Nâzım Hikmet'in "Ceviz Ağacı" şiiri, edebiyatın en unutulmaz eserlerinden biri. Bestelenen bu şiir Cem Karaca'nın eşsiz yorumuyla aşk ve özgürlüğün simgesi olarak yüreklerde yer etti.

Bir Instagram sayfası önceki haftalarda yaptığı paylaşımda Nâzım Hikmet’in Gülhane Parkı’nda buluşmak üzere randevulaştığı sevgilisi ile buluşmayı beklerken; etrafta bulunan polislere görünmemek için ceviz ağacına çıktığını ve sevgilisiyle bu yüzden buluşamadıklarını ardından da "Ceviz Ağacı" şiirini orada yazdığını iddia etti. Hatta Yılmaz Erdoğan'ın başrolünde olduğu ve hikâyesini yazdığı "İnci Taneleri" dizisinde şiirin öyküsü böyle anlatıldı. Peki gerçekten bu şiir Gülhane Parkı'nda buluşulamayan sevgiliye mi yazıldı?

Ceviz Ağacı şiiri, bir yandan Nâzım Hikmet'in aşk ve özgürlük arayışını, diğer yandan ise İstanbul'un büyüleyici doğasını ve tarihini yansıtıyor. Gülhane Parkı, şairin yalnızlığını ve içsel yolculuğunu simgelerken, ceviz ağacı metaforu da derin köklere sahip olmayı ve hayatta sağlam durmayı anlatıyor.

1957'de yazılan Ceviz Ağacı şiiri, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın Hikmet’in şiirlerini incelediği kronolojide “Yurtdışındaki İlk Yıllar” bölümünde yer alıyor.

Kronolojide "Bu dönem, lirik dozun oldukça yüksek olduğu şiirlerindeki bir başka ağırlıklı tema ise, yurt özlemidir. Geride bıraktığı ülkesi, kenti, insanları, karısı ve oğlu dönüp dönüp şiirlerine girmiştir. Vasiyet, Ceviz Ağacı, Mavi Liman, Yine Memleketim Üstüne Söylenmiştir, Varna Şiirleri böylesi şiirlerin başarılı örnekleridir" deniliyor. 

Nâzım Hikmet'in Ceviz Ağacı şiirini 1957'de Bulgaristan'da yazdığı düşünüldüğünde "Gülhane Parkı’nda buluşulamayan bir sevgiliye yazıldığı" iddiasının gerçeği yansıtmadığı anlaşılıyor.

Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,

ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,

budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.

Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,

koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.

Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.

Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.

Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.

Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.

Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.

Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Cem Karaca’nın yorumu: Müzikle ölümsüzleşen bir şiir

Nâzım Hikmet'in bu eşsiz şiiri, 1970'li yıllarda Cem Karaca tarafından bestelendi. Karaca, şiiri etkileyici müziğiyle buluşturdu ve toplumsal mesajını daha geniş kitlelere taşıdı. Karaca'nın yorumu, şiirin melankolik ve isyankâr ruhunu mükemmel bir şekilde yansıtırken, dinleyicilere unutulmaz müzik armağan ediyor.

Şiir, Cem Karaca'nın derin ve güçlü sesiyle adeta yeniden hayat buluyor.

Yeni bir Sherlock Holmes dizi uyarlaması geliyor! Yeni bir Sherlock Holmes dizi uyarlaması geliyor!

Anadolu rock ozanı; Cem Karaca - KÜLTÜR.İSTANBUL

Aşk, insan ve doğa üzerine bir manifesto

Ceviz Ağacı, sadece bir aşk şiiri değil, aynı zamanda insan olmanın, doğa ile bütünleşmenin ve özgürlüğün anlamını sorgulayan derin bir manifesto niteliğinde. Nâzım Hikmet, şiirinde basit bir ceviz ağacı metaforuyla insanın doğayla olan bağını ve toplumdaki yalnızlığını çarpıcı bir şekilde dile getiriyor.

Ceviz Ağacı, her okunduğunda ve dinlendiğinde farklı duygular ve anlamlar uyandırarak, zamanın ötesine geçmeyi başarabiliyor.

Ceviz Ağacı şiiri aşkın, özgürlüğün ve doğanın bir bütün olarak ele alındığı nadir eserlerden.

Cem Karaca'nın yorumu ise bu şiiri daha geniş kitlelere ulaştırarak, ülke müziği ve edebiyatında kalıcı bir iz bıraktı. Günümüzde hâlâ büyük bir beğeniyle dinlenen ve okunan bu eser, hem edebî hem de müzikal anlamda bir başyapıt olarak varlığını sürdürüyor.