Halide Demir- CHP tarafından PM kararıyla yeniden aday gösterilen ve halen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Aziz Kocaoğlu ile İzmir'in sorunlarını, görev dönemi boyunca yaptıklarını-yapamadıklarını, projelerini, önümüzdeki dönem planlarını, en güçlü rakibi olarak görülen AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme eski Bakanı Binali Yıldırım'a karşı nasıl bir kampanya yürüteceğini, 397 yılla yargılandığı ve 28 Şubat'ta görülecek olan dava sürecini nasıl karşıladığını, ceza alması durumunda sürecin nasıl işleyeceğini konuştuk.
Sorularımızı yanıtlayan Aziz Kocaoğlu, seçimde almayı hedefledikleri oy oranını en az yüzde 60 olarak açıkladı.

En güçlü rakiplerinizden AKP adaylarının tamamına yakınını açıkladı. Değerlendirmeniz nasıl?

AKP adaylarının 27'sini açıkladı. Biz de 10 ilçede açıkladık. Önümüzdeki günlerde bizim adaylarımızın tamamı da açıklanacak. Tabi ki AKP de, CHP de MHP ve diğer partiler de değerlendirme yaparak seçimde en fazla oy alacaklarına inandıkları adayları belirlediler. Hayırlı olsun diyorum partilere.

CHP'nin tüm adayları hala açıklanmadı, seçime az bir süre kaldı, bu partinizin aleyhine bir durum değil mi?

Gecikme olacağını sanmıyorum. Gecikme olmaz, yakında ilgili kurullar en kısa zamanda açıklarlar. Aleyhimize bir durum yok.

Sizin hem partinizin hem şahsınızın hem de iktidara tepkili olanların oylarını aldığınız söyleniyor. İktidarın yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sürecine tepkili olanların oyu da size mi gelecek?


Bunu bilemiyorum. Tepki oyları meselesi; bugün de konuşuluyor. Tepki oyu mutlaka vardır, her partiye tepki oyu vardır. Karşı tarafa gider. Kendisini ikinci en yakın partiye gider yahut ona göre çeşitli mülahazalarla oy kullanır. Ama bu şu demek değildir; CHP ya da Aziz Kocaoğlu tepki oylarıyla seçim kazanıyor diye bir şey söz konusu değil. Tepki oylarının oranı hiçbir zaman çok büyük boyutlara, seçim kazandıracak boyutlara ulaştığına inanmıyorum. Siyasi anlamda olabilir, partiye olabilir ama kişi anlamında olmaz. Bir partiye duyulur, başka partilere oy verilir ama şahsa çok uzun boylu Bir şey olmaz. Eğer şahsa oylar geliyorsa, bunda bir CHP'nin oylarının artması, CHP oy tabanının desteklemesi vardır. İkincisi 10 yıldır büyük şehir belediye başkanlığı yapıyoruz. Sayısız proje ve yatırıma imza attık. Ayrıca tüm hemşehrilerimizi de ayrım yapmadan kucakladık. Hangi siyasi partiden, etnik kökenden ve inançtan olursa olsun tüm hemşehrilerimiz ayrım yapmadığımızı, adil olduğumuzu ve tüm İzmirlilerin belediye başkanı olduğumuzu her platformda vurguluyorlar. Eğer bize oy artışı geliyorsa bizim bu tutumumuz ve yaptığımız hizmetlerdendir. Hizmetleriniz olmazsa sadece duruşunuzla oy kazanamazsınız. Hizmet yok, duruşunuz doğru yine oylarınızı arttıramazsınız. Hem belediye başkanlığının gereğini yapacaksınız. Temel görevlerinizi yerine getireceksiniz hem de ilişkilerinizi insanları severek çalışacaksınız, insanı sevmeden belediye başkanlığı yapılmaz zaten. İnsanları severek yapacaksınız, biz de öyle yaptığımızı sanıyoruz. Hemşehrilerimiz de bizim sadece ve sadece hizmet aşkıyla bu görevi yaptığımızı, iyi niyetle-samimiyetle-hiçbir art niyet olmadan büyükşehir belediye başkanlığı görevi yaptığımıza inanıyorlar. Bu da zaten en önemli şey, benim için çok önemli.

Rakibiniz AKP'nin ülke gündemini ve kamuoyunu sarsan 17 Aralık Operasyonu ve diğer yolsuzluk ve rüşvet iddialarına adının karışmasıyla kan kaybettiğini düşünüyor musunuz? Siz en başından beri 'Binali Bey benim rakibim olsun' diyordunuz. Artık rakibiniz, şansı nedir?

Binali Bey ile beraber yarışacağız. Binali Bey'in gelmesini ben gerçekten canı yürekten istedim. Onunla birlikte seçime girmek benim için önemli, ayrı bir anlam taşıyor, yarışı götüreceğiz. İşin bu 17 Aralık süreci beni ilgilendirmiyor. Bu yargıya intikal etmiş bir konu. Kimseyi suçlayamam, elimde bir delil yok. Ben o konularda konuşmamayı yeğliyorum.

İzmirlilerin sadece yerel değil ülke gündemini de takip eden ve sürece tepki gösteren bir tutum sergiledikleri bilinir ama...

Tabi ne kadar yansıyacak ne kadar yansımayacak bilemiyorum. Benim gönlüm 17 Aralık sürecinin olmamasını isterdi, bütün normal şartlar altında, Binali Yıldırım Bey ile yarışalım. O da 17 Aralık sürecinde aynı tepki oyları gibi bize Bir şey olarak dönmesin hem genelde hem rakipler tarafından, böyle bir niteleme olmasın isterdim. Keşke bu tür olaylar hiç olmasa. Bunların hiç aslı astarı olmasa. Bunlar Türkiye'nin ve ülkenin gündemine gelmese. Mesela 2 Mayıs 2011, 22 Kasım 2011 hiç yaşanmasa, arkadaşlarımız hiç 22 aya kadar içeride tutuklu kalmasalar. Gönül hiçbirini istemiyor, ne kendimiz için istiyoruz ne de başkaları için. Ama bizim tek dileğimiz var başından bu tarafa; adalet yerini bulsun, suçlu varsa Türk adaleti önünde cezasını çeksin.

AKP'nin yumuşak karnı size göre son yolsuzluk ve rüşvet operasyonları süreci mi? Ya da Gezi protestoları ile başlayan muhalefet eylemlilikleri mi? Seçim propagandanızda bunlara ne kadar değineceksiniz?

Ben yumuşak karından ziyade; rakibimiz hizmeti ön plana çıkartarak, 'Biz hizmet adamıyız' noktasından hareketle hizmet yaptıklarını söyleyerek süreci götürmek istiyor. Biz zaten onlardan bir ay önce yaptığımız hizmetleri rakamlarla, merkezi hükümetin de İzmir'e yaptığı hizmetleri rakamlarla anlata anlata, rakamlar da devletin, Hazine'nin, Maliye Bakanlığı'nın, Türkiye İstatistik Kurumu'nun rakamları, bu rakamlarda bir manipülasyon yok, zaten bu tip şeyleri biz beceremeyiz de, ama gördük ki hizmet konusunda da koskoca bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile İzmir Büyükşehir Belediyesi hizmette de yatırım ölçeğinde de öne geçmiş. Bu, bizim için çok sevindirici. Hizmette de yarışıyoruz, hizmette de kat be kat fazlayız. Kentin tüm sorunlarını çözmeye çalışıyoruz, çözüyoruz. Kendi işimiz olanı da olmayanı da. Belediyenin yazılmış görevlerini de yazılmamış görevlerini de, yerelde kalkınmayı sağlayacağız diye 10 yıldır yola çıkmışız. Ne gerekiyorsa onu yaparak, olanak yaratarak, finans yapımızı güçlendirerek yolumuza devam ediyoruz. Hizmette yarışı sürdürüyoruz. Hizmet en güçlü noktaları çıkışında bir defa hizmette İzmir'e tüm illere de baktığınızda İzmir'e hizmet konusunda bir mesafe almadıkları, yatırım yapmadıkları, zorunlu yatırımların dışında bir yatırım, İzmir'in kalkınması için bir yatırım seferberliğine girmedikleri, tam tersi İzmir'e yapılacak yatırımların kısıldığını, şu anda metroda da aynı şeyi görüyoruz, - Ankara-İstanbul-İzmir kıyaslamasında- hizmetten başka da, hizmette de bu durumda olduklarına göre hizmetten başka da bize söyleyecekleri bir şey yok. Seçim bu atmosferde gidecek. Biz kendi projelerimizi, kente bakışımızı, yönetim anlayışımızı, insana bakışımızı, kentin kalkınması için gerçekleştirilmesi gereken projeleri, niye yapacağımızı, kente ve kentliye ne fayda sağlayacak diye bunları konuşacağız.


Adaylığınız bir kişinin itirazı dışında Parti Meclisi'nde (PM) onaylandı ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, resmi olarak açıklamadı?


PM kararı açıklandı ama genel başkan buraya gelip aday tanıtımı yapmadı. İlçe belediye başkanları da belirlendikten sonra gelip burada tanıtım yapacaktır. Açıklandı artık. PM'den karar çıktıktan sonra kesinleşmiş olur.

PM kararı çıktı ama bunun resmi bir karar haline getirilip genel başkan tarafından açıklanması gerekmiyor mu? Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) 18 Şubat'a kadar aday bildiriminin resmen yapılması lazım. Önünüzde 28 Şubat'ta da mahkeme süreciniz var. Mahkeme kararı olumsuz olursa ve adaylığınız YSK'ya bildirilmiş olursa, CHP'nin adayını geri çekmesi sözkonusu olmaz ve CHP adaysız kalır mı?


Hayır. Merak ediyorsanız bir sıkıntı yok. PM kararı açıklandı. Bizim davamız 28 Şubat'ta. 28 Şubat'ta diyelim ki, mahkeme bizi 397 yıla mahkum etti. Tamam. Ama Yargıtay süreci var. Bizim seçme ve seçilme hakkımız devam ediyor. Biz seçime gireriz. Halkımız takdir ederse belediye başkanı oluruz. Yargıtay bizim 397 yılı onaylarsa, sonra biz düşeriz. Bizim yerimize belediye meclisinden bir arkadaş seçilir, işine devam eder. Koltuk boş kalmaz yani.

397 yılla yargılandığınız 28 Şubat'taki dava duruşmasında nasıl bir karar bekliyorsunuz. Olumlu veyahut olumsuz karar da tavrınız ne olacak?

28 Şubat'tan sonra artık çok geç. Kimse Bir şey yapamaz. Biz seçime gireriz. Seçimden sonra karar açıklanır. Bu üzerinde durulacak bir konu değil. Bugün herkes de biliyor ki, dünya alem biliyor ki, bırakın Türkiye'yi Avrupa'da birçok kurum, kuruluş ve siyasi biliyor ki, İzmir'de Bir şey yok. İzmir örnek çalışan kurumlardan bir tanesi. Bu dava sürecinden sonra biz hiçbir teminat göstermeden Uluslararası kredi kuruluşlarından kredi aldık. Onun için bu Bir şey değil. Gülüp geçilecek bir iş. Hatta şimdilerde 'Oy al, yan gelip yat' diye bir tabir kullanılıyor. Bizim arkadaşlarımız yattılar. Ama erkekler Buca Cezaevi'nde, hanımlar da Bergama ve Şakran Cezaevi'nde yattılar. Evet yattılar ama yan gelip yatmadılar. Tutuklu olarak yattılar. Bunun da altını çizmek istiyorum.

Binali Yıldırım sıkı ve sert bir çalışma yapacaklarını belirtti. Sizin nasıl bir seçim çalışması yapacaksınız? 50 bin adet parfüm dağıtımı eleştirildi. Ali Engin'in hakkaniyetli seçim çalışması olmayacağı, bakanlık olanaklarının kullanılacağı şeklinde açıklamaları olmuştu.

Biz hakkaniyetli olmasından yanayız. Ve hakkaniyetli olduğu müddetçe bizim en ufak bir itirazımız olmaz. Olmadığında da ki olmadığını da İzmirli hemşehrilerimizle paylaşırız.

Yıldırım'ın şantiyeleri gezmesinin etik olmadığını, artık Bakan olmadığını söylemiştiniz..


Bu, parfümdür, şantiyeleri gezmesidir. Şantiyeleri gezmesi şık değil bana göre. Onu da ben paylaştım. Ama ben 2004 seçimlerinde de Bornova'da güle oynaya seçim kampanyası yürüttüm. Hiç kimseye herhangi birşeyde bulunmadım. 2009'da da. 2014 kampanyasının da centilmence geçmesi için elimden gelen her türlü çabayı göstereceğim. Umuyorum rakipler de aynı değerlendirmeyi yaparlar. Biz güle oynaya, tatlı bir rekabet içerisinde seçim sürecini yaşayacağız.

Binali Yıldırım, kendi ekibini kendisi belirledi, Başbakanın onayına sundu ve açıkladı. Sizin adayların belirlenmesindeki tavrınız, düşünceniz muhakkak olmuştur. Sizin tavrınız, desteğiniz ne olacak. Sonuçta kendinizce bir ekip oluşturmak isteyebilirsiniz.

CHP daha parti içi paylaşıma açık. Lider partisi değil. CHP'de herkes tarafından eleştirilse de Türkiye'nin en ilerici partisi. Demokrasi yarışı yerleştirmeye çalışan parti. Zaman zaman her parti gibi orada da yöntemlerden vazgeçme söz konusu oluyor. Bizler tek başına büyükşehir belediye başkan adayının belirlemesi gibi bir şey söz konusu değil. Tabi ki bizim de fikrimiz alınıyor. AKP'de yöntemin ne olduğunu bilmiyorum ama yöntemin mutlaka genel başkan, Başbakan ile konuşulduğunu zannediyorum. Ama biz düşüncelerimizi söyleyip en son seçici kurullarımızın süzgecinden geçtikten sonra genel başkanın ve ilgili kurulların, PM ve MYK'nın karar vermesi sonucunda oluşacak. Biz aklımızın erdiğini, doğru bildiğimizi, hiçbir yan tutmadan, sadece partinin menfaati ve seçimde maksimum oy alacağımız aday adaylarını ve CHP'nin ilkelerini taşıyan arkadaşlarımızı sunacağız, görevimiz bu.

Tramvay gibi ihalelerin seçime bu kadar az bir zaman kala yapılacak olmasının 'etik dışı' olduğunu savunan diğer siyasi parti adaylarının açıklamaları var.

Herkes de biliyor ki, en iyi de bunu Binali Yıldırım biliyor, biz birkaç senedir tramvay projelerinin onaylanmasını bekledik. Bu süreci biz aştıktan sonra, hazır, önümüze gelmiş tramvay ihalesine çıktık. 26 Şubat'ta dosyalar açılacak, ihale süreci başlayacak. Bunun seçimle bir alakası olduğunu sanmıyorum. Hazır ihaleyi de bitiriyoruz, tüm prosedürler bitiyor, kredisini hazırlıyoruz, herşey bitiyor. Hangi arkadaş gelirse gelsin, biz gelirsek biz devam edeceğiz. Ya da kim gelecekse önünde hazır, halledilmiş bir iş olacak. Yapım sürecine girmiş bir işle karşı karşıya gelmiş olacak. Budan güzel şey mi olur? Tramvay yapılması niye durdurulsun ki. Nasıl bir gerekçe olabilir ki? Güzergahlar konusunda çeşitli görüşler söz konusu. Biz paylaşarak yaptık bunları. Herkesin görüşüne saygılıyız ama biz sorumluluğu alarak ve bilimi rehber alarak karar verdik, çalıştık. Nerenin niye olmadığını, olmayacağını günlerce, saatlerce çalıştık. Bu konuda da bir sıkıntımız yok.

Denizli, 'tutunma telaşı'ndaydı

Sizin danışmanlığınızı da yapan AKP İzmir Milletvekili İlknur Denizli, Binali Yıldırım tarafından Konak'tan belediye başkan adayı olarak gösterildi. Kendisi ayağı kırık olduğu halde seçim çalışması yapacak. Denizli, sizi en fazla eleştiren ve bu nedenle sizin de birkaç kez tepkiyle karşılık verdiğiniz bir isim. Şansını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hayırlı olsun Denizli'ye. Biz Denizli'ye geçmişteki birlikte çalışmamızın hatırına milletvekilliği sürecinde de çok rencide edici açıklamalarının dışında cevap bile vermedik. Hoşgörüyle karşıladık. Cevap vermek gereğini bile duymadık ama birkaç tane son derece rencide edici ve belki maksadını aşan, belki yeni gittiği yerde 'tutunma telaşıyla' verdiği, yaptığı açıklamalar vardı. Onlara sadece yine lisan-ı münasiple açıklama getirdik. Biz kendisine hayırlı olsun diyoruz. Konak'ta yaşayan hemşehrilerimiz karar verecek kimin kazanacağına. Ama biz inanıyoruz, hemşehrilerimiz Konak'ta da diğer 30 ilçede de bizi 2009 sürecinden daha çok destekleyecekler. Bulgular ve kamuoyu yoklamaları da onu gösteriyor. Tabi seçimdir, hepimiz saniyesine kadar 30 Mart akşamı sonuçlar açıklanıncaya kadar her saniyeyi değerlendirerek çalıştıracağız.


TOMA'lara su vermem gerekti

Açılım sürecine de destek verdiniz, Gezi Protestocularının yanında da bulundunuz ama TOMA'lara su vermekle de suçlandınız?

Ben belediye başkanıyım. Evet hem açılım sürecinde ülkede barışın olması için Diyarbakır-İzmir, İzmir ve Diyarbakır'ın birbirini tanıması, insanların kaynaşmasının kalıcı barışa katkı koyacağına inandığım için ve siyasilerin yapacağı veyahut Uluslar arası aktörlerin yapacağı barışın kalıcı olmayacağına inandığım için Diyarbakır'a gittim. Çok da önemli bir orada, ülke barışına katkı koyduk. Ben Gezi sürecinde Gündoğdu Meydanı'nda bulundum. Hemen hemen her akşam gittim, işim olmadığı birkaç akşam da oldu. Ama aynı zamanda ben belediye başkanıyım. Belediye başkanı olarak da itfaiye biriminin Valiliğin talebi doğrultusunda TOMA'lara su vermem gerekti.

EXPO treni kaçtı

İzmir EXPO'yu yine kaybetti. Suç ya da suçlu var mı? Varsa kimin ne oranda eksikliği ya da suçu var?

O iş bitti. Bir tren kaçtı. Yani şimdi burada suçlu aramak doğru değil. Ama ben şunu söylüyorum, ileriye bakmak zorundayız. İlk kaybettiğimizde de aynı şeyi söyledim, gelin İnciraltı'nı aynı konsepte planlayalım, yatırımcı davet edelim, biz 2015'te EXPO yapmış gibi oluruz dedim. Geldik 28 Kasım'da yine aynı şeyi söyledim; gelin İnciraltı'nı planlayalım, sağlık konseptiyle, buraya bir sağlık kampüsü yapalım. Biz 2020'de EXPO'yu yapmış gibi oluruz diye. Yapmıştan da öteye geçeriz hatta. Tüm kentliyle birlikte, İnciraltı'nın planlanmasıdır önemli olan. Orada 4 bin dönümlük sağlık kampüsünün kurulması bizi EXPO yapmış kadar kazançlı kılacaktır. Kenti ayağa kaldıracaktır. Biz buna inanıyoruz. Elimizden tutan yok. Burada hükümet, burada biziz. Burada şimdi hükümetin eski bir bakanı belediye başkan adayı olarak yarışıyor. Gelin hep birlikte planlayalım.
Editör: Haber Merkezi