Süleyman Gülen- Türkiye'de sağlıkta şiddetin sağlıkta dönüşüm programı ile başladığını belirten Prof Dr. Obuz, bu sistemi kışkırtılmış sağlık talebi olarak tanımladıklarının altını çizdi. Prof. Dr. Obuz "Hepsi fiziksel olmayan sözlü şiddetle de her gün karşılaşıyoruz. Bunun nedenlerine bakmamız gerekiyor. Bunun temel nedeni son 15-16 yıldır uygulanan sağlıkta dönüşüm programı. Hastaları daha fazla sağlık kurumlarına yönelten ve daha fazla sağlık hizmeti istemelerini sağlayan bir sistem bu. Biz buna kışkırtılmış bir sağlık talebi diyoruz. Bunun karşılığı çok fazla hastayla baş başa kalan ve bu hastalara yeterince vakit ayıramayan hekimler oluyor. Siz bir hastaya 15-20 dakikadan az bir zaman ayırırsanız her şey mükemmel olmayabilir. Hasta derdini anlatamayabiir, yeterince mutlu olmayabilir. Hekim onu anlayamayabilir. Hastayı çok fazla tetkiklere boğmuş olabilirsiniz. Hekimlerimiz görüntüleme laboratuvar tetkiklerini çok fazla istiyor. Bunun da bir nedeni işleri daha kısa sürede bitirebilmek. Belki de kendilerini koruyabilmek. Türkiye dünyada nüfus başına en fazla MR çekilen ülke. Türkiye'de sağlıkta ortalama 8-9 başvuru var. Niceliksel olarak bir sayı artışının olması Türkiye'nin sağlığının giderek düzeldiği anlamına gelmiyor" dedi.

 

İyiye gitmiyoruz

Artan nüfus ve değişen toplum ile Türkiye sağlığının iyiye gitmediğini söyleyen Prof. Dr. Obuz, yüksek döviz kuru yüzünden ilaçların bulunamaz hale geldiğini belirtti. Prof. Dr. Obuz "Türkiye'de sağlığın çok iyiye gittiğini söyleyemeyiz. Gün geçtikte pahalılaşıyor. Hasta yönünden bakarsak eğer katkı payları her geçen gün artıyor. Normal SGK'nın ödediğinin dışında 14-15 kalemde katkı ödüyor hastalar. Şuan en önemli şey dövizle gelen ilaçların bulunamaz hale gelmesi. İlaç veren kurumlar ilaçları eczanelere verirken dövizi 2.69'a sabitlemiş durumda. Onlara sorduğumuzda onlar da bu durumdan çok şikayet ediyor. Kur 6 buçuk liralara çıkmışken 2.69'dan ilaç veriliyor. Bu da hastanelere ilaç verilmemesine yol açıyor. Giderek ameliyatta kullanılacak materyallerin kullanılamaz hale gelmesine neden oluyor. Örneğin kanserde kullanılan bir takım ilaçlar bulunmaz durumda. Bu giderek daha kötüye gidecek. Çünkü ilaç firmaları da bunu belli bir noktaya kadar tolere edebiliyorlar. Bütçeleri iyi olan büyük firmalar ayakta kalıyor, küçükler batıyor. Hastalar bu katkı patlarını ödememek için acil servislere gidiyor. Şiddetin önemli kaynalarından bir tanesi de bu. Acil servis acil olmayan pek çok hasta ile dolmuş oluyor.

Aciller büyük bir kriz

Durumu acil olsun olmasın herkesin katkı paylarından kaçınmak için acil servisleri tercih ettiğini söyleyen Prof. Dr. Obuz, acillerin şiddette büyük bir kriz alanı olması konusunda endişeli. Prof. Dr. Obuz "Bu ister üniversite hastanesi, ister kamu hastanesi olsun; özel hastanelerde bile var bu şiddet. Temel nedenlerinden bir tanesi sağlıkta dönüşüm programı ve hastanelere aşırı bir talep olması. Hekimlerin iş yükü çok fazla. Yaşadıkları bu tükenmişlik, aynı işi daha az kişiyle yapar olmak. Bu da tabiki iş yükünün artması demek oluyor. Hastanelerde hekim dışı çalışan hemşire gibi sağlık çalışanlarında büyük bir eksiklik var. İzmir'de hemşireler çok sorunlu, iş yükleri çok fazla. Bu son yaşadığımız üzüvü olaydan sonra bireysel silahlanma sorununun ele alınması gerekiyor. Yaşadığımız sorunların bir nedeni de iktidarın kullandığı değersizleştiren söylemleri. İktidarın kullandığı dil, bütün toplumun sadece sağlıkta değil her alanda şiddete yönelmesine sebep oluyor. TTB tarafından sağlıkta şiddet yasasının bu yasama döneminde geçmesi için TBMM'de büyük kamu baskısı uygulanıyor. Muhalefet partileri ile bu konu görüşüldü sadece AKP ve MHP randevu vermedi. 2 yıldan az olmayan bir hapis cezası talep ediyoruz." şeklinde konuştu.

Şiddeti önlemek için neler yapılabilir?      


-Okullarda bunun için eğitim programları düzenlenebilir.
-Televizyonlardaki dizilerin senaryoları gözden geçirilmeli. Bazı dizi ve filmlerde hekime şiddet senaryoda yer alıyor. Bununla ilgili bize çok şikayet geliyor.
-Dizilere bu tip senaryoları çok kolay koyuyorlar ve biz bunu İzmir Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği olarak şikayet ettik.
-Medyada verilen haberlerin biçimleri kontrol altına alınmalı. Bunlar toplumun yaşantısını çok fazla etkiliyor. Doğruluğu kanıtlanmamış haberlerin yayınlanmaması gerekir.
-Türk Tabipler Birliği'nin son 2-3 yıldır sürekli vurguladığı şiddet yasasına büyük önem veriyoruz. Sağlıkta şiddette cezanın en az 2 yıl olmasını istiyoruz. 2 yıldan az olursa tutuksuz yargılanabiliyor. Bu yasa ile yaptırım gücü olacak ancak şuan kişiler istediği kadar şiddet uygulasın tutuksuz yargılanıyor. Caydırıcı cezalar yok.   
- Her önüne gelen acillere gitmemeli.