Modern kent yaşantılarımızda; durmadan bir şeyler yapmak, yetişmek ve yetiştirmek makbul. Biri hatırımızı sorduğunda, çoğu kez “koşturuyorum” diyoruz. Niceliğin nitelikten daha önemli olduğu bu koşturmaca içerisinde bir şeyler kaçırmadığımızdan emin miyiz? Bunlardan biri, sanat eserlerinden zevk almak olabilir.

Ortalama bir insanın müzedeki bir sanat eserine bakma süresi, 17 saniyeymiş. Oysa bir eseri anlayabilmek; ayrıntıları ve ilk bakışta fark edilmeyenleri görebilmek için yavaşlamak ve yeterli vakti ayırmak gerekiyor.

“Yavaş Sanat Günü” (Slow Art Day); hem acemileri hem de uzmanları, sanat eserlerine yavaş bakmanın gücünü deneyimlemeye çağırmak için başlatılmış. Temel amaç, daha fazla kişinin sanata bakma zevkini kendi kendine keşfetmesine ve sanatı sevmesine yardımcı olmak.

Bu basit etkinlik için her yıl önceden belirlenen tarihte katılımcılar yakınlarındaki bir yerde sergilenen beş eseri 5-10 dakika boyunca inceliyor. Daha sonra öğle yemeğinde bir araya gelinerek kişisel deneyimler paylaşılıyor.

Katılımcılar yorulmadıklarını, ilham aldıklarını söylüyorlar ve o gün gittikleri müze veya sanat galerisini tekrar tekrar ziyaret etmeyi planlıyorlar.

İnsanlar sanat eserlerine vakit ayırarak baktıklarında, keşiflerde bulunuyorlar. Bu keşiflerin en önemlisi, bir uzmana veya uzmanlığa ihtiyaç duymadan sanatı görebilecekleri ve deneyimleyebilecekleri. Bu da yaratıcılığı arttırıyor.

2010 yılında New York Modern Sanatlar Müzesi’ndeki ilk etkinliğiyle başlayan Yavaş Sanat Günü, tüm dünyaya yayılmış. Bugüne dek yedi kıtanın hepsinde, 700 ayrı mekanda (müzeler, galeriler, sanatçı stüdyoları, heykel parkları, kamusal sanat alanları, vb.) 1.200 etkinlik düzenlenmiş.

Bu yıl 8 Nisan’da gerçekleşen Yavaş Sanat Günü’nde 21 ülkede 196 etkinlik gerçekleşmiş. 2018 için belirlenen gün ise, 14 Nisan Cumartesi. Şimdiden not edebilir, yakınınızdaki ilgili mekanları dahil olmaya teşvik edebilirsiniz.

Bir sanat eserine bakmanın, bir metne göz gezdirmek gibi olduğunu düşünürsek; eseri görmeyi de metni okumaya benzetebiliriz. Toledo Sanat Müzesi (Ohio, ABD) bir sanat eserini daha derinden keşfetme konusunda “Sanatı Görme Sanatı” adlı, altı adımdan oluşan bir süreç tanımlamış:

-Bak: Yavaşlayın ve dikkatle bakın. Eseri net olarak ve rahatça görebileceğiniz bir yerde durun.

-Gözlemle: Gözlemlemek, hem zaman hem de dikkat gerektiren aktif bir süreçtir. İzleyici bu aşamada eserin görsel unsurlarından bir zihinsel katalog oluşturmaya başlar.

-Gör: Bakmak fiziksel bir eylemken, görmek zihinsel bir algılama sürecidir. Görmek, anlam yaratmak için, gözlerimizle aldığımız yeni bilgileri eski bilgi ve deneyimlerimizle ilişkilendirmeyi içerir. Zaman ve dikkat ister.

-Tarif Et: Tarif etmek, gördükleriniz hakkındaki düşüncelerinizi saptamayı ve düzenlemeyi kolaylaştırabilir. Dikkatlice envanter çıkarmak olarak düşünülebilir. Hangi figürleri, nesneleri görüyorsunuz? Eserdeki renk, çizgi, biçim, boşluk ve doku gibi unsurları tarif ederek başlayabilirsiniz.

-Analiz Et: Analiz, tarifinizde saptadığınız ayrıntıları kullanarak anlam çıkarmak için mantığı kullanır. Aynı zamanda tarifinizdeki öğelerin bir hikaye anlatmak için nasıl bir araya geldiğini değerlendirir. Analizi; biçim, semboller, fikirler ve anlam olmak üzere dört farklı gözlükle yapabilirsiniz.

-Yorumla: Bu aşamada tarifimiz ve analizimizin, eski bilgilerimiz ve sanatçı ile eser hakkındaki bilgilerimizle birleşmesiyle sonuçlara varırız.

Hürriyet yazarı Bilge Egemen’in bir yazısında, Piyanist İdil Biret’in, Brüksel’de yaşamayı seçmesinin tek nedeninin Kraliyet Müzesi’ndeki bir tablo olduğunu söylediğini okumuştum. Biret, “Sırf o tabloyla aynı şehirde olduğumu bilmek yetiyor bana.” demiş. Hollandalı ressam Pieter Breugel’in “İkarus’un Düşüşü” tablosu, Biret’e Mozart’ın en güzel eserlerini hatırlatıyormuş. Sanatçı haftada en az bir kez resmi görmeye gidiyormuş. Onu tüm hücrelerine kadar sindirebilmek için defalarca karşısına geçip, kopyasını yapmaya çalışmış.

Sizi de böylesine derinden etkileyen bir sanat eseri var mı? Yoksa da belki bir yerlerde onu keşfetmenizi bekliyor.