Bunun adı ne ''Serbest Piyasa Ekonomisi'' ve ne de başka bir şey... Bunun adı olsa olsa ''İster al, ister alma ekonomisi''dir...

Bugün bu ekonominin adı en hafif tabiri ile ''halkı kazıklama'' ekonomisidir...

Bugün yine bu ekonominin adı ''Ben en kısa zamanda zengin olacağım'' ekonomisidir...

Bana kimse hesap soramaz ekonomisidir...

Bir zamanlar Turgut Özal'ın Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı iken Süleyman Demirel'in direktifleri doğrultusunda oluşturduğu ve sonra da uygulamaya konulan ''Türkiye Serbest Piyasa Ekonomisi'' uygulaması, ne acıdır ki bugün almış başını başka yerlere doğru gitmektedir...

Oysa bu projenin adı, serbest piyasa ekonomisi idi...

Ekonomik faaliyetlerin tam rekabet şartları içinde serbestçe yapılabildiği, ekonomik sorunların çözümünün devletin ekonomiye müdahalesiyle değil fiyat mekanizması aracılığı ile gerçekleştirildiği ekonomi'yi anlamamız gerekirken, bugün ''ben yaptım oldu'', ''kimse bana karışmıyor'', ''istediğim fiyata satarım'' mantığı ile hareket edilmektedir...

Oysa serbest piyasa ekonomisi'nde düşünülen mantık üreticinin aynı zamanda tüketici olduğu yolundadır...

İşin aslı da budur.

Bugün pantolon üreten, aynı zamanda gömlek tüketmektedir ve sattığı pantolonun parası ile gömlek almaktadır...

Patates üreten, patlıcan tüketmektedir ve sattığı patatesin parası ile patlıcan satın almaktadır..

Şimdi bu iki örnek üzerinden gidersek;

Pantolun'da vatandaşı kazıklayan, gömlek aldığında kendisinin de kazıklanacağını unutmamalıdır...

Patates'i hakkından fazla paraya satan üretici, kendisi de patlıcan alırken kazıklanacağını asla unutmamalıdır...

İşte serbest piyasa ekonomisi böyle bir şeydir...

Anlat bakalım bu döngüyü kime anlatabilirsin?

Herkes almış eline ''nalıncı keserini'' hep kendine yontuyor...

Ancak tükettiği her şeyi alırken de karşısındakinin kendisini kazıkladığının farkına varıyor mu, varmıyor mu bilemem?

Ama işin gerçeği bu...