İzmirli Süleyman Erçolak, hafta içinde Buca Tınaztepe'ye giderken, belediye otobüsünde yaşadıklarını sosyal medyada dile getirmiş.
Üç çocuklu bir kadının gençler ya da otobüs yolcuları tarafından nasıl görünmez olduğunu ve bencilliğimizi dile getiren Süleyman Erçolak'ın satırlarına birçok kişinin nasıl sahiplendiğini gördüm.
Demek ortada toplumsal bir sorun var.
Hemen hepimiz şikayetçiyiz.
Ama sesimizi çıkarmıyoruz.
Sadece bir ara Ege Üniversitesi öğrencilerinden bir grup, güzel bir çalışma başattı.
Metro veya otobüste birine yer veren alkışlanarak kutlanıyor.
Yorum yapanların bazılarının isimlerini aldım.

Değer bulana bakın!

Örneğin Mürvet Coşkun, 'Yasakla bir yere varılmaz! İlginin artmasına neden olur. Çağ teknoloji çağı, bunun dışında olamazlar. Toplum olarak başka bir şeye dönüştürüldük, gençlere iyi örnek olmak, sunmak gerekiyor. Çalan çırpanın değer bulduğu zamanda yaşıyoruz. Nasıl oturmamamız, nasıl davranmamamız gerektiği öğretilmiyor' diyor.

Örnek olunmalı!

Niyet belli:
Niyetimiz, gençlere ya da içimize dışarıdan gelip de katılanlara, kendi devrimizi yaşatmak değil.
Örnek insan olmalarına katkı koymak.
Öyle bir nesil yetişiyor ki, 5 yaşından 15 yaşına kadar istedikleri olmayınca bas bas bağırıp, böylece anne ve babalarının sevgi zaafından yararlanıyorlar.

Değerlerimiz çöküyor!

Eğitim sistemi de çökmüş durumda.
Hükümetin övündüğü eğitim ve sağlık sisteminin boş olduğunu ne yazık ki görüyoruz.
Neymiş efendim, 'Mezar taşlarını okumak için, Osmanlıca okumalıymışız.'
Bundan önce nezaket, adabı-ı muaşeret dersleri almalıyız.
Bu arada unutmamalıyız: Her şey ailede başlar, ailede biter,
Çocuklarımıza lütfen sevgiyi ve saygıyı öğretelim.
Otobüsteki gençleri de, sokaktaki uygunsuz davranışta bulunanları da, uyaralım ki herkesin içinde utansınlar...

Belki biraz düzelirler!

Ergin Bayuk, Yalçın Kartal, Hüsnü Oral, Hamit Kuşkaya, Ali Göksu, Feray Avcı, Hüseyin Tamer Yanık, Gürcan Dilme, Ümit Gözen, İbrahim Erin, Özmen Yurdusev, Ercan Çelik, Atalay Gezen, Hülya Palabıyık, Yaşar Halıcı yorum yapanlar.
Hepsi de, 'Demokrasinin başkenti dediğimiz canım İzmir'imin adı bunlar sayesinde kötüye çıktı. Çocuğa ne verirsen onu alır. Sevgi, saygı, ağırbaşlılığı verirsen onu alır...
Çocuğa; kabadayılık gösterirsen, alkol, sigara almaya yollar, yanında içersen onu alır!
Ailelerimizin çok duyarlı davranıp evlatlarını başıboş bırakmaması lazım...
Unutmasınlar ki ağaç yaşken eğilir.' tezini savunuyor.
Sanıyorum önümüzdeki günlerde İzmir'de bir de platform oluşturulacak ve İzmir'e yakışmayan harekette bulunanlar uyarılacak.
'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!' devri de geride kaldı.


Amerikan askerlerine muaşeret dersi

Biz neyle uğraşıyoruz, yabancılar neyle?
Size yine ülkemizden ama yabancılarla ilgili bir etkinlikten söz edeyim.
Adana İncirlik'te görevli Amerikalı askerlere, Türklerle konuşurken hangi el, kol ve beden hareketinin ne anlama geldiği açıklanıyor.
Evet yanlış anlamadınız; Adana İncirlik'te konuşlu Amerikan Hava Kuvvetleri'ne bağlı 39. Kanat Komutanlığı askerlerine, Türkiye'de insanların beden diliyle ne anlatmak istedikleri hakkında bilgiler veriliyor.

Beden dilinin önemi

Üssün resmi internet sitesinden Dış İlişkiler Sorumlusu Mehmet Birbiri'ye merak ettiklerini soran Amerikalı askerlerden biri, hafta sonları farklı yerlere gitmeyi sevdiğini ve insanlarla beden dili sayesinde iyi anlaştığını belirtiyor. Türkiye'de yaşayanlara has beden dili ya da hareketlerin neler olduğunu soran asker, bunu öğrenerek yanlış bir harekette bulunmaktan kaçınacağını ifade ediyor.

İtalyanları geride bıraktık

Bu arada, Türklerin beden dilini kullanma konusunda İtalyanları geride bıraktığı dile getiriliyor.
Hatta büyük firmalar bile 'beden dili' konusunda, üniversitelerden destek alıyor.
En basit bir 'hayır' ya da 'evet' demenin bile birçok değişik şekli olabileceğini ifade eden Birbiri, "Normalde 'evet' için başı öne doğru, 'hayır' için geriye doğru sallarız. Ama Türkler 'hayır' için başı sağa sola çevirmeyi ya da kaşları yukarı kaldırmayı da kullanabiliyor.
Omuzlarınızı kaldırıp ellerinizin içini yukarı çevirdiğinizde 'bilmiyorum' anlamına gelir.
Normalde Türkler samimi oldukları insanlarla öpüşmeyi sever. Ama eğer çok samimi değilseniz el sıkışmak da aynı anlama gelecektir.
Bu bilgileri Amerikalılara öğretilenlerden derledim.


Yaygın ve güzel

Türklerde el öpme adetinin yaygın olduğunu biliyoruz.
El öpmek, yaşlı insanlara karşı saygını sunmanın bir yoludur.
El öpülüp alna götürülerek, 'Başımın üzerinde yeriniz var' demek isteniyor.
Türkler bazen ağızlarını açmadan 'hı hı' ya da başka sesler çıkararak onay ya da onaylamama gibi durumları ifade edebilir.
Eğer yemek yerken parmaklarınızı yukarı doğru birleştirip aşağı yukarı sallarsanız bu 'yemek çok güzel olmuş' demektir.
Başparmakla işaret parmağınızı birbirine sürterseniz bu 'para' anlamına gelir. Elinizi kalbinizin üstüne götürüp başınızı öne eğdiğinizde 'selam' anlamına gelir.
Düşünebiliyor musunuz?
Türkiye'de görevli Amerikalılar, Almanlar, İngilizler yani yabancılar muaşeret kuralları dersleri alıyor, bizimkilerde ise tık yok...
Sorunu din dersi vererek çözeceğimizi düşünüyoruz.

Sabredersen ne olur?

En iyisi mi ben size Hazreti Mevlana'dan alıntı yaparak, yazımı bitireyim.
Yoksa sabrım taşacak, sinirlenecek ve bu güzel tatil gününüzü zehir edeceğim.
Şunu unutmayalım:
Her şeyin sırrı sabırdır!
Acıya sabredersin, adı 'metanet ' olur...
Açlığa sabredersin, adı 'oruç' olur...
İnsanlara sabredersin, adı 'hoşgörü' olur...
Dileğe sabredersin adı, 'dua' olur...
Duygulara sabredersin adı, 'gözyaşı' olur...
Özleme sabredersin adı, 'hasret' olur...
Sevgiye sabredersin adı, 'aşk' olur...

 
***

MENEKŞE

Mavi gözlü olabilirsiniz!


Tıp dünyasının bugüne kadar hiç yol kat edemediği ve değiştiremediği yegane şey belki de göz rengiydi. Merkezi ABD'nin California eyaletinde bulunan Stroma Medical isimli şirket, kahverengi gözleri kalıcı olarak maviye çevirmeyi mümkün kılan bir teknik geliştirdiklerini açıkladı.
Şirket yetkilileri, düşük enerji seviyesindeki lazerler yardımıyla gözlerin doğal rengini kahverengiden maviye dönüştüren prosedürün henüz deneme aşamasında olduğunu ancak şimdiye dek alınan sonuçların olumlu olduğunu belirtti.
Şirket yöneticisi Dr. Gregg Homer, konu ile ilgili şirketin internet sitesinde yaptığı açıklamada 'Her kahverengi gözün altında aslında bir mavi göz var. Sadece kahverengi gözlü insanların mavi renkteki irisini kaplayan koyu renkli bir pigment var' dedi.

 
30 saniyede, 5 bin dolar

Homer sadece 30 saniye süren operasyon kapsamında hastanın gözlerindeki kahverengi pigmentleri özel bir lazer ışınıyla 'rahatsız ettiklerini' bunun üzerine vücudun bir doku temizleme operasyonu başlatıp bu hücreleri kendi kendine yok ettiğini belirtti. Doktor, 5 bin dolara mal olan operasyonun ardından iki hafta içinde hastanın gözlerinin doğal bir mavi renge dönüştüğünü de söyledi.

 
****     

KILÇIK

*- Herkes herkesi aynı sevemez dostlarım... Kimileri gururunun yettiği kadar sever, kimileri de ömrünün yettiği kadar.
*- Yok öyle, umutları yitirip karanlıklara savrulmak . Unutma! Aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.