"Analar ağlamasın" diye 7 bölgeden 9 akil kişi yollara düşecek ve artık analar ağlamaz olacak öyle mi?
                  
Sorun bakalım; Türkiye'de en sıradan yurttaşa, kim istemiyor ki kanın durdurulmasını. Bunu istemek için akil etiketi yapıştırmak gerekmiyor kimseye.
                  
Akil etiketi taşıyanların işi zor. Çünkü ne kadar aksini de söyleseler onlar artık siyasal iktidarın yandaşı olarak algılanıyorlar. Hatta belki gelecek seçimlerde vekil olmayı bu sayede garantilemiş olanlar var içlerinde... Ya da böyle bir umutla işe soyunanlar...
                  
Aklı hepimizden önde olduğu artık tescillenmiş olanlar, sordular mı ki; "madem biz kanın durdurulması için yola çıkıyoruz; siz Türkiye'nin gelmiş geçmiş en şanslı hükümeti olarak üst üste Meclis çoğunluğu ile iktidarda olduğunuz 10 yılı aşkın sürede neden bu sorunu çözemediniz de bizim aklımıza gerek duydunuz?"... Dediler mi? "seçilmiş vekilleriniz, bakanlarınız, uzmanlarınız, koskoca parti teşkilatınız dururken neden ille bizim aklımız?"...
                   
Neyi, niçin, nasıl anlatacaklar? Türkiye'deki AKP üzerine yığılmış olumsuz algıyı nasıl değiştirebilecekler? "Açılım" diyerek girilen süreçte tıkanan iktidarın "açmam, açamam, söyleyemem" noktasından öteye gidemediği, bir türlü çıkaramadığı baklanın ne olduğunu sordular mı? Akillerden ne bekleniyor? Kesin çizgiler çizildi mi? Gönüllü mü olacaklar? Maaşlı mı? Maaşlı, yolluklu, yevmiyeli iseler, memur olmadan memur edilişin hukuksuz olduğunu bilen yok mu içlerinde?
                   
Bir türlü adı konulamayan sorunun adının konulması sürecinin  kolaylaştırıcıları olarak seçildiklerinin bizler farkındayız. AKP aleyhinde giderek yoğunlaşan toplumsal algıyı AKP lehine yönetmek üzere ikna turlarına çıkacak "akil" heyetinden beklenen rol; "demokratikleşme", "açılım", "barış"  gibi sürekli değişen isimlerle yürütülen PKK ile müzakere sürecinin nihai aşaması olan anayasa yapımına destek kuvvet olmalarıdır. TV'lerde sürekli yapılan propagandanın toplumun algısını değiştireceğine, pekiştirme işlevi gördüğünü fark edenlerin bu manevrası daha başında geri tepti; toplum kendisinin akil olmadığını çağrıştıran bu yapılanmaya tepkisini koydu bile.
                   
Kendisinden daha akıllı olduğu düşünülen birilerinin kendisine sürekli akıl vermeye memur edildiği bir toplum, "akılsız" yerine konulmuş demektir. Yapılacak toplantılara katılıp bu kişilerden akıl almaya değil, akıl vermeye gideceğini söyleyen o kadar çok kişi var ki şimdiden!... Çok muzip de bir milletizdir biz. "Türk milleti zekidir" diye boşuna dememişti Atatürk.
                  
Tek başına iktidar olan bir partinin, toplumsal ve siyasal muhalefet üzerine kurduğu tüm baskılara ve medyada kurduğu tekele karşın ilerleyemez hale gelmiş olması, toplumun sağduyusu ve aklının gücü kadar; Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in gücünün siyasete ve siyasetçiye üstünlüğünün göstergesidir.  İçinden geçtiğimiz zaman diliminin ruhuna göre, siyasal iklimi koklayarak davranıp, kendisine bir yer edinme kurnazlığı içine girenler bunu göremiyor olabilirler; ancak iklim elbet değişecektir, bu tür kurnazlıkların yer bulamayacağı iklimlerin geleceğine dair umudunu kaybetmeyen , konjonktürel ve tırnak içine alınmış aklı değil; bilgiye dayalı gerçek aklı, aydınlığı düşleyen çok kişi  var Türkiye'de.
                 
Ülkedeki bugünkü siyasal iklim, toplumun gerçek iradesinin yansıtılmasına engeldir; ancak siyasetin ve siyasetçinin tıkanmışlığı, doğrudan ifade edilemeyen bu iradenin gücünün göstergesi olmuştur. Akil adamlar projesi, hükümetin "ben yeterli olamıyorum, destek güce gereksinimim var; kadrolarım yetersiz..." açıklaması olarak kabul edilebilir.
                 
Anayasa özünde bir toplum sözleşmesidir. Topluma zorla giydirilen bir elbise değildir. Süreç sonlanınca ortaya çıkacak anayasa için "akil" etiketi vurularak ti'ye alınacak bir ortam doğdu bile. Toplumla hükümetin önceliklerinin farkını da yansıtıyor bu süreç; toplumun önceliği anayasa değil, acilen kötüye giden ekonomi, artan enflasyon ve artan işsizlikle ilgili önlemler alınması gerektiğinin herkes farkında. Bu konularda akil toplantılar yapmak nedense kimsenin aklına gelmiyor.
                 
Siyasetin tıkanmışlığının ortaya çıkardığı bu palyatif çözüm, çözüm olur mu? Bizce hayır!... Ancak şimdiden hükümetin işine yaradı, bakınız hepimiz gerçek gündemin dışına çıkıp, günlerdir "akil" etiketi vurulan süreci konuşuyoruz. Akilleri kendi haline bırakmak en iyisi diyeceğim ama magazinleşen medya hepsini evimizin içine istemesek de taşıyacak. Umarım 7 ayrı bölgede yapılacak toplantılarda hangi akil ne demiş akılsızlığına düşerek, gerçek gündemden uzaklaşmayız...
                 
Görüyorsunuz değil mi? Hala topluma, toplumun aklına güven yok; toplum mühendisliğinin geldiği şu aşamaya bir bakınız. Üniversitelerin, kürsülerin sayısı çoğaltıldı ama hepimizi güdülecek koyun gibi gören anlayıştan hala sıyrılamadı Türkiye. Yazık!...