Geçen haftaki yazım "İZDENİZ ORKESTRASI" başlığını taşımaktaydı. Yinelemek gibi olacak ama o yazımda İzdeniz'in seferlerinde bazı yolcuların izinsiz olarak gürültülü bir şekilde darbuka ve saksafon çaldıklarını konu edinmiştim. Mutlaka bu tür yayınlardan hoşlananlar da olabilecektir. Ama bildiğim ve anladığım kadarıyla yolcuların çoğunluğu yapılanlardan hoşlanmıyordu. Belirleyebildiğim bu düşünce çerçevesinde biraz da espri taşıyan önerim olmuştu. Öyle ya hangi seferlerde müzisyenlerle yolculuk yapma olanağı varsa bu husus tarifelerle açıklanabilirdi (!)

Bu yazımın yayınlanmasını izleyen günün ertesinde İzdeniz A.Ş.'den Salih ASLAN adıyla bir elektronik posta aldım. Konuyu belki biraz kişiselleştiriyorum. Lütfen beni bağışlayınız. Evet; gelen elektronik postada "[email protected]" adresi bulunmaktaydı ama Salih ASLAN kimdi? Gelen yazıda bir unvan bildirimi yoktu. Gene içtenlikle belirtmeliyim. Mektup son derece kibar dille kaleme alınmıştı fakat ne yazık ki  benim yakınmamın çözümü için neler yapılacağı kesin olarak açıklanmamıştı. Ben her türlü ön yargıdan uzak kalarak ilgileri için Sn. Salih ASLAN'a teşekkür ediyorum.

Aslında; Denizcilik Bankası İzmir Şehir Hatları İşletmesi'nden ve belki de daha eskisinden başlayarak  yazmak gerekirse bu vapurların İzmirlilerin özellikle Karşıyakalıların yaşamlarındaki önemleri ve  payları unutulamaz. Vapurlarda o ne unutulmaz anılardır ki; Attila İlhan üstadımız olsun, Tarık Dursun K. üstadımız olsun ve belki akla gelmeyen niceleri için roman/hikaye konusu olmuşlardır. Onların yanında bu vapurlar sade vatandaşlar için de değişik düşüncelerle her zaman önemlidir.

Bunları düşünerek ben zaman zaman bu vapurlar için bazı aksaklıklar olduğunu görmüş kişisel dilekçelerle başvuruda bulunmuşumdur. Ancak istediğimiz sonucu bulabildiğimi sanmıyorum.
Bence İzdeniz'in kendi  tarifelerine değiştirilmez anayasa maddesi gibi bakmaktan kurtulması gerekir. Özellikle Pazar ve tatil günü tarifeleri belirli saat dilimleri arasında yolcuları üzecek derecede hatalıdır. Şimdi bunu ben yazıyorum ama bir ölçüde bunu yaşamak gerekir. Ben yaşadığım için yazabiliyorum. 19 Nisan Pazar günü 13.40 vapuru ile Konak'a geçecektim. İskeleye geldim. İçeride biriken yolcular turnikeler ile kapılar arasına sığamamışlardı. O bölümdekiler kadar yolcu da turnike ağzında ana holde beklemekteydi. Saat 13.40 olmuştu ama Konak'tan gelen vapurun yolcularının inip vapuru boşaltması bekleniyordu. Sonunda kapılar açıldı, o kadar yolcunun vapura düzenli bir şekilde binebilmesinin  olanak dışı olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum. Öyle de oldu. İtiş, kakış herkes binmeye kalkıştı. Allahtan bir görevli durumu düzenledi ve kapıları kapattı. Hadi; biraz sonra başka bir vapuru yanaştırdılar, bizler de ona bindik. Yola koyulduğumuzda saatin 13.50 olduğunu ekleyeyim. Asıl tarifeli vapur da 13.45'de hareket edebilmişti.

Şimdi söylemem gerekir. Bu yalnız bizim seferimizde mi olmuştur? Edindiğim bilgilere göre Pazar günleri belirli saat dilimlerinde benzer sıkıntılar yaşanmaktadır. Bakalım bu 23 Nisan'da neler olacak?
Ben şimdiden uyarıyorum. Yeni gemilerin devreye girmesiyle birlikte bazı iskelelerin hacim olarak yetersizlikleri ortaya çıkacaktır. Bu yetersizlikleri ortadan kaldıracak hazırlıklarının şimdiden yapılması gerekir.
Kısa vadede; özellikle Pazar ve tatil günlerindeki seferlerin yolcular için bir işkence ortamından kurtarılıp keyif alınacak şekle dönüştürülmesi için ivedi çalışma yapılmasını öneriyorum. İstenirse sorunlar çözülür, sefer sıklığı mı daraltılır, başka bir çözüm mü bulunur? Bilemem,  Benden bu kadar...
Esenlikle kalınız...