Göztepe, küme düşme hattı içerisinde bulunan Ankaragücü karşısında neredeyse hiç pozisyona girmeden maçı tamamladı ve sahadan 3-0 yenik ayrıldı.
***
Mücadele sakatlıklarla başladı ve oyun çok durdu. Sonrasında sahada çok koşan, çok mücadele eden, ısıran bir Ankaragücü izlemeye başladık. Göztepe bunu önceden birkaç kere rakiplerine uygulamış, sahadan galibiyetle ayrılmıştı. Şimdi aynısı kendisine yapılıyordu.
Hücuma çıkan sarı kırmızılı takım, pas yapmakta çok zorlandı. Her bir oyuncunun başında mutlaka bir kişi vardı ve sadece arkasında durmuyor, baskı yapıp, temaslı oynuyor, rahat hareket etmesini de engelliyordu. Kaleye yaklaşıldığı takdirde ise 1 kişiye bazen 2 bazen 3 kişi basıyor, nefes aldırmıyordu. Böyle durumda çok hızlı oynanması, ayakta top tutmadan, hemen paslaşılması gerekir. 1 yapıyor, 2 yapıyor bazen de 3'ü yapıyor ama kaleyi göremeden hata yapıp, topu kaybediyordu. Kaybettiği toplarda aynı baskıyı kendisi yapamıyor, kalesine çok getiriyordu.
Tempo aşırı yüksekti. Başa baş oynayabilmek için 2 seçenek vardı. Ya tempoyu düşüreceksin ya da aynı tempoda sen de oynayacaksın. Göztepe ikisini de yapamadı. O zaman başka bir şansı vardı, o da rakibin yorulması. Ankaragücülü oyuncular yorulmak nedir bilmedi. 28. dakikada golü buldular, yine durmadılar.
***
İkinci yarı başlarında tempo düşük kaldı ama kısa sürdü. Ev sahibi takım yeri geldi oyunu hızlandırdı yeri geldi kısa süreliğine yavaşlatıp, dinlenme fırsatı buldu. Takım olarak dinlendi, takım olarak tempo yükseltti. Bu birliktelik 61 ve 63. dakikalarda 2 gol daha getirdi. Gollerde de hızlı ileri çıkış, hızlı paslaşma vardı. Skor 3-0'a gelse de yine durmak bilmediler. Sadece ilk yarının ve maçın sonlarında biraz konuk takım baskı kurabildi, onlarda da pozisyon bulmayı başaramadı. Ceza alanı önüne geldi, sonrası gelmedi.
***
Teknik Direktör 2. yarı başlarken sahaya Halil'in yerine Jahovic'i sahaya sürdü. Doğrusu çok şaşırdım. Halil'in çıkması için bir sorunu olması gerekirdi. Yüksek tempoya ayak uydurabilecek en başta o gelir. Sakatlık, hastalık konusunda hiçbir bilgim yok, bu nedenle eleştiri yapamam. Ama sarı kırmızılı takımda sorun yüksek tempoya ayak uyduramamak, sahada adeta ezilip, pozisyonlara girememekti. Pozisyon bulamazken, golcü Jahovic'in oyuna sokulması büyük bir hataydı. Ceza alanına top taşıyamadıktan sonra, golcü oyunculardan bir şeyler beklemek hata olur. Jahovic savaşçı bir oyuncu da değil. Böyle bir müsabakada takımı eksik oynatır, olumlu katkı veremez. Bana göre önce fizik olarak zayıf kalan Soner gibi oyuncuları çıkarması, dişe diş oynayabilecek oyuncuları sokması gerekirdi. Daha dinç olmalarından faydalanıp, rakip oyuncuları yorması istenirdi. Bunu başardıkları zaman ancak Jahovic oyuna sokulabilirdi.
Başka neler yapılabilirdi? Rakip pas yaptırmıyorsa, bir türlü çözüm üretemiyorsan, hücuma uzun boylu veya hava toplarında başarılı oyuncuları gönderilip, defanstan ceza alanı içine ve yakınlarına havadan uzun oynatılabilirdi. Bunu Fatih Terim Galatasaray'da defansif oyuncu Donk'u hücuma göndererek çok yaptı, hava toplarındaki başarısı sayesinde skoru değiştirtmeyi başardı.
***
Korner kullanıldı, top İbrahim'in eline çarptı. VAR incelese de penaltı vermedi. İbrahim orada rakibini tutmaya çalışıyordu. Topla ilgisi yoktu. Elleri açık olmasa, Göztepeli oyuncu topa vuracaktı. Bu sebepten dolayı bana göre penaltı. Sarı kırmızlılar olası bir golden oldu.


Altay çıkışta Balıkesirspor düşüşte

Altay, Balıkesirspor deplasmanından evine 3-0'lık galibiyetle döndü.
Balıkesirspor, topu rakibine bırakıp, kendi yarı alanına çekilerek maça başladı. Ama 15. dakikada Kappel'in defans arkasına sızması, Oğuzhan'ın daha yakın olmasına rağmen topa müdahale edememesi golü getirdi. Bundan sonra ev sahibi takım tam saha baskı yapmaya başladı. Ama baskı, Altaylı oyuncuların topla buluşmalarından sonra gelince, hiçbir işe yaramadı. 
Siyah beyazlı takımın deneyimli oyuncuları, baskıyı çok rahat aştı, defansından kolayca çıktı ve 2 gol daha atmayı başardı. Az da olsa defanstan top çıkarken kaptırdığı oldu, bunlardan birinde kalesinde cılız pozisyon gördü. 
***
Erhan’ın arada sırada da olsa yaptığı bir hareket var. Önünde rakibi varken pas verecekmiş gibi ayağını sallıyor ama boşa. Bu hareket hiçbir işe yaramaz. Yapmakta hiçbir anlam da yok. Küçük çocukken mahalle aralarında top oynarken yaparlardı, bunu dalga geçmek olarak kabul eder, sert müdahalelerde bulunurduk.
***
Balıkesirspor Teknik Direktörü Yusuf Şimşek kırmızı kart yiyip, tribüne gönderildi. Önce kalkan ofsayt bayrağına itiraz etti. Yardımcı ve 4. hakeme de sitemde bulundu. Sonrasında faulün ve en sonda da taç atışındaki kararın yanlış verildiğine itiraz etti. Hepsi de önlerinde olmuştu. Sonuncusu uzun sürünce kırmızı kart çıktı. Oysa Şimşek’in yardımcısı da en az onun kadar itirazlarda bulunmuş ama hemen sakinleşebilmişti. Hatta Yusuf Hoca’yı da sakinleştirmeye çalışmış, başaramamıştı.