FATİH ÖZKILINÇ-İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir'in doğa ile uyumlu yaşam stratejisini açıkladı. Tarihi Hava Gazı Fabrikası Kültür Mekezi'ndeki tanıtım toplantısına Başkan Soyer'in yanı sıra CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel, CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, CHP'li ilçe belediye başkanları, CHP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Grup Başkan Vekili Mustafa Özuslu, İYİ Parti İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekili Kemal Sevinç ve Oda ve STK temsilcileri katıldı.

Milyarlarca canlının yaşamı şekilleniyor

Programda konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer konuşmasında, "İzmir'in doğayla uyumlu yaşam stratejisini sizlerle paylaşacağımız bu toplantıda bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Çok değil, yakın zaman öncesine kadar şehir ve doğa; zihinlerimizde farklı, hatta tam birbirinin zıttı olarak görülüyordu. Şehir, hızlı, kabuğuna çekilmiş, kendi kültürünü yaratmış; evlerin, tiyatro ve sinemaların, beton yolların, fabrikaların oluşturduğu meskun bir alandı. Doğa ise, uzaktaydı. Yabandı. Birçoğumuz için sadece belgesellerde yaşıyordu. En iyi ihtimalle, bir noktadan diğerine giderken içinden geçilen bir manzara veya bir mesire yeriydi. Yaşadığımız iki büyük felaket; pandemi ve iklim krizi, insanın kendisiyle ve doğasıyla yüzleşmesini sağladı. Zihnimize bir tokat gibi çarparak yeryüzünde, kendi diye bir şey olmadığını, olamayacağını hatırlattı. Yeryüzünün tüm varlıkları; insanları, bitki ve hayvanları, dağları, denizleri ve nehirleri... Birbirimize narin bir döngüyle, yaşam ağıyla bağlıyız. Kısa ömürlerimizde yaptığımız her şey, yediğimiz her lokma, aldığımız her karar ve dahası birbirimize nasıl davrandığımız, bizim dışımızdaki milyarlarca canlının yaşamını şekillendiriyor" dedi.

Yaşadıklarımızdan çok şey öğrendik

İzmir'in son iki yılda doğal afetlerin hemen her türlüsünü yaşadığını belirten Soyer, "Yaşadıklarımızdan çok şey öğrendik ve dirençli bir kent olmanın sırlarını araştırmaya başladık. Gördük ki, afetlere ve salgınlara dirençli olmanın tek yolu, doğayla uyumlu bir yaşam sürmek. Şehirlerimizi, doğasıyla uyumlu şekilde imar etmek. İzmir; geniş deniz alanlarından, iki bin metreyi aşkın dağlara kadar uzanan sıra dışı bir coğrafya. Bu şehirde, biz insanlarla birlikte, bizden çok daha eski İzmirliler; Akdeniz fokları, flamingolar, asırlık ağaçlar ve binlerce farklı canlı türü yaşamaya devam ediyor. Ege'nin zeytini ve kuzey ormanlarının ağacı kestane, İzmir'de tek bir vadinin üzerinde buluşabiliyor. İzmir; makilikleri, doğal ormanları, denizi, sulak alanları ve yüksek dağlarıyla Anadolu'nun ekosistem çeşitliliğinin neredeyse tamamını, kendi il sınırları içinde taşıyor" diye konuştu.

Türkiye'nin kalbi: İzmir

İzmir'in ekonomisine vurgu yapan Başkan Soyer, "Öte yandan İzmir, 4,5 milyona yakın nüfusu, hızla büyüyen sanayisi, ticaret hacmi, turizmi ve tarımı ile Türkiye ekonomisini kalbi. İzmir'in yüzlerce yıllık limanı, tarih boyunca Asya ve Anadolu'nun dünyaya açılan kapısı olmuş. İzmir, 8 bin 500 yıllık tarihi boyunca insan uygarlıklarına yön vermiş bir dünya şehri. Bugün burada sunduğumuz stratejinin ana gayesi, İzmir'i var eden bu iki temel özelliği, ekolojik zenginliğini ve ekonomisini bir arada geliştirebilmek. Böylece, İzmir'in doğal afetlere karşı dirençli bir şehir olmasını sağlamak. Şehrimizde insanların ve tüm diğer canlıların yaşam hakkını korumak.  Ekoloji ve ekonomi arasındaki karşıtlığı ortadan kaldırabilmek için geliştirdiğimiz bu stratejinin özü; alışılmış kabulün aksine, kentsel ve kırsal alanları bir bütün halinde planlamak. Kentsel tasarımın ana odağını, metropol merkezi yerine kenti ve kırı birbirini bağlayan geçiş sathına taşımak. Böylelikle, doğal afetlerin ve kentsel saçaklanmanın en ağır tahribatı verdiği kent ve kır geçiş hattını kaderine terk etmek yerine; ekoloji ve ekonominin müşterek gelişiminin, yani şehrin dirençliliğinin anahtarı haline getirmek. Bugün birbiri ile neredeyse hiç konuşmayan kentsel katmanlar arasında fiziksel, ekonomik ve kültürel bağlar kurarak, İzmir'i döngüsel şehir ilkeleriyle yönetmek" diye konuştu.

Dört temel ilke

Soyer, "Şehrimizin doğayla uyumlu yaşam stratejisi, İklim Eylem Planı ve Yeşil Şehir Eylem Planı'nı hazırlarken; Türkiye ve dünyada konu hakkında birikmiş tüm teori ve deneyimleri bir araya getirdik. Yapılan çalışmalar sonucunda, az önce özetlediğim stratejiye hizmet eden dört temel adım belirledik: Bunların ilki; doğanın şehre nüfuz edebilmesi. Yaşadığımız şehirler; binaları, parkları, içinden geçen dereler ve hatta yol güzergahları ile aslında pek çok başka canlı için yaşam alanı olma potansiyeline sahip. Ne var ki, aldığımız kararlar, şehrin etrafındaki doğal bitki ve hayvan türlerinin, suyun ve diğer doğal varlıkların şehrin içine nüfuz etmesini engelliyor. Ancak İzmir'de biz bunun tam tersini yaparak doğanın şehre nüfuzuyla ilgili kapsamlı bir çalışma planı uyguluyoruz. Örneğin, 'doğal yeşil' projemiz ile İzmir'de, artık kent içerisindeki yeşil alanlarda; egzotik bitki türleri yerine, tümüyle Akdeniz'in ve İzmir Bölgesi'nin doğal florasını kullanmaya başlıyoruz. Park ve bahçelere, doğal floranın ekilmesini sağlayarak bölgemizdeki canlıları şehrin içine çekiyor ve şehir içerisindeki yeşil alanların da ekosistem işlevi görmesini sağlıyoruz. 2021'den itibaren İzmir'de ekilen ağaç türleri peyderpey, tümüyle doğal bitki türlerine dönüştürülecek. Parklarımızı, belirlediğimiz beş yeşil koridorla birbirine ve şehri çevreleyen kırsal alanlara bağlayarak doğanın şehre nüfuzunu hızlandırıyoruz. Bu ilkeyle yapımına başladığımız Mavişehir'deki Flamingo Doğa Parkı, Gediz Deltası'nın kuş türlerini şehrin içinde görebileceğimiz benzersiz rekreasyon alanı olacak" dedi.

Doğal denge bozulmayacak

İnsanların bitkilerin doğal yaşamana etki etmeden ulaşabileceğini vurgulayan Soyer, "İkinci uygulama başlığımız ise, insanların doğaya nüfuzunu yönetmek. Yani şehrimizde yaşayan insanların kırsal alanlara doğal dengeyi bozmayacak, zarar vermeyecek şekilde erişimini sağlamak. İzmir'in çeperinde 35 tane Yaşayan Park kurma çalışmamız, bunun en önemli örneklerinden biri. Yaşayan parklar, normalde birbirinden ayrı sürdürülen üç kullanım şeklini bir araya getiriyor: Ekosistemi koruyor, tarımsal faaliyetler içeriyor ve vatandaşlarımızın yeşil alan ihtiyacını karşılıyor. İzmir'de aynı zamanda çok özgün bir yaklaşımla kırsal havza planlaması gerçekleştiriyoruz. İmar planlarıyla kırsal alanda hangi faaliyete, ne şekilde izin verilebileceğini, İzmir'in kırsal havza planlama süreci içerisinde tasarlıyoruz. Kırsal turizm, bu çalışmamızın önemli parçalarından biri.  Üçüncü başlığımız, İzmir'de döngüsel ekonomiyle ilgili çalışmalarımız. Kent ve kır arasındaki bağı kurmanın en önemli yollarından biri, şüphesiz ekonomik bağlantıları güçlendirmek. İzmir Tarımı ile, kuraklık ve yoksullukla aynı anda mücadele ederek İzmir'in döngüsel ekonomisini güçlendirmeye gayret ediyoruz. Son yıllarda iklim krizinin olumsuz etkileri, yaşamın her anında hissedilir hale geldi ve ciddi bir kuraklık tehlikesi yarattı. Öte yandan yoksulluk, pandemi ile birlikte çok daha derinleşti. İzmir Tarımı ile attığımız adımlar, bu iki sorunla mücadelede somut çözümler sunuyor ve Türkiye'de ilk defa döngüsel bir tarım ekonomisi inşa ediyor. Döngüsel ekonominin diğer bir ayağında, katı atıklardan elektrik üreten sistemleri il genelinde yaygınlaştırıyoruz. Çöpü bir atık değil, ekonomik bir kaynak olarak değerlendiriyoruz. Son uygulama başlığımız, İzmir'deki kırsal alan ile metropol alanı arasındaki kültürel bağlantıları güçlendirme hedefimiz. Şehir merkezinden kırsal alanlara uzanan beş İzMiras Rotası, bunun en önemli örneklerinden biri. Bu rotaları inşa ederek, şehir merkeziyle kırsal alanın kültürü arasında bağ kurmayı ve sosyal açıdan birbirinden kopuk farklı mahalleleri birbiriyle buluşturmayı hedefliyoruz. Şehir içerisinde yürüyüş ve dinlenme alanlarını çoğaltarak mahalle kültürümüzü yeniden tesis ediyoruz. Kenti, yeşil koridorlarla kesintisiz olarak kırsal alana bağlıyoruz. Tüm bu paylaştıklarımı bir araya getiren konuysa, uzun zamandır ekibimizin üzerinde çalıştığı Cittaslow Metropol programı. Cittaslow Metropol programı ile, 1999 yılında İtalya'da kurulan ve 30 ülkeye yayılan Cittaslow felsefesinin, metropollerde uygulanmasını hedefliyoruz. Şu anda kriterleri tamamlanmak üzere olan Cittaslow Metropol'ün ayrıntılarını Nisan sonunda tüm Türkiye ile paylaşacağız" şeklinde konuştu.

İklim krizi ve doğa konuşulacak

Dünya Ekonomik Forumu 2021 Küresel Riskler Raporu'na göre, önümüzdeki on yılda insanlığın karşılaşacağı en büyük beş riskin dördünün iklim krizi ve doğayla ilgili olduğunu dile getiren Soyer, "Dünyadaki bu gidişatı öngörerek "İzmir'in doğayla uyumlu yaşamın örnek şehirlerinden biri olmasını" 2020-2024 stratejik planımızdaki yedi stratejik amaçtan biri olarak tarif ettik. Yeşil altyapıyı; tıpkı yol, kanalizasyon ve suya erişim gibi en temel vatandaşlık haklarından biri olarak tanımladık. Kuraklık; bu sene yağmur yağdı, bu ay az yağdı, bu ay çok yağdı ikileminden daha karmaşık bir konu. On yılların sonucunda ortaya çıkan bir sorunun bir ay çok yağış olmasıyla değişmesi mümkün değil. İklim krizinin, çok daha derin kökleri var. Bu nedenle bizim artık kendimizi yeniden planlama mecburiyetimiz var. Kıt su varlığının giderek azaldığı gerçeğiyle yüzleşerek, döngüsel bir ekonomi geliştirmek mecburiyetindeyiz" dedi.

İzmir'de sera gazı yüzde 40 azalacak

Soyer, "2020 sonunda  İzmir Büyükşehir Meclisi'nde onaylanan 'İzmir Yeşil Şehir Eylem Planı' ve 'Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı' başlıklı iki önemli çalışmayı tamamladık. İklim Eylem Planı ile Büyükşehir Belediyemizin tarafı olduğu Başkanlar Sözleşmesi kapsamında ve AB'nin Paris İklim Anlaşması niyet beyanına uygun biçimde, İzmir'de 2030 yılına kadar sera gazını yüzde 40 azaltmayı hedefliyoruz. İzmir Yeşil Şehir Eylem Planı ise, gururla ifade etmeliyim ki Türkiye'de ilk defa İzmir için hazırlandı. Bu iki planın özeti mahiyetinde olan Doğayla Uyumlu Yaşam Stratejimiz, İzmir'in bu alandaki tüm eylemlerini bütünleştiren bir ufuk tarif ediyor ve 25 yenilikçi proje örneği sunuyor. Bu projelerin çok daha fazlası, Yeşil Şehir Eylem Planı ve İklim Eylem Planı'mızda yer alıyor. Tüm bu çalışmalarımız sonucunda şu üç noktaya varmayı hedefliyoruz; Doğal afetlere dirençli bir şehir olmak, refahı artırmak ve adil paylaşımını sağlamak, biyolojik çeşitliliği korumak" diye konuştu.

Türkiye'ye ilham olacak

Soyer son olarak, "Dünyada hiçbir şey, bir sabah uyandığımızda kendiliğinden daha güzel bir hale gelmeyecek. Şayet dünyamız, ülkemiz ve şehirlerimiz daha iyi yönde değişecekse biz bunu dişimizle, tırnaklarımızla, tüm engellere rağmen koruduğumuz kararlı duruşumuzla başaracağız. Biliyoruz ki, her şey önce hayal etmekle başlar. Doğayla uyumlu ve adil şehirlerin inşası ancak hayal edebilme gücünü koruyan ruhların birbirine kenetlenmesiyle mümkün. Burada yapmaya çalıştığımız da, tam böyle bir şey. Dünyanın yeni şehirlerini tasarlamak için yola çıkmak. Yol üzerinde, daha güzel bir dünya hayalini yaşayan ve yaşatan herkesle buluşarak çoğalmak, tek yürek olmak. Bu yolculuğumuzda bizi yalnız bırakmayan, Yeşil Şehir Eylem Planı ile Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı'nın hazırlanmasına hibe ve uzman desteği sağlayan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'na ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu'na teşekkür ederim. İzmir'de doğayla uyumlu bir yaşam sürmek için attığımız adımların ülkemize ve dünyaya ilham vermesini diliyorum. Katılım ve desteğiniz için hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum" ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi