Haberekspres Gazetesi’nden Burcu Yanar’ın özel haberine göre; CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM Çevre Komisyonu’na sunulan ve "İklim Kanunu" adı altında hazırlanan yasa teklifinin, gerçekte sadece karbon ticaretine odaklanan eksik bir düzenleme olduğunu vurgulayarak kamuoyunu uyardı. Gürer, bu teklifin iklim krizine karşı bütüncül bir çözüm sunmadığını, tarım, hayvancılık, iç-dış göç, su kıtlığı ve insan sağlığı gibi hayati konuları dışladığını belirtti. Kamuoyundan gelen tepkilerin ise yasa teklifinin geri çekilmesinde etkili olduğunu vurguladı.
Türkiye su fakiri
Niğde Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, “Çevre Komisyonu’nda iklim kanunu adıyla getirilen ve karbon ticaretini önceleyen teklif görüşmeye açıldı. Orada eleştirilerimizi yaptık. Türkiye’nin kapsamlı bir iklim kanununa ihtiyacı olduğunu ama bunun bir iklim kanunu değil karbon ticareti kanunu olduğunu ilettik. Dünyadaki iklim değişikliğiyle ortaya çıkabilecek durumlara karşı hazırlanacak teklif bu değil dedik. Burada suyu, araziyi, hayvancılığı, insan sağlığını, iç göçü, dış göçü kapsayan ve önlem oluşturan bir anlayış yoktu. 50 yıl içinde Türkiye su fakiri olacak ve bununla ilgili sorunlar yaşanacak. Ayrıca Dünya Bankası raporlarında var olan 143 milyon insan Afrika’dan Avrupa’ya göç edecek. Türkiye de bundan nasibini alacak. Ayrıca Akdeniz’de yaşanacak ısınmada yeni zararlı türler ortaya çıkacak. Mevcuttaki canlıların bir kısmı ortadan kalkacak. Bunun yanı sıra kadınların, gençlerin yaşamıyla ilgili sorunlar ortaya çıkacak. Bunların tümünü içeren bir kanun değil sadece karbon ticaretini içeren bir kanun teklifiydi. Burada karbon ayak izinin yanı sıra cezai hükümleri içeren Paris Anlaşması’nda olanların Türkiye üzerinden özellikle sanayici ve iş insanlarının uğrayabileceği olumsuzluklara karşı bir düzenleme gibiydi. Getirilen karbon kredisi dahil ticaretleştirilen bir anlayış vardı. Bunun için karşı çıktık” dedi.
Kamuoyu tepkisi
Kamuoyundan gelen tepkilerin etkisine de değinen Gürer, “Meclis’te dördüncü madde görüşüleceği sırada kamuoyundan gelen tepkilerle birlikte görüşmeler grup başkanvekilleri arasında değerlendirme noktasına geldi. Büyük ölçüde kamuoyundan gelen baskı ve bizlerin tepkileri de değerlendirilerek Çevre Komisyonu’na geri çekildi. Aynı zamanda Bütçe Plan Komisyonu’nda, Tarım ve orman Komisyonu’nda, Enerji Komisyonu’nda da ele alınması gerekiyordu. Çünkü iklim değişikliğinde kömürün ve fosil yakıtların etken olduğu bir gerçek. Adı konmamış cezai hükümler vardı. Karbon salınımıyla ilgili cezalar yer alırken hayvancılığın da bu yolla önünün kesilmesi olasıydı. Şu an bu kanun geri çekildi. Türkiye’nin rant amaçlı kanuna değil, olası olumsuzluklara karşı bugünden önlem alabileceği bir iklim kanununa ihtiyacı var. Ani iklim değişimleri ile dolu, don, sel, kum fırtınası, çekirge sürülerinin varlığı gibi sonradan türeyen ve üreticiye sıkıntı yaratan hayvan türleri dahil tümünün kapsamlı olarak değerlendirilmesi gerekiyor. İklim değişikliklerine karşı tarımın dönüştürülmesi gerekiyor. Örneğin don olaylarına karşı geliştirilen teknolojik ürünler var ama Türkiye’de hala lastik yakarak bu işin üzerinden gelinmeye çalışılıyor. Ancak bu makinelerin de fiyatları çok yüksek. Bu sebeple büyük işletmeler dışında çiftçiler bunları alamıyor. Destekleyici yöntemler geliştirilmeli. En az iki yıl süreyle çiftçilerin borçları ötelenmeli ve faizleri silinmeli. Bu konu hakkında da ben bir kanun teklifi verdim” diye konuştu.
Ege’de en çok üzüm etkilendi
Geçtiğimiz günlerce çiftçiyi olumsuz olarak etkileyen don olayı hakkında da konuşan Ömer Fethi Gürer, “Önce yılbaşında Çukurova Bölgesi’nde bir don olayı yaşandı. Sıcak iklimlerdeki don olayı yüzünden narenciyede büyük kayıplar oluştu. Erkenci patates gibi tarla ürünleri de zarar gördü. Bahçe ürünleri 36 ilde çok büyük zarar gördü. 60 ilde bu sıkıntının olduğu ifade ediliyor. Üzümde, cevizde, bademde, elmada, kirazda, armutta ürün elde edilmesi olası değil. Geçen yıl 28 milyon ton ürün üretimi gerçekleşmişti bu yıl rekoltenin çok fazla düşmesi olası. Çünkü don vuran yerler Türkiye’nin önemli alt dalları. Ege Bölgesi’nde ise en çok üzüm etkilenen ürün oldu. Bazı yerlerde ağaçlar da etkilenmiş durumda. Eğer ağaçlar etkilenmeseydi belki süreç içinde tekrar meyve verme şansı olurdu ama ağaçlar dahi önemli ölçüde etkilendi” ifadelerini kullandı.