Altınordu'nun kalecisi Erhan Erentürk'ü birçok kulüp takip ediyormuş. Bunu internette okudum. Haberde Altınordu'nun yetiştirdiği kaleci gibi lanse edilmiş. Ama yanlış. Onu yetiştiren takım Karşıyaka. 
***
Yıllardır takip ettiğim bir kişidir kendisi. Karşıyaka'da iken çok beğenirdim, ona nasıl transfer teklifi gelmediğini merak ederdim. 3 sene önce Altınordu'nun kalesini koruyan Erce Kardeşler, yurt dışından bir takımla anlaştığını ve takımdan ayrılacağını söyledi. İşte o zaman varisi olarak Erhan transfer edildi. Ancak Erce'nin transferi yatınca Erhan 1 sene yedek beklemek zorunda kaldı. Yedek kalmak genç oyuncular için tamamen geriye gitmektir.
1 sene sonra Erce'yi Trabzon transfer etti, işte o zaman Erhan'ın önü açıldı. Kaleyi devraldı ve 2 senedir de kalesini başarıyla koruyor.
Refleksleri iyi. Yan toplarda da gayet başarılı. Zaman zaman hatalı pas atmak gibi hatalar yapsa da göz ardı edilebilir. Oynadıkça daha da iyi olacağını düşünüyorum. Karakter olarak da hiç bir kötü tarafını görmedim. Sinirlenmez, agresif davranmaz. Her zaman kendisini düzgün dürüst biri olarak gördüm sahalarda.
Beşiktaş gerçekten transferini düşünüyorsa, 1. kalecisi olabilir ve uzun yıllar kaleci derdi yaşamaz. Tabii ki iyi çalıştırıldığı, çalıştığı sürece... Yapar...

Virüs virüs virüs

Her gün onlarca spor takımında, onlarca sporcuda koronavirüs testleri pozitif çıkıyor. Karşılaşmalarda eksik kadroyla mücadele ediliyor. Bu sefer hem o takım hem de rakip takım tedirgin oluyor. Dahası onların yanında aileleri de endişeleniyor, korkuyor.
Kulüpte fazla sayıda virüs kapmış oyuncu varsa, maçları iptal oluyor. Her hafta birçok maç bu yüzden oynanamıyor. Seyirciler de maçların oynanıp oynanmayacağı konusunda tereddütte kalıyor.
***
Koronavirüs, mart ayından beri hayatımızı tamamen değiştirdi. Dünyayı durdurmayı başardı. Sonrasında bu durgunluk virüsün azalmasını sağladı. Artık yavaş yavaş kurtulacağız dedik ama bu sefer ekonomik olarak darboğaza girildi. Biraz da acele edilerek normalleşme yolunda adımlar atıldı. Atmak istemeyenler, pazarlarını kaybetmemek için mecburen diğerlerini izlemek zorunda kaldı.
Normalleşme adımlarında tüm dünyada aşırıya kaçılınca, kovid-19 yavaş yavaş yine yükselişe geçti. Bu yükselişi herkes fark etti, ekonomi zarar vermeden çözüm yolları arandı. Tek çözüm yolu maske takmak, sosyal mesafeyi korumak ve temizliğe önem vermek ile sınırlı kaldı. 
***
Kurallara ne kadar uyulursa uyulsun, mutlaka bir açık verilir. Bu küçücük bile virüsü kapmamıza neden olur. Eninde sonunda kapılır ama gecikmeli olur. Amaç da bu zaten. Herkes aynı anda yakalanırsa, hastanelerde yer kalmaz, tedavi olarak hayatta kalabilecek kişiler de hayatını kaybeder, ölüm oranı yüksek olur. Bunu İtalya'da görmüştük. Solunum cihazı yetmediği için, bazılarına verilemedi ve bu sebepten dolayı ölüme terkedildi. 
Aşı çıkana kadar izlenen yol bağışıklık kazanmak. Bünyesi güçlü olanlar bağışıklığı kazanabiliyor ama olmayanlar ise maalesef aramızdan ayrılıyor. Bunu göz önüne alan Türkiye, sağlık açısından zayıf olan 65 yaş ve üzerine kısıtlamalar getirdi. Burada amaç hastanelerin dolmasında en büyük rolü oynayan bu kesimin virüsü kapmalarının önüne mümkün olduğunca geçebilmek. Aksi takdirde hem hastaneler dolar hem de ölümler artar ve de bu sağlık skandalı olarak insanların hafızalarına yerleşir.
***
Kafamı kurcalayan şeyler de var. Halı sahalar açık, bazı futbol okulları açık. Antrenman yapan amatör ve master futbol kulüpleri de var. Ancak amatör ligler oynanmıyor. Her meslek dalındaki insanlar az ya da çok para kazanırken, geçimini amatör kümede futbol oynayarak kazananlara yasak var. Bu yasağa asla karşı değilim fakat yukarıda saydıklarıma neden yasak olmadığını anlamış değilim.
Özellikle zevk için üzerine para verilerek futbol oynanan halı sahaların neden hala açık? Bunu defalarca yazdım yine yazıyorum. HES koduna bakılması, ateş ölçülmesi virüsü engellemez. Ne maske var ne de sosyal mesafe. Yerlere terler akıyor ve de tükürülüyor. Saatler öncesinde maç yapmış ama gözden kaçmış bir virüslü, onlarca kişiye bulaştırabilir. En azından belediyeler kendi halı sahalarını kapatmalılar. Oradan gelecek paranın kesilmesi, belediyelere bir şey kaybettirmez.
***
Yazımı çok erkenden, cuma akşamı yazmıştım. Bazı gelişmeler oldu, ek yapmak zorunda kaldım. Bazı belediyeler, bünyelerindeki halı sahaları kapatmaya başladı. Bana göre geç de olsa, doğru adımı atmaya başladılar.
Formula 1, geçtiğimiz hafta sonu 9 yıl aradan sonra Türkiye’ye geldi. Yaşanan araç yoğunluğunu ve davetlilerin iç içe yarışı izlemelerini ekranlardan ve fotoğraflardan gördüm. Hiç önlem alınmamış. Organizasyonu yapanlar ellerine yüzlerine bulaştırdılar denebilir. Sınıfta kaldık ne yazık ki.
***
Bu bela ortaya çıktığından beri basın mensubu olarak spor karşılaşmalarına gitmiyorum ve çok sevdiğim halde futbol oynamıyorum. Evden çalışma şansım var ve mümkün olduğunca dışarıya çıkmıyorum, çıktığımda kalabalık içerisine girmekten sakınıyorum. İş yerime gitmem gerektiğinde 14.5 km'lik yolu bisikletle gidiyorum, toplum içine karışmamış, kalabalık etmemiş oluyorum. 
Hayat eve sığar. Zorunlu olmadıkça kimse evinden çıkmasın, sokakları, meydanları mecbur olanlara bıraksın.