Altınordu, aynı puana sahip İstanbulspor'u konuk etti sahasında. Topu rakibine bıraktı, defans yapmayı tercih etti. Hızlı hücumda daha 4. dakikada golü buldu. Sadece rakibinin paslaşmasını izleyerek, maçı bitirdi ve 1-0'lık galibiyet aldı.

***
Şimdi konuyu açayım.
Altınordu pas yapmayı, topa hakim olmayı seven bir takımdı. Ancak bu sezon çok farklı bir kimliğe büründü. Hemen hemen hiçbir maçta topa daha çok sahip olan takım ünvanını alamadı. Topa hakim olmak başarı getirmemişti, fakat şimdi  liderliğe oynuyor. 
Önceki yıllarda oynadığı futbol şimdikine göre daha kaliteliydi. Bu sebepten Şeytanların başarılı olamayacağını yazmıştım. Şu anda beni aldıkları sonuçla şaşırtıyorlar.
İstanbulspor'u pek fazla izlemedim. Aklımda Altay'la oynadıkları maç kaldı. Topu rakibe bırakıp, hızlı hücumlarla gol atıp, karşılaşmadan 3 puanla ayrılmıştı. Hızlı ve atik oyuncuları vardı. Geniş alan bulduklarında tehlikeler yaratıyorlardı. 
Sanırım Teknik Direktör Hüseyin Eroğlu bunu düşünüp, defansı geride kurmayı tercih etti. Defans geride kurulunca orta saha ve hücumcular, blokları açmamak adına kendi yarı alanlarında defansa başlamayı tercih ettiler. Rakibine bol bol pas yaptırdı, boşluk vermemeye çalıştı. Sadece 1 kere defans ileride yakalandı, arkaya adam kaçırdı, çaprazdan şut yan ağlara gitti. Bu konuda oldukça başarılıydı.

***
İstanbulspor'un ligin üst sıralarında olması tesadüf değil. İyi pas yaptılar zaman zaman. Dar alandaki göze hoş gelen verkaçlar, pozisyonlar doğurdu. Son anda defansın koyduğu ayak ve kaleci Erhan'ın kurtarışları golü engelleyen nedenler oldu. Böylesine defansa çekilmesine rağmen, kırmızı lacivertli takımın verdiği pozisyonlar fazlaydı. 
Hücum olarak sahada hiç yoktu. Sahip oldukları topları hemen kaptırdılar. Bunda konuk takımın başarısından çok ev sahibi takımın başarısızlığı etkin rol oynadı. Sık sık pas hataları yapıldı, hızlı oynanamadı, top sıkıştırıldı. İlginç olan şey top almaya gidildi. Yani yardımlaşma vardı, başarılı olunamadı. 
Gol dışında aklımda 2 pozisyon kaldı. İlki kaleye ikinci kez gidişleriydi. Dakikalar tam tamına 44'ü gösteriyordu. Diğeri ise Alper'in direkten dönen şutu.
Tek kale bir maç izledik. Oyun genellikle Altınordu yarı sahasında oynandı. İstatistiklerde her şeyi anlatıyordu. Topla sadece %28,3 oranında oynayabildi. İkili mücadelelerde de %42.2 oranını yakalayabildi ancak.

***
Futbolda iyi oyuna kimse bakmaz. Önemli olan kazanmasını bilmektir. Puanları ancak öyle alır, öyle şampiyon olursun. Ancak oynamadan da ne kadar başarılı olunur, Altınordu bunu bu sene gösterecek bizlere.
Furkan'ın attığı golü detaylandıracağım ama onu Denizlispor yazıma bıraktım. Çünkü... Okumaya devam ederseniz anlarsınız.

Denizli toparlanamıyor

Denizlispor her maça galibiyet parolasıyla başlıyor ama her seferinde hüsrana uğruyor. Gaziantep FK'yı da gözüne kestirmişti. Kendi sahasında galibiyet hedeflemişti. Yine olmadı. 
Orta sahada geçen bir mücadele sergilendi ve pozisyon için 22 dakika geçmesi gerekti. Onda da uzak mesafeden 2.03'lük kaleci Pantilimon'un üzerinden aşırtma denemesi yaptılar. Kule gibi kaleciye böyle gol atmak için penaltı noktasından da ileride olması gerekir. 

***
Şansın böylesi... Sagal süratini de kullanarak soldan hızlı hücuma çıktı. Ceza alanı içine hareketlenen Bergdich'e pasını attı. Kaleci Günay onu farketmeyip ileriye doğru yatıp almak istedi kalesini terk ederek. Bergdish hızla gelip, kalecinin önünden ayak koydu, bomboş kale yerine, uzak direk dibinden auta vurdu. Sağ ayak içi ile dokunması gerekirken, topun geldiği taraftaki ayağı ile vurunca isabet sağlayamamış oldu. Pozisyonun ardından Günay topu oyuna soktu ve uzun oynadı, gol geliverdi. Öne geçecekken tersi oldu ve geriye düştü. 
Altınordu'nun attığı golü buraya bırakmıştım. Sırası gelmişken değineyim. Hem Furkan hem de Gaziantep FK'dan Kenan'ın attığı gol birbirinin tıpatıp aynısı idi. Çaprazdan kaleye yaklaşan iki oyuncu da uzak direk dibine hızlı olmayan vuruş yaptı, golü attı. Diğer benzer yönü ise ikisinde de yatarak müdahale etmek isteyen rakipleri vardı. İşte bu yatarak yapılan müdahale, kalecileri şaşırttı, pozisyonlarını alıp, müdahale etmelerini engelledi, donup kalmalarını, golü izlemelerine neden oldu. Kaleciler bire bir yakalanmış olsaydı, gol yeme olasılıkları %10'un altına düşerdi. Şunu da belirteyim, Denizlispor'dan hem golü kaçıran hem de rakibin önüne atlayan isim Bergdich'ti. 

***
Oyunun hakimi yeşil siyahlı takımdı. Ama bal yapmayan arıydı. Rakip kaleye gitmekte zorlandı. Böyle durumlarda 10 numaralardan bir şeyler beklenir. Ancak Aissati sahada yok gibiydi. Ataklarda en çok Sagal'ı gördük. Biraz Sacko ve sol bek Bergdish. 68. dakikada Robert Prosinecki Sagal'ı çıkardı, çok şaşırdım. Sagal da şaşırdı... Gol ayağı Rodallega topla buluşturulamadı, buluşturabilecek organizasyon yapılamadı.
Pozisyonu az olan bir mücadeleydi. Gaziantep FK önde olmanın avantajını kullandı. Horozlar, gol atmalıydı. Duran toptan pek bir şey yapamadılar. Kişisel yeteneğini gösterebilecek bir oyuncu ortaya çıkmadı. Takım oyunu da yoktu. Bu şartlar altında galip gelmesi olağanüstü bir şey olurdu.