İzmir Büyükşehir Belediye eski Başkanı Yüksel Çakmur, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen hafta ilçe başkanları, milletvekilleri ile İzmir’de bir araya geldiği toplantıda, "Her yerde önseçim yapılacak' diye bir şey yok. Bazı yerlerde belediye başkanları ön seçim ihtimaline karşı eş, dost, akraba, hemşerisini üye yapıyor. Hastalıklı bir üye yapımız var" sözlerinin ardından, Kılıçdaroğlu’na mektup yazdı. Mektubu, özel kalem aracılığı ile Kılıçdaroğlu’na ulaştıran Çakmur, şunları ifade etti:

"Tüm siyasi partilerde ama özellikle sosyal demokrat partilerde eleştiri ve özeleştiri elbette ki en değerli unsurdur. Ancak, bir Genel Başkan olarak sizin özeleştiriniz kanımca maksadını aşmakta, güvendiğimiz tek unsurumuz olan örgütümüzü güvensiz, hastalıklı, inandırıcı olmayan, köksüz yapı durumuna itmektedir. Demokrasinin temel unsuru olan seçme ve seçilme özgürlüğü birkaç hatalı tutumu, birkaç kişisel kusur ve kötüye kullanma yüzünden askıya alınabilir, ertelenebilir ya da tümüyle ortadan kaldırılabilir bir yapı olamaz. 12 Mart bunu yaptı. 12 Eylül bunu yaptı. Bütün otoriter rejimler bunu yaptı. Demokrasiyi askıya aldı. Hak ve özgürlükleri askıya aldı. Otoriter bir rejim getirdi. Otoriteryanizme dayalı tek adam düzeni getirdi. Bunların acısını çektik, çekiyoruz. Hile yapan varsa, naylon üye kaydeden varsa ve siz bunun faillerini biliyorsanız o zaman sorunun çözümü bu yapı hastalıklı deyip demokrasiyi kaldırıp olağanüstü hal rejimi ilan etmek değil, kusurlular hakkında parti içi disiplin mekanizmasını çalıştırmak ve sorunu çözmektir."

ÖRGÜTE GÜVENİN, İNANIN

Çakmur, mektubunda şu görüşlerine yer verdi:

"Sözü geçen bu bir takım belediye başkanları veya diğer kamu yöneticileri acaba geçmiş tarihte bulundukları mevkiye merkez yoklaması veya genel başkan iradesiyle mi getirilmişlerdir? Yoksa parti içi demokrasi ve önseçimle mi gelmişlerdir? Hastalıklı olan yapı demokrasi midir? Oligarşi midir? Şimdi derseniz ki, ben bütün örgütü kastetmiyorum, CHP tabanını kastetmiyorum, hile yapan birkaç kişiyedir sözüm, o halde demokrasiyi lağvetmeye ne gerek var? Hiç merak etmeyin, bu birkaç hilecinin cevabını demokrasi içinde katılımcı örgüt layıkıyla verecektir. Güvenmezseniz iktidar olamazsınız. Örgütüne güvenmeyen bir parti eliti halkın güvenini kazanamaz. Çünkü halk kendisine de güvenilmeyeceğini bilir. Unutmayın, hesap vermeyenler hesap soramazlar. Parti içi demokrasi olmazsa, mevki sahipleri mevkilerini koruma mücadelesi verir. Parti içi demokrasi olursa, mevki sahipleri halk adına mücadele verir. Bunca anti demokratik uygulamaya karşın sinmemeleri, pasifleşmemeleri gerekiyor. Eğer örgüt isterse önünde hiçbir güç duramaz. Türkiye siyasetinde genel başkan sultasını, parti içi oligarşiyi yıkan, yeni bir demokrasi geleneği yaratan gerçek sosyal demokratik parti olabilmemizi çok dilerim. Tarihimizde bunu yakaladığımız anlarda hep büyük başarılar elde ettik. İktidar olduk. Eğer iktidara gelmek istiyorsak, örgütümüze ihtiyacımız var. Bu ancak örgütü partide iktidar sahibi kılarsanız olabilir. Türkiye’yi karanlıktan çıkaracak, despotluğa, totaliter düzene son verecek en önemli güç CHP’nin örgütüdür. Bu örgüte güvenilmelidir, inanılmalıdır. Seçme ve seçilme hakkını örgüte vererek, yargı güvencesinde tüm kayıtlı üyelerin katılımıyla ön seçim örgüt gücü ve kararlılığıyla yapılarak, demokrasi sağlam temellere oturtulmalı, kardeşlik, özgürlük, eşitlik sağlanmalı ülke aydınlığa kavuşturulmalıdır. Şimdi önümüzde bir fırsat var. Bunu iyi değerlendirmek lazım. Yoksa, sadece parti açısından değil, tüm Türkiye açısından benim hiç de parlak görmediğim bir geleceğe doğru hızla ilerliyoruz."
Editör: Haber Merkezi