'Artık yenilmiş ordular kadar eziktik, sahipsizdik
Geçip gittik, parka ve yürek paramparça
Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik'

Yusuf Hayaloğlu'nun bu dizeleri 2000'li yılların başından beridir birçok sezon sonunda kulağımda; yüreğimde Altay için yankılanan dizelerdir. Antalya'da; Diyarbakır'da, Kasımpaşa maçlarında Altaylıyım diyen herkesin hissettiği yenilmişlik, ezilmişlik ve sahipsizlikti. Önce Türkiye'de spor adamıyım diyenler adaleti aramak yerine terk etmişlerdi bizi; sonra sadece başarıya odaklı İzmir halkı kaderimizle baş başa bırakmıştı. Siyasilerin, yerel yönetim ve kurumların bizi yok saymaları gecikmemişti. Bugün zor günlerin sigortası gibi görünen, bize öyle öğretilen kişilerin en dipte olduğumuz dönemde tepkisizlikleri sahipsizliğimizi daha fazla hissettiriyor; yenilgiyi kaçınılmaz kılıyor.

Yürek paramparça iken Altay'ın yok olmasından endişe edilirkenki sağır sessizlik bir yanda korku salarken bir yanda insan olmanın getirdiği umudu barındırıyor; birileri bu sessizliği bozacak diye. Eski başkanlarımızdan Sayın Niyazi Konuşmaz'ın hafta içersindeki çıkışı en azından bu sağır sessizlikte bir çığlık olarak bizlere umut verdi. Bu zor günlerde giderek eriyen camiamızda kişilerin bir araya gelerek kulüplerine sahip çıkmalarını ummak herkesin ortak beklentisi.

İki yıldır yönetimde bulunan ve taraftarlarca sadece sportif başarısızlıkla değil; idari ve ticari başarısızlıkla birlikte vizyonsuzlukla suçlanan mevcut yönetimin gelecek sezon için sundukları; taraftarı tatmin etmekten uzak ve inandırıcı bulunmuyor. Hafta içinde sayın başkanın 'Altay kulübünü, her sportif başarısızlıktan sonra sık sık yapılan genel kurullar bu hale getirdi.' açıklamasını ise bir itiraf olarak algılıyorum. Yıllar boyu başkan adaylığını açıklayan ve bunun için hiçbir hazırlık yapmadığı icraatları ile ortada olan, kaybettiği üç seçim sonrası görev alan; bir önceki yönetimi istifa da bir hizmettir diyerek genel kurula zorlayan birinin bu cümlesinden şunu anlaşılabilir ancak: 'Üzgünüm ben sadece bugün değil dün de Altay'a zarar verdim.'

Görev yaptığı iki yıllık sürede vaat ettiği hiçbir projeyi hayata geçirmeyi başaramamış birinin şu anda camiada projesi olan kimse yok, o nedenle göreve devam edeceğim ısrarı ise manidardır. Altay'ın bugün için tek işler durumda olan organizasyonları olan Taraftar Derneği; YSKA grubu ve buyukaltay.org oluşumları sundukları ve başardıkları birçok projeyle bu camiada her zaman projeler üretilebileceğinin ve bunların gerçekten istenirse uygulanabileceğinin kanıtıdır.

Kendi camiasının güvenini yitirmiş bir başkanın dışarıdan destek, güç bulabilmesinin zor olduğunu düşünüyorum. Bunun kanıtı da geçen yıl genel kurulda tartışılarak elde ettiği isim sponsorluğu hakkı için bir yıl boyunca bir anlaşma yapamamış olmasını gösterebilirim. Son on yılda ama özellikle son iki yılda Altay markası çok değer kaybetti. Altay'ı kurtaracak birinci proje bu markanın tekrar değer kazanmasıdır. Bu da ancak yıpranmamış; camiaya ve camia dışına güven verebilecek yeni yüzlerle oluşabilir.

Bugün Altay'a en iyi şekilde hizmet edebilecek; Altay'a doğru reçete olabileceğine inandığım ve camiada sevilen bir isim seçim olmadığı sürece adaylığını açıklamayacağını belirtti. Seçim kararı olmadığı için hazırlık yapmayan başka değerli kişilerin de olası bir seçimde hazırlıklar yapabileceklerini ve Altay'a can verebileceklerini umuyorum. İlk defa sezon bitmeden yeni sezon hazırlıklarına başlanabilecek bir sezonda vakit kaybetmeden sayın başkandan bir an önce seçime gitmesini diliyorum. Seçimi kazanarak güven tazeleyebilir ya da Altay'a yeni projeler üretebilecek bir yönetime fırsat tanıyarak yine hizmet etmiş olur. Sizden hizmet etmenizi beklemek genel kurul üyesi ve Altay aşığı olarak hakkımız değil mi?