30 Mart Pazar günü yapılan yerel seçimler; ülke genelinde ve birçok merkezde seçmenin tercihinin çok fazla değişmediğini gösterdi. Hükümet aleyhinde birçok yolsuzluk belgesinin, mevcut iktidarın ülkeyi savaşa sokma arzusunun ve hatta bakanlarının halkın en önemli kutsal değerleriyle dalga geçmesi gün yüzüne çıkmasına rağmen birçok büyükşehirde ve merkezde hükümet partisi adayları seçimleri kazanmayı başardı.

Sosyal medyada büyük bir kalabalık hükümet partisine karşı bir tutum sergilemişken böylesi bir sonucun iyi analiz edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kişiler oylarını verirken neye göre tercihlerini yapmışlardı? Bu tercihin dış dünyalarındaki gerçeklerle olduğu kadar iç dünyalarındaki gereksinimlerle de ilişkili olduğu kanaatindeyim. Tercihini iktidar partisinden yana kullanan, maaşını CHP'li belediyeden alan aynı hastanede görev yaptığım dar gelirli bir çalışma arkadaşım neden AKP soruma verdiği yanıtı bana ilginç geldi. İzmir'de yaşayan kişi İstanbul'da yapılacak üçüncü havaalanı için tercihinin AKP olduğunu ifade ediyordu. En son uçağa ne zaman bindiğini sorduğumda yanıtı daha da incelenmeye aday oluyordu. Çalışma arkadaşım hayatı boyunca hiç uçağa binmemişti. Diğer tarafta sosyoekonomik durumu yüksek, neredeyse haftada birkaç defa işleri gereği uçağa binmesi gereken dostlarımın tamamen iktidar partisine muhalif bir tutum gösteriyor olması bu durumu daha da ilginç hale getiriyor. Yine sosyal medyada yapılan çağrılarda dikkatimi çeken bir başka nokta şuydu. Alım gücü yüksek, senede en az birkaç defa yurt dışı gezilere giden; bir nevi durumunu asıl koruması gereken kesim iktidara karşı mesajlar yayınlıyorken, üç liralık açık tribün biletini bile alamayıp, bunu başkalarından talep eden bazı kişiler mevcut durumun devamı için oy çağrısında bulunuyorlardı. Belki de bu ve benzeri çelişkileri anlayabilmek, bir sonraki seçimlerde muhalif siyasi partilerin doğru hedefler tayin edebilmesini kolaylaştıracaktır. Bugün görünen perspektifte dar gelirli vatandaşlar adeta durumlarının devamını dilercesine 12 yıldır ülkeyi yönetmişlerden medet umuyor. Diğer taraftan gelir ortalaması daha yüksek kesimler iktidara en sert eleştirileri yapıyor.

Önümüzdeki haftalarda; dış ülkelerde yapılmış sosyolojik değerlendirmeleri bu süreçte köşemde sizlerle beraber değerlendirmeye gayret edeceğim. Şu değerlendirmenin bugünü anlamamıza kolaylık sağlayacağına inanıyorum. Hayatları kısır ve güvensiz olan kişilerin, kendi kendine yeterli ve kendine güveni olan kişilerden çok daha itaatkar eğilimli oldukları görülmektedir. Hayal kırıklığına uğramış kişi için, sorumluluktan kurtulmak, karşılaştığı güçlüklerden kurtulmaktan daha çekicidir. Bu kişiler, çaresiz başarısızlıklarının ve kendi kendine karar vermenin sorumluluğundan kurtulmayı özgürlükleriyle değiş tokuş etmeye isteklidirler. Plan yapmak, emir vermek ve bütün sorumlulukları kendi omuzlarına yüklenmek isteyenler lehine hayatlarının idaresinden feragat ederler. Bundan başka, bu kişiler, büyük bir lidere kendilerini teslim etmeyi, eşitlik ideallerine bir yaklaşma olarak düşünürler. Tehlike zamanlarında, doğal afetlerde, salgın hastalıklarda, ekonomik kriz dönemlerinde ve savaş zamanında tek başına kişisel çabalar yetersizdir ve böyle zamanlarda halk bir lidere itaat etmeye ve onu takip etmeye hazırdır. Bu durumda itaat, günlük güvensiz yaşantı içinde tutunabilecek tek sağlam kayadır.

Bugün ülkemiz var olan eğitim sistemiyle vasıfsız insanlar üretme fabrikasına dönüştürülmeye çalışılıyor. Hiçbir alanda vasfı olmayan yığınlar sorumluluklarından kurtulmanın bir yolu olarak güçlü görünen iktidarın bir parçası olmayı istiyorlar ve bunu eşitlik gibi algılıyorlar. Medya tarafından yapılan toplum mühendisliği başbakanı büyük bir lidermiş gibi sunmaya gayret ediyor ve ülke için sürekli değişen tehditler yaratarak sürekli tehlike altında olduğumuz hissini uyandırıyor. Kişisel olarak kendini yetersiz hissedenler böylesi bir ortamda itaat etmeye daha yatkın hale geliyorlar.

Eminim ilerleyen on yıllarda bu toplum psikolojisi üzerine çok büyük kitaplar yazılacak. Köşemin kısıtlılığı içerisinde ben de elimden geldiğince teorik bilgileri günümüz gerçekleri ile harmanlamaya gayret edeceğim. Umarım bu çabalarımız birileri için yol gösterici olur.