden, bu nesil yalnız değildir, önceki ve sonraki kuşaklarca da desteklenmektedir.

4- Daha önceki gençlik hareketlerinden tamamen farklı, fraksiyonsuz, örgütsüz, lidersiz, ama tek kalp gibi çarpan yürekleriyle, sadece bireysel olumlu duyguları tarafından yönlendirilmektedirler. Bu sevgi ortamı ve olumlu enerjilerinden doğan sinerji, Türkiye’de ve dünyada muhakkak büyük değişimler yaratacaktır.

5- Tarih boyunca yumuşaklık sertliği hep yenmiştir, çünkü sertliğin bir kırılma noktası vardır, oysa yumuşaklık, sertlik kırılana kadar esner, sonra yine eski haline döner. Bu neslin sevgisi de bütün korkuları yenecektir.

6- Otoriter iktidarlar, kurumsallaşmış siyaset ve bürokrasi, ezberleri olan bir akademik çevre, bağımlı medya, ve korkuya alıştırılmış kitleler, bu huzur, sevgi, neşe, bolluk, özgürlük ve Bir’lik taleplerini istese de görmezden gelemeyecek, ve değişeceklerdir. Çatık kaşlı devlet baba, müşfik bir devlet anaya dönüşecektir.

7- Bu noktada, sistemin kurumları, kendi varoluş temellerinin sarsılmasını elbette istemeyecek ve değişime direneceklerdir. Ancak sevgi, dönüştürücü gücü, sabrı, hoşgörüsü ve şefkatiyle, muhakkak sisteme nüfuz edecek, ve bir süre sonra da Bir’lik amacına ulaşacaktır.

8- Sevgi hareketinin başkanı, liderleri, bürokrasisi, ya da gönüllü olunmayan herhangi bir öneriyi disipline alıcı kuralları olamaz. Sevgi gönüllülüktür, ve kimse bir diğerinin neden farklı bir seçimde bulunduğunu sorgulayamaz.

9- Bu yüzden, bu harekette de, hiçbir zaman bir başkan, lider ya da otorite makamı olmamalıdır.

10- Bütün kararlar en geniş katılımla alınmalı, özgür seçimlerin sinerjisiyle ortaya çıkacak olan yeni bir öz yönetim modeli kurulmalıdır.

11- Bu nedenle, özellikle internet olanakları değerlendirilerek, herkesin bütün ortak kararlar için anında oy kullanabileceği bir karar verme mekanizması gerekmektedir.

12- En çok dikkat edilmesi gereken nokta, bir siyasi ya da ekonomik model önermeden, sadece sevgi ve huzur dolu bir gelecek kurmaya odaklanılmasıdır. Elbette herkesin siyasi ve ekonomik seçimleri olabilir. Ancak, eğer sevgi, barış, ve huzurdan yanaysak, bu konulardaki fikir ayrılıkları, sadece birer detay haline gelir. Araçlar yerine her zaman amaçlara odaklanmalıyız.

13- Yine de unutulmamalıdır ki, idealimizdeki sevgi ortamını kurmak için talepte bulunduğumuz kavramlar, siyasi ve ekonomik karar vericilerin etkisi altındaki alanlardır. Bu yüzden bu talepleri netleştirmek de gerekir.

14- TAM VE GARANTİLİ İLETİŞİM VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: Devlet ve vatandaşlar, şiddet, hakaret ve suç içermeyen her türlü inanç, düşünce ve tavırların, her türlü mecrada iletilmesine müdahale edemez. Medya ve internetteki paylaşımların hiçbir şekilde izlenmemesi, sansürlenmemesi, engellenmemesi esastır. Bu çerçevede Türkiye’de RTÜK ve BTK, şiddet ve hakaret içermeyen hiçbir içeriğe müdahale edememelidir. İletişim vergisi kaldırılmalı, internet mümkünse bedava, ya da çok daha ulaşılabilir olmalıdır. Bütün bu özgürlükler anayasa güvencesine alınmalıdır.

15- ÖZEL YAŞAM ÖZGÜRLÜĞÜ: 18 yaşını aşmış herkes, ve ebeveynlerinin bilgisi dahilinde olmak üzere 15 yaşını aşmış olan herkes, özel yaşamında tamamen özgürdür. Alkol, sigara gibi konularda da, bireyler de kurumlar da tamamen özgür olmalıdır, alkollü araç kullanma dışında devlet bu konularda düzenleme yapamaz. Kamusal alanda genel ahlak adı altında hiçbir ahlak normu dayatılamaz. Hangi cinsel yönelimden olursa olsun, hiç kimseye cinsel ayrımcılık yapılamaz. Erişkinler arasında ve gönüllü olan hiçbir cinsel deneyim, yargılanamaz. Özel yaşamla ilgisi olan hiçbir kayıt, delil olamaz, medyada yayınlanamaz.

16- EĞİTİM ÖZGÜRLÜĞÜ: Herkesin her aşamada ücretsiz eğitim hakkı olmalıdır. Özellikle üniversitelerde, kıyafet veya dış görünüş sınırlamaları kabul edilemez. Üniversite rektörleri, öğretim üyelerinin değil, öğrencilerin oylarıyla seçilecek 3 aday arasından atanmalıdır. Eğer yerel yönetimler arzu ederlerse, orta öğretim kurumlarında, dil ya da din de dâhil olmak üzere o vilayette seçmeli ders olarak her türlü kültür eğitimi verilebilir. Ama temel eğitim, sadece evrensel kültüre odaklanmalıdır. Ülke genelinde yapılan ortak sınavlarda hiçbir inanç ya da düşünceye ağırlık verilemez, din dersi soruları sorulamaz. Eğitim politikalarında genel rahatsızlık yaratan yeni düzenlemeler geri alınmalı, ve bundan sonra eğitim programları Talim Terbiye Kurulu’nda değil, TBMM’de en az 3’te 2 çoğunlukla kararlaştırılmalıdır.

17- YAŞANABİLİR BİR ÇEVRE ÖZGÜRLÜĞÜ: Üzerinde yaşadığımız gezegen, ve üzerindeki bütün canlılar, bütün doğal kaynaklar hepimizindir. Başta fosil yakıtlar ve nükleer enerji olmak üzere, doğaya zararlı enerji üretiminin durdurulması, diğer enerji üretim metotlarında ve madencilik faaliyetlerinde ise, kurulacak tesislerin bulunacakları belde ya da ilçede referandumla onaylanması gerekir. Ayrıca hayvanlar ve bitkilerin de hakları Anayasa’yla güvence altına alınmalıdır.

18- GÜÇLER AYRILIĞI PRENSİBİNE DAYALI ÖZGÜRLÜKLER: Bir demokraside, devlet erkinin tek bir elde toplanması, o rejimin artık demokrat olmadığının göstergesidir. Bu yüzden yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olmasını temin edecek yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu çerçevede Başkanlık sistemi de kabul edilemez. Demokrasi bir uzlaşma kültürüdür, ve tek bir bireyin haklarına bile saygı demektir. Bugün gelinen aşamada yargı bağımsız değildir. Bu nedenle, yargının son yıllardaki taraflı kararları gözden geçirilmeli, şiddet içeren ve yüz kızartıcı suçlar dışında genel af çıkarılmalıdır. Bunu sağlamak için, HSYK’daki yeni düzenlemeler geri alınmalı, yüksek yargı organlarına yapılacak seçimler Türkiye Barolar Birliği’nin göstereceği adaylar arasından yapılmalıdır."

Bunlar ve çok daha fazlası, er ya da geç, olacak. Ve bizler de göreceğiz.  Odayı karanlık yapan perdeler, ve onları açınca, ışık da gelecek. Perdeleri açalım...