2000li yıllarla birlikte, televizyon kanallarının yetersizliği ve yavanlığı sebebiyle özellikle sosyokültürel yüksek grup internetten dizi seyretme alışkanlığı edindi. 'lost' isimli dizi bu yeni alışkanlığın belki de ilk öncüsüydü. Bunu birçok popüler internet dizisi takip etti. Şu günlerde ise, Azra Kohen isimli yazarın Fi, Çi ve Pi isimli eserlerinden uyarlanan bir Türk psikolojik gerilim internet dizisi yeni moda. İlk sezonunu tamamlayan diziyi izleyenlerden biri de benim.

Dizi içinde çokça psikolojik kavram kullanılmış olsa da geçen şu söz beni diğer tüm sözlerden daha fazla düşündürdü. 'İnsanları unutabilirsin, insanlarla yaşadıklarını unutabilirsin ama insanlarla yaşadıklarında hissettiklerini asla unutamazsın.' Bazı internet paylaşımları bu sözü Freud'a yamasa da, internetteki birçok bilginin hatalı olabileceğini de unutmamak gerek. Bu sebeple bu değerlendirmenin Freud'a ait olduğundan kuşkuluyum. Ama yine de saptamanın derinliği etkileyici.

Çocukluk çağlarımızla birlikte hepimizin zihninde acı tatlı çokça yaşantı birikiyor. Bu yaşantılar küçük yaşlardan itibaren bir anlamda kimliğimizin oluşmasını, hayatı algılamamızı da belirliyor. Acımasız bir ilkokul arkadaşınızın size yaptığı ağır şaka yada saldırıları kimin yaptığını, hatta ne yaptığını unutabiliyorsunuz ama onun yarattığı güçsüzlük, çaresizlik duyguları bazen sizinle birlikte bir ömür kalıyor. Anne, baba çocuk ilişkisindeki yaşantılar ise çok daha derinden kimliğimizi belirliyor. Yaşadıklarımızı unutsak bile hissettirdikleri bizim kim olmamızı belirliyor belki de. Bu bazen güzel yaşantılarla mutlu ve kendine özgüvenli bir bireyin temelini atarken, bazense nereye varırsa varsın yıkmaya, yok etmeye eğilimli kişileri kolaylaştırıyor.

Bu saptama dizide ve internette aslında daha çok aşk ilişkileri için söylenmiş. Sadece aşk ilişkileri için geçerli olmamakla birlikte, yaşanılan aşkların da benzer etkileri oluşturduğu muhakkak. Yaşanılan aşklar unutuluyor, hatta bazen isimleri bile siliniyor zamanla. Sizin ömrünüzce unutamam dedikleriniz haftalar, aylar içerisinde silikleşiyor. İlişki içinde seni asla unutmayacağım, bittiğinde bir ömür onu nasıl unutabilirim diye düşündüklerimiz zamanla hayatın çöplüğünde yok olup gidiyor. Ama yaşantıların hissettirdikleri hep bizde birikiyor. İşin ilginç tarafı aşk yitimlerini yas süreçlerine benzetsek de, yasta zamanla kötü anılar silinip geriye sadece güzel anılar kalıyorken, aşk yitimlerinde ayrılıklarda güzel şeyler siliniyorken, acı şeyler, öfkeler, yanlışlar ve bazen nefret geride kalıyor. Bu yükler ise yeni yaşantılarda sadece bizlere ağırlık olarak kalıyor. Oysa kayıpla sağlıklı şekilde baş edebilmek olgunlaşmayı sağlıyor.

Bir dizide, bir söz bu hafta bunları sizlerle paylaşmamı sağladı. Umarım hayatınızda ayrılıklar yaşamazsınız ama ayrılırken ayrılmayı sağlıklı başarabilirseniz, sonraki ilişkilerinizde daha mutlu olacağınızı da unutmayınız.