Zeynep Kaya- İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk ile DTO'nun faaliyetleri, denizcilik, denizciliğin geliştirilmesi için yapılması gerekenler, yeni yol haritaları hakkında konuştuk. 2013 yılında yönetimin başına geçen Öztürk, '2013-2017 yılları arasında bölgemiz deniz turizmini, deniz ticaretini geliştirmek ve üyelerimize en iyi hizmeti vermek için çaba gösterdik. İzmir'in limanlar bölgesi kimliğini pekiştirmek için çaba gösterdik. Bu dönemde DTO ne yaptı derseniz, hepsi 2013-2017 tarihli dergimizde bulunuyor. Tek cümleyle şunu söyleyebilirim: 'Ben Hesap Veriyorum. Başımız dik, alnımız ak' diye konuştu.
 Yozgat doğumlu olan İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de eğitim gördüğü Kayseri Lisesi'nden mezun oldu. 2001 yılından beri Deniz Ticaret Odası'nın bir üyesi olarak çalışıyor. Üniversite eğitimini ise Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Deniz İşletmeciliği ve Yönetimi Bölümü'nden mezun olarak tamamladı. Martı Link Konteyner Hizmetleri Şirketi'nde stajyer olarak göreve başlayan Öztürk, daha sonra şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı'na yükseldi. 2001 yılından itibaren İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi'nde Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Öztürk, 2005-2009 yılları arasında İzmir'i temsilen Deniz Ticaret Odası'nda meclis üyesi olarak görev yaptı. Öztürk, Mayıs 2013 ayında yapılan seçimlerde İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı seçildi. Öztürk ayrıca Ege Genç İşadamları Derneği Onur ve Danışma Kurulu Üyesi, Türkiye Yelken Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve ayrıca Deniz Ticaret Odası Deniz Turizm Çalışma Grubu üyesidir.

*Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi, İzmir denizciliği için neler yaptı? Yeni hedefleriniz neler?

Neler yapmadık ki... Odamızın şeklini şemalini değiştirdik. Bizden önceki yöneticiler Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi'ni belli bir noktaya kadar getirdiler. Ben de görevi devraldıktan sonra bu bayrağı daha üst noktalara taşımak için çalıştım. Odamız personelinin daha rahat ortamda çalışması için İzmir ve Aliağa'daki ofislerimizi yeniledik. Personel sayımızı ikiye katladık. Odamızın mobilitesini sağladık. Kordon'da DTO'ya yakışır 8 katlı bir bina satın aldık. Bir sonraki dönemde yeni binamız yapılacak. 2013-2017 yılları arasında bölgemiz deniz turizmini, deniz ticaretini geliştirmek ve üyelerimize en iyi hizmeti vermek için çaba gösterdik. Ayvalık'tan Didim'e kadar uzanan sorumluluk sahamızda tüm üyelerimizi ziyaret ettik. İzmir'in limanlar bölgesi kimliğini pekiştirmek için çaba gösterdik. Bu dönemde DTO ne yaptı derseniz, tek cümleyle şunu söyleyebilirim: Ben Hesap Veriyorum. Başımız dik, alnımız ak.
 
*İzmir'in deniz şehri, limanlar şehri olması için neler yapılmalı? Hangi noktadayız?

Bölgemizde 8 tane marina, Aliağa'da 14 yük terminali, İzmir Limanı, Kuzey Ege Çandarlı Limanı, Çeşme'de Ro-ro Terminali, Kuşadası'nda bir kruvaziyer limanı, Dikili'de yük limanı var. Baktığınız zaman İzmir denizci bir şehir. Fakat denizi ne kadar kullanırsak, denizcilik o kadar devam eder. Siz 'Nasılsa her şey var, kaptan var, deniz var, gemi var' derseniz, denizcilik olmaz. Denizcilik yaşayan bir varlıktır. Denizciliği her geçen gün geliştirerek, daha fazla kullanmalıyız. Sadece manzarasına bakıp balığını yemek yetmez. Denizi ulaşımda kullanmalıyız, altyapısını kullanmalıyız. Trafik yoğunluğunu karadan alıp denize vermeliyiz. Denizi günlük yaşamınıza ne kadar sokarsanız o kadar çok denizci millet olursunuz. Bizim amacımız da 'denizci millet, denizci ülke'. Vizyonumuz bu.
 
*Bir aktarma limanı olarak planlanan Çandarlı Limanı'nın geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Kuzey Ege Çandarlı Limanı, uluslararası konteyner aktarma limanı olarak planlandı. Fakat dünyadaki değişimler, ekonomik ölçekler, ülkeler arasındaki ilişki, denizciliğin geleceğine dair plan ve yeni hedefler, limanda bir değişiklik yapılması gerektiğini ortaya koydu. Komşu ülkelerdeki rakip limanlar hali hazırda bir anlamda köşenin başını tuttukları için Çandarlı Limanı'nın kısa sürede sadece aktarma limanı olarak değerlendirilemeyeceğini düşünüyoruz. Farklı amaçlar için liman tesisleri, depolama ve tedarik tesisleri olarak değerlendirilip bu periyodun aşılması, periyod içerisinde de bizim aktarma yüklerinin Çandarlı Limanı'na çekilmesi için gerekli tüm çalışmaları yapmamız gerektiğini anladık. Biz bölgemizdeki tüm limanları, İzmir Limanları olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyoruz. Çandarlı Limanı, Aliağa'daki limanlar, İzmir, Çeşme ve Kuşadası, Dikili dahil tüm limanlarımızın 'İzmir Limanları' olarak anılması için bir algı da yaratmaya çalışıyoruz. İzmir bölgesi bir lojistik üs olarak değerlendirilmelidir.
 
*Bir röportajınızda Çandarlı için 'Türkiye'nin geleceğinin projesi' demiştiniz.

Evet. Çünkü limanlar sadece bugün için yapılmaz, bence limanlar yarın için yapılır. Limanların kapasitesini hesaplarken geleceği hesaplamak zorundayız. Dolayısıyla limanlara yapılan yatırımlar boş yatırımlar değildir. Önemli olan o limanları verimli bir şekilde çalıştırabilecek, doğru metotları ve doğru faaliyetleri yerleştirmemiz.
 
*Bölgemizdeki limanlar nasıl daha verimli hale gelebilir?

Çeşme'de kruvaziyer ve Ro-ro limanımız var. Kuşadası'nda kruvaziyer limanımız var. Aliağa'daki terminallerimiz çok çeşitli yükler elleçliyor. Yani sıvı yüklerden katı yüklere, hurdaya kadar, kömüre kadar ve konteynere kadar geniş bir yük yelpazesi var. Alsancak Limanı, konteyner yüklere ve kruvaziyer yolculara hizmet veriyor. Çandarlı'da ise tüm bu yüklerin hepsini kapsayabilecek bir model yaratılması için çaba gösteriyoruz. Bölge limanlarımızın konteyner elleçleme kapasitesi şu anki talebi fazlasıyla karşılıyor. Yaklaşık 1.3 milyon TEU yük elleçlenirken, limanlarımızın elleçleme kapasitesi ise 4 milyon TEU'ya ulaşmış durumda. O yüzden bölgemiz limanlarının daha verimli çalışabilmesi ve kapasitelerini doğru kullanabilmesi için ihtisaslaşma modelini önerdik. Limanlarımız bir alanda uzmanlaşırsa, daha yapıcı bir rekabet olur. Konteyner işini yapan limanlar ayrışsın, kömür veya dökme yük, hurda yük yapanlar ayrışsın. Sektör ve endüstri nasıl bir liman arzu ediyorsa, o şekilde bir liman olması lazım. Böylece limanlar işbirliği içinde kapasitelerini daha verimli kullanabilecektir.

*Pire Limanı ve Mersin Limanı bir zamanlar İzmir Alsancak Limanı'ndan daha geriyken şu an daha aktif. Bunu daha aktif hale getirmek için neler yapılabilir? Özelleştirme seçeneğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Devletin işin içinde olduğu modellerde, özellikle liman modelinde verim özele göre daha az. Özel bir işletici kuruluşun yaptığı yönetim ile devletin yönetimi arasında büyük fark var. Dolayısıyla görünen köy kılavuz istemiyor. Mersin Limanı özelleştirildikten sonra neredeyse özelleştirilmeden önceki yapısının 4 katı yük elleçler hale geldi. Pire Limanı'nın önce bir bölümü daha sonra büyük kısmı Çinliler tarafından satın alındı. Şu an neredeyse Pire'nin yük elleçleme kapasitesi 8 kata kadar çıkmış durumda. Bizler limanlarımızdaki yönetim şekillerini oturup tekrar değerlendirdiğimizde yerel yönetimlerin de işin içinde olduğu, liman kullanıcılarının da işin içinde olduğu, devletin de işin içinde olduğu modellerin daha uygun olduğunu düşünüyoruz. Tabii özelleştirme gibi bir şey söz konusu değilse. Ama bugün dünyadaki ölçeklere baktığınızda  otonom yapıda çalışan limanları ve özel limanları görmeniz daha mümkün.

*Sizin bu yaz Türkiye Yelken Federasyonu işbirliği ile düzenlediğiniz Rüzgar Sörfü Türkiye Ligi ve Şampiyonası, ardından İzmir Körfezi Festivali, bize deniz şehri olduğumuzu bir kez daha hatırlattı. Başka neler yapabiliriz?

Bu zaten bizim seneler önce hayalimizdi. Bundan önce bunların birer küçük minyatürlerini biz zaten körfezde yelken yarışları olarak yapmıştık. Ama bu defa daha profesyonel bir yaklaşım oldu. Emeği geçen herkese, özellikle Arkas ve İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne teşekkür ediyorum. Biz DTO ve Yelken Federasyonu olarak görevlerimizi yaptık. Katılım çok yoğundu. İzmir Arkas Körfez Yarışı'nda 43 tekne ve 400 sporcu yarıştı. Körfez neşelendi. Rengarenk bir bayram havası vardı. Bu tür faaliyetleri geliştirerek devam etmek zorundayız. İzmir Körfezi festivalini geleneksel hale dönüştürmek ve her sene dünya çapında katılımcıların sayısını artırmak zorundayız. Böylece İzmir'in de güçlü bir tanıtımı söz konusu olacaktır. Rüzgar Sörfü yarışları da Ege'nin rüzgarını uluslararası bir marka yapacaktır.

*Odanızın faaliyetleri arasında balıkçılık sektörünü desteklemek de var. Son yıllarda balıkçılarımızın Moritanya gibi Afrika ülkelerine açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Moritanya'daki balıkçılarımız, Türk balıkçılığının hangi noktaya geldiğini gösteriyorlar. Balıkçılarımız orada çok zor şartlara rağmen iyi işler yapıyor. Oraya giden balıkçı gemilerimiz büyük gemiler. O gemiler ülkemizde avlanma yapmayarak bölgemizdeki balık neslinin de sürdürülebilirliğini sağlamış olacaklar. Ne kadar az balık avlanırsa denizlerimiz o kadar zenginleşir. Dolayısıyla İzmir'den, Samsun'dan, Akdeniz'den gidecek olan tekneler, aradıklarını bulamadıkları için Moritanya'ya gidiyorlar. Önümüzdeki yıllarda balık çeşitliliğinin daha fazla olacağını tahmin ediyorum. O tekneler elde ettikleri kazancı da ülkemize getiriyor. Emeklerinden dolayı balıkçılarımıza teşekkür ediyoruz.
 
*Hükümetin ve yerel yönetimlerin ulaşım ve denizcilik sektörüne yönelik projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkçası yapılanlar var, yapılmayanlar var. Bölge açısından değerlendirince yerel hükümetin denizdeki ulaşım açısından yaptığı önemli çalışmalar var. İzmir'de Türkiye'nin hiçbir yerinde olmayan bir deniz filosu var. Tamamen Türk tersaneleri ve mühendisleri tarafından inşa edilmiş modern gemilerle İzmirliler körfezde yolculuk yapıyor. Hükümetimizin de ülkemizi lojistik merkez yapmak, Türk denizciliğini geliştirmek için yaptığı çok önemli projeler var. Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan'ın denizci olması bizim için büyük şans. Ancak denizciliğimiz için daha çok şey yapılmalı. Denizi daha çok kullandırmak için teşvik şart. Örneğin kabotaj hattının devreye sokulması ve bu kabotaj hattının desteklenmesi lazım. Çünkü kara yolu ulaşımının maliyeti yüksek. Antalya'daki bir sebzenin, meyvenin veya Mersin'deki bir mercimeğin deniz yolu ile İstanbul'a taşınması kadar normal bir şey yok. Kara yolu taşımacılığı ülkemizde halen % 92 seviyesinde ön planda. Oysa dünya kargo hareketinin yüzde 88'i deniz yolu ile yapılıyor. Bu Türkiye'nin petrol açısından dışa bağımlılığını arttırıyor ve yolların çok kullanılmasından dolayı tamir, bakım ve onarım ihtiyacına neden oluyor. Biz yükü denize ne kadar indirirsek, bu kayıp o ölçüde azalır. Binlerce kamyonun yollarda dolaşmasındansa bir tane geminin binlerce yükü alıp götürmesi ve bunu denizden yapması ekonomimize de katkıda bulunur. Oda olarak denizciliği daha çok kullanmakla ilgili her türlü faaliyetin içinde yer almaya gayret gösteriyoruz. Biz denizin ulaştırma, taşımacılık ve spor tarafı gibi birçok alternatiflere sahip olduğunu insanlara göstermeye çalışıyoruz.

*TOBB'a bağlı oda ve borsaların seçimleri ertelendi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Hükümetimizin takdiridir. Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, ülkemizin öncelikleri ve çıkarları her şeyden önemlidir.

*Nisan ayında yapılacak seçimlerde aday olacak mısınız?

Elbette adayım.

*Yusuf Öztürk Başkan, yeniden seçilmesi halinde yeni dönemde neler yapmayı hedefliyor?

Yapmamız gereken önemli projeler var. Bölgemizdeki balıkçı barınaklarının sayılarının arttırılması için çalışacağım. Çünkü günlük tur teknelerimiz hava koşullarından dolayı özellikle kış aylarında barınma sorunu yaşıyorlar. O soruna çözüm üreteceğim. Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi yeni hizmet binasının yapılmasıyla ilgili çalışmalarda bulunacağım. Deniz turizminin geliştirilmesi açısından özellikle Yunan adaları ile Türkiye arasındaki taşımacılıkta sıkıntılar oluşuyor. Bölgemizin dalış turizmi gibi su sporlarının gelişimine önem vereceğiz. Tabii bu aşamadan sonra o bölgedeki önlemlerden bir tanesi koruma alanlarının oluşturulması. Bunun için çaba göstereceğim. Bunun dışında denizciliğin güncel sıkıntılarını çözmek, üyelerimizin problemlerine eğilmek için çalışacağız. Ülkemizde, bölgemizde ve İzmir'de deniz ticaretini ve deniz turizmini geliştirmek için faaliyetlerimiz sürecek.

*Üçüncü dönem sinyalini verebilir misiniz?

Üçüncü dönem için aday olmayı asla düşünmüyorum. Çünkü bu tür sivil toplum örgütleri ve meslek kuruluşlarında 2 dönem görev, bana göre olması gereken ve yeterli olan bir görev süresi. Hem gençlerin önünü açmak hem yeni kanla sektörün sorunlarına çözüm üretmeyi sağlamak gerek. Bu durumun meslek kuruluşları ve sivil toplum örgütlerindeki gelişimi hızlandıracağını düşünüyorum. Bu yüzden iki dönemden fazlasını düşünmüyorum. Ben denizden kopmam. Deniz benim bebeğim gibi. Ne yaparım bilmiyorum ama denizde ve denizle olacağımı biliyorum.