Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 101. Yılında 29 Ekim Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun. Eşsiz medeniyet ve yönetim şekli olan Cumhuriyet kıymeti bilinmesi gereken ve asla sapılmaması gereken bir devlet yönetim şeklidir.
Hilafetin kaldırılması ve çağdaş yönetim şekline geçiş, seçme seçilme hakkının halka verilmesi, padişahlık döneminin bitirilmesi, babadan oğula geçen tek adam rejimine son verilmesi, yerine demokratik laik sosyal hukuk devleti; Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluşunun 101. Yıl dönümü kutlu olsun.
İşte o eşsiz dahi ve devlet adamı, işte o ferasetli geleceği gören aklı, zekası, ön görüsü ile bütün dünyanın önünde saygı durduğu eşsiz başkomutan. İşte o bilimi, ilmi, teknolojiyi, üretimi, insan için vazgeçilmez olduğunu savunan geleceği gören dahi insan Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Paşa’yı sevgi saygı ve minnetle anıyoruz.
“101 yıldır izindeyiz” diye sokaklarda pankart asan, genel ve yerel yöneticilerin samimiyetsizliğiyle bile olsa güzel bir gün. Atamızın çizdiği yolun hatırlandığı, gösterdiği hedeflerin olmazsa olmaz olduğunun anlatıldığı bir gündeyiz. Kutlu olsun…
Amma ve lakin; onun gösterdiği yoldan gerçek ten onun adını kullananlar gidiyor mu sormak sorgulamak gerekir!
Bana soracak olursanız Atamızın gösterdiği yoldan gidilseydi; ülkemizdeki açlık sınırın altında milyonlar yaşamazdı. Ülkemizde ne cemaat, ne tarikat, ne şeyh, ne mürit diye bir şey olmazdı. Ülkemizde ithalat, ihracatın iki katı olmazdı. Ülkemizden batı ülkelerine üretken, genç beyin göçü değil, tersine beyin göçü alan ilim irfan yuvası ülke hainde gelmiş olurduk. Ülkemizde üniversitelerimiz dünyada en iyi eğitimi veren ilk beş yüz üniversiteden, ilk yüz ünü oluştururdu. Teknoloji 7-0 konuşulur, uzaya araç gönderen, endüstriyel üretim hacminde dünyada ilk 3’de olurduk. Tarımda tarım üretim ürünlerinde ihraç eden ülke pozisyonunda dünyaya tahıl satan dünyayı besleyen bir ülke olurduk.
Ülkemizde terör sorunu diye bir sorun olmaz, etnik kimlikçilik, mezhepçilik, din üzerinden siyaset ve ötekileştirme tartışması olmazdı. Kimse yaşam biçiminden dolayı mahalle baskısı altında kalmadan istediği gibi özgür demokrat bir yaşam biçimde yaşamına devam ederdi. “Adalet mülkün temelidir” diye mahkeme salonlarında yazan cümleler, gerçek anlamda ve özgürce hayat bulurdu. Cami önlerinde “camiye yardım edin” karton kutuları açılıp her Cuma Namazı sonrası para toplanmaya çalışılmazdı. “Benim memurum işini bilir” cümlesini hiçbir politikacı söyleyemezdi.
Siyaset zenginleşme aracı olarak kullanılamazdı. Liyakat esas devlet adamları bilim adamları yetişir hiçbir rektör bir kişinin keyfine göre değil bilime yaptığı katkılarla liyakat esasına göre atanırdı. Ekonomik kriz diye bir şey olmaz üretim ekonomisi dünyaya örnek gösterilecek ahlakın egemen olduğu liyakatın egemen olduğu dünyaya marka ihraç eden, Ahlak ihracatı yapan, bilim ile sanat ile teknoloji ile insanlığa verilen değerle el üstünde tutulan ve bütün gelişmiş ülkelerde pasaportu en değerli ülke haline gelirdik. Şimdi gelin 101 yıldır Atamızın izinde misiniz, değil misiniz aynaya bakın sorgulayın kendinizi. Ülkenin geldiği bu halden sen de sorumlusun. Şimdi gel atamızın şu sana öğüdünü bir hatırla: “Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” Bu vesile ile Cumhuriyet bir ahlak ve namus vesilesidir. Ülkemizin geleceğine sahip çıkmak için! Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun.