FATİH ÖZKILINÇ- Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) 40’ıncı toplantısı İzmir’de başladı. 22-23 Kasım tarihlerinde Swissotel Büyük Efes’te gerçekleşecek toplantı TOBB Başkanı ve Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Türkiye tarafı Eş Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Üyesi ve Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi AB tarafı Eş Başkanı Peter Clever, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Dış İlişkiler Bölüm Başkanı Dimitris Dimitriadis, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut ve Avrupa Komşuluk Politikaları ve Genişleme Müzakereleri Genel Direktör Yardımcısı Maciej Popowski’nin açılış konuşmalarıyla başladı. Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi (KİK) 40’ıncı toplantısında Türkiye-AB ilişkileri masaya yatırıldı.

Toplantıda konuşan TOBB Başkanı ve Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi Türkiye tarafı Eş Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin AB ilişkilerine değinerek son yıllarda Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler durgunlaşmaya başladığını söyledi. Hisarcıklıoğlu, “Bugün Türkiye ve AB ilişkilerinde yakın diyaloga her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. 1995 yılından bu yana, Türkiye-AB KİK, iyi günde ve zor günlerde bir araya gelmeyi başarmıştır. Bugün de Türkiye ile AB arasındaki diyaloga desteğimizi göstermek için bir kez daha bir aradadır. Gümrük birliği, Türkiye ekonomisinin dönüşümünde en önemli araç olmuştur. Katılım müzakereleri bunu daha da genişlemiştir. Katılım müzakerelerinin olumlu etkisini birçok alanda hepimiz hissettik. Hem AB hem de Türkiye için ortak bir gelecek düşünmemizi sağlayan bir gündemimiz vardı. Ancak son yıllarda ne yazık ki Türkiye ile AB arasındaki ilişkiler durgunlaşmaya başladı. Öte yandan hepimiz biliyoruz ki birbirimize ihtiyacımız var. Mevcut durumu bu haliyle sürdürmemiz mümkün değil” dedi.

İşbirliğimizi daha öteye götürmeliyiz


Hisarcıklıoğlu sözlerinin devamında ise şunları kaydetti:  “Suriyeli mülteciler konusundaki işbirliği, olumlu bir gündem maddesi olarak, yeniden ortak bir gelecek düşünmemize yardımcı olacak kadar derin değil. İşbirliğimizi daha da öteye götürmeliyiz. Bana göre, Başkan Ursula von der Leyen tarafından sunulan "Yeşil Mutabakat" olumlu gündemin bir anahtarı olarak düşünülmelidir. Yeşil Mutabakat döneminde gümrük birliğinin modernizasyonunu şu an çok ihtiyacımız olan ve ilişkileri güçlendirecek bir adım olarak görüyoruz. Bu ikisi birbiriyle bağlantılı. Bu, hem Türkiye’deki hem de AB'deki iş dünyalarına da yardımcı olacaktır. Çünkü Yeşil Mutabakat süreci, gümrük birliği modernizasyonu gündemini kökten değiştirecek bir yapıdadır. Buna ek olarak, AB-KİK olarak afet yönetimini yakın işbirliği alanı olarak kabul ediyoruz. İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine tanık olmaya başladık. Bu yaz çıkan orman yangınları Türkiye, Yunanistan ve diğer Akdeniz ülkelerini çok kötü etkiledi. Türkiye, Almanya ve diğer AB üye ülkelerindeki seller de ortak endişe kaynağıydı. Deprem hem Türkiye hem de Yunanistan'ın ortak meselesi oldu. Bu da her iki ülke halkı arasında ortak bir dayanışmaya da yol açtı.

AB, Türkiye'nin bir numaralı ticaret ortağı

Türkiye'nin sivil toplum kuruluşları uzun yıllardır AB-Türkiye mali işbirliğinden yararlanmaktadır. Ancak bu fonların miktarının azaldığını gözlemliyoruz. Türkiye, ekonomisini Yeşil Mutabakat, döngüsel ekonomi ve dijitalleşmeye adapte edebilmek üzere dönüştürmek zorundadır. Dolayısıyla bu tür destekleme fonlarının miktarını artırmak için desteğinizi rica ediyoruz. Tüm Türkiye vatandaşları için, ancak özellikle iş dünyası için vize diyaloğunun başarıya ulaşması gereklidir. Burada da desteğinize ihtiyacımız var. Bildiğiniz gibi AB, Türkiye'nin bir numaralı ticaret ortağıdır. Türkiye’de AB’nin altıncı büyük ticaret ortağıdır. Ticaretimizin çoğu kara taşımacılığı ile yapılmaktadır. Hem AB’ye giden hem de AB’den gelen ticaret hatlarımız, transit kotalarıyla karşı karşıyadır. Bu da, hem maliyetler ve hem teslimat sürelerini olumsuz etkilemektedir. Bu konunun çözümü için de yine desteğinize ihtiyacımız var. Türkiye'ye ve AB üyelik sürecine yeniden enerji vermeliyiz. Türkiye'nin sivil toplumu olarak her türlü yapıcı girişimi desteklemek için buradayız. Bu sürece karşılıklı katkıda bulunabileceğimiz pek çok konu bulunmaktadır.”

“Birlikte yapmamız gereken birçok şey var”

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Üyesi ve Türkiye-AB Karma İstişare Komitesi AB tarafı Eş Başkanı Peter Clever ise “Tüm anlaşmazlıklarımıza rağmen birbirimizle temas halinde olmalıyız. İşveren grubunun bir temsilcisi olarak diğerlerine şu soruyu soruyorum, en iyi ticaretimiz nerede? İyi ekonomik gelişmeyi nerede yaşıyoruz? Hukukun üstünlüğünün  gerçeklik olduğu yerlerde sürüyor ilişkilerimiz. Yargıçların herhangi bir şekilde yürütme etkisi olmadığı yerlerde işi yürütüyoruz. İtilafın üzerine çıkabiliriz. Bunların ötesinde iki meseleye odaklanmak istiyoruz; birincisi, ortak afet yönetimindeki değişiklikler... Aynı ekipmanlara sahip olmalıyız. Bir afette mücadeleye derhal başlamaya ihtiyacımız var. Diplomatlar için yeni bir durum ama üzerinde konuştuğumuz durum hep bu. İkincisi, ekonominin yeşillenmesi önemli uzun vadeli bir ihtiyaç. Paris zemininde hareket ediyoruz mutluyuz ama dönüşüm sürecini nasıl gerçekleştirmeliyiz? Birlikte yapmamız gereken birçok şey var. şanslar ve riskler bizi bekliyor” diye konuştu.

Avrupa Komşuluk Politikaları ve Genişleme Müzakereleri Genel Direktör Yardımcısı Maciej Popowski da Türkiye’de yargı  kurumlarının tarafsız bir şekilde çalışmasının sağlaması gerektiğini söyledi. Popowski,  “Türkiye'deki sivil toplumun serbest hareket etmesi sınırlı, ifade özgürlüğü sınırlandırılmış durumda. Bu noktada politik değişikliklerin ülkedeki toplumsal ve ekonomik sorunların karşısında yaşamaya devam etmesi Türkiye'deki sivil toplumun desteklenmesi gerekiyor. Türkiye bu noktada sendika haklarına en üst saygıyı gösteriyor” dedi.

“Çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız”

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut  da “Geçtiğimiz iki ay içinde AB Türkiye arasında üst düzey görüşmeler oldu. Bunlar arasında göç önemli bir konuydu. İklim krizi üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Bu konuda önemli toplantılarımız oldu. Geçtiğimiz bir kaç yılla karsılaştırınca daha iyi bir yolda gittiğimizi gösteriyor. Gerçekten çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. En önemlilerinden biri iklim değişikliği, Afgan sorunu ve göç diyebiliriz. Suriye ve Libya da ek olarak devam ediyor. İklim değişikliği açısından Türkiye'nin Paris anlaşmasını imzalamasını büyük memnuniyetle karşıladık. Aynı taraftayız. İş dünyasının da bu kararın alınmasında önemli rol oynadığını düşünüyorum. 2050 yılında AB'nin hedefe ulaşacağını söylüyorduk. Türkiye de 2053 yılı itibariyle kabul etmiş durumda” diye konuştu.

“Birlikte hızlı hareket edebilmek önemli”

Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi Dış İlişkiler Bölüm Başkanı Dimitris Dimitriadis, “Akdeniz'e sosyal hayat ve ekonomi açısından çok önemli değişiklikler ortaya çıktı. Bunlar Avrupa için önemli gerginlik kaynağı oldu. Polonya, Belarus,  Litvanya’ da yaşananlar Türkiye’de KİK’in aktif çalışmasının ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Fiziksel felaketlerde birlikte hızlı hareket edebilmek önemli” dedi.

“AB ile ilişkimiz göç ve para konusuna indirgenemez”

Türkiye AB ilişkilerinde olumlu gelişmelere değinen Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı da “ Türkiye özellikle hizmet ve Ege bilgesinde bunu başardı. Bu yeterli bir faktör değil. Diğer bölgelerden provokasyonların gelmemesi önemli. Kıbrıs adasından da bunu bekliyor pozitif ilişkileri devam ettirmeyi düşünüyoruz. AB’nin bir parçası İzmir. Üyeliğe giriş perspektifinden bahsediyoruz tabii ki yarın değil, üzerinde çalışılması gereken bir konu ancak tam üyelik önemli. Tam üyelik sürecinin düşürülmüş olması bizim gibi ülkeler için bir de motivasyon kaynağı. Türkiye eskiden bulunduğu yerde ama Türkiye’nin üyeliği bazı devletlerin davranışları sebebiyle itiliyor. Politik sebeplerle üyelik sürecimiz beklemeye alınması motivasyonumuzu düşüren bir uygulama oldu. Sadece Kovid-19 değil sağlık, tarım ve birçok alanda iş birliği içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Göç konusunda önemli iş birliğimiz oldu ancak AB ile ilişkimiz göç ve para konusuna indirgenemez. Bu para Türkiye’ye değil Türkiye'deki Suriyelilere veriliyor. Fonlamayı olumlu karşılıyoruz ama Türkiye aday ülke olduğu fonlardan düşürülmemesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Editör: Haber Merkezi