Nice yandık nice yandık
Kim bilecek
Dağı çaldılar bağı çaldılar çağı çaldılar
Nice sandık
Dolmuş sandık
Dilimizde tüy bitti siz duydunuz
Hepten usandık
(Ozan Efe)

7 Haziran 2015 günü ülkenin önünde yeni bir yol haritasının belirleneceği seçim günü olacak. O gün sandıklarda oy kullanacak milyonlarca insan, belki de Türkiye Cumhuriyetinin kırılma noktasını belirleyecek. Bugüne kadar 12 yıl boyunca tek başına iktidar olan hükümet partisinin birçok zamanda, sandıktan çıkan ne olursa haklıdır savıyla ülkenin kimyasını bozacak çok sayıda karar aldığını gördük. Anayasa Mahkemesinin onay vermediği çok sayıda kanunu torba yasalarla hayata uyguladıklarını gördük. Sonrasında yargıya müdahale ederken de temel söylemleri sandıktan biz çıktık; sandık her zaman haklıdır teziydi. Bu hafta içerisinde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü için yapılan seçimler sonrası oluşan tartışmalar, hükümet partisi AKP'nin birçok zaman kendisiyle ne çok çeliştiğini anımsattı. Bu 12 yıl içerisinde her şeyi sandığın sonucuna bağlayan kişiler, söz konusu rektörlük seçimlerine gelince defalarca öğretim üyelerinin en çok oy verdikleri rektör adayını değil, kendi siyasi düşünce ve anlayışlarına yakın kişileri rektör tayin etti. Yasama, yürütme ve yargının belirlendiği seçimlerde, demokrasi denilerek her bir bireyin oyunun değerini haykıran kişiler, söz konusu üniversite seçimleri olduğunda, oy verenlerin profesör, doçent olduğu gerçeğine bakmadan onların seçimlerini yok saymayı tercih edebiliyorlar. Sizce de bu büyük bir çelişki değil midir? Demokrasiyi sadece araç olarak kullanacaklarını yıllar öncesinden ifade eden kişilerin demokrat olabileceklerini düşünebiliyor musunuz?

7 Haziran'da sandıklara gideceğimizi belirtmiştim. Gideceğiz ama seçimler ne kadar bizlerin kendi seçimi olacak orası da karışık bir durum. Oy verdiğimiz kişilerin acaba kaçı gerçekten bizim oy vermek istediğimiz adaylar olacak. Önümüze gelecek aday listelerinden seçim yaparken, vekilimizi tayin ederken gerçekten kendimizin seçtiği vekili mi meclise göndereceğiz? Partilerin merkezi yönetimlerinin ve ön seçime gidilen yerlerde delegelerin hazırlayacağı listelerden seçim yapmak durumunda kalacağız. Yazılarımı sıkça takip eden kişiler Altay kulübünün bozuk genel kurul yapısından rahatsızlığımı ve oluşturduğu sakıncaları iyi bilirler. Kulüple ilgisi olmayan kişiler; kulübü kendi çiftlikleri haline getirmek isteyen kişilerce genel kurul üyesi yapılarak; kulübün seçimlerinde ve kaderinde oynadıkları rolden sıkça bahsetmekteyim. Aslında siyasi partiler için de durum çok farklı değil görünüyor. Herkesin birinin adamı olarak kendini ifade ettiği bir siyasi yapılanmadan ne kadar hayır bekleyebilirsiniz ki?
Hafta içerisinde birçok parti için aday adaylığının son günüydü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu İzmir 2.Bölgeden aday adayı olduğunu açıkladı. CHP yönetimi birçok konuda kendini halka anlatmada yaşadığı yetersizliği bu adaylık konusunda da tekrarlayarak yine sınıfta kaldı. Ana Muhalefet Partisinin liderinin neden İzmir'den aday olduğu kamuoyuna aktarılamadı. Geriye sadece dedikodu kaldı. Bunu genel başkanını İzmir'den aday göstermeyi başardı diye Aziz Kocaoğlu'nun gücü olarak görenler de oldu, Kocaoğlu'na İzmir'in patronu biziz diyerek son söz söylendi diyenler de. Ama sade bir vatandaş olarak Kılıçdaroğlu'nun İzmir adaylığının bize ne kazandıracağı açıklanmadı, anlatılamadı.

Haftanın İzmir için farklı aday adaylarından biri de Altay Kulübü başkanı Dr. Aslan Savaşan'ın MHP'den aday adaylığıydı. Kendi camiasından dahi bazı olumsuz geri dönüşler olmakla beraber, ben Aslan Savaşan'ın kendi siyasi görüş ve anlayışını temsil ettiği partiden aday adaylığını İzmir için destekliyorum. Bugün İzmir milletvekillerinden kaçının adını sayabilirsiniz? CHP'de Prof. Dr. Hülya Güven İzmir'in her sorununa bir İzmirli duyarlılığı ile koştururken, CHP ve İzmir milletvekillerine sahip diğer partilerin kaç tane vekili İzmir'in sorunları ile ilgileniyor. Ben İzmir için aday listeleri oluşturulurken İzmirli ve İzmirlinin sorunlarını bilen ve sorunlarına sahip çıkabilecek kişilerin adaylığını istiyorum. İzmir'de birçok sorunu ve ihmal edilmeyi yıllardır yaşayan bir vatandaş olarak da bu seçimlerde aday listelerinin üst sıralarında gerçek İzmirlilere daha çok yer veren partilerin benim için oy vermede öncelik kazanacağını belirtmek istiyorum.