Başta CHP, İşçi Partisi, TGB, ADD ve Vardiya Bizde Platformu olmak üzere çok sayıda parti ve demokratik kitle örgütü, 5 Ağustos'ta karar duruşması yapılacak olan Ergenekon duruşmasını kitlesel olarak izleyecekler.
5 Ağustos 2013, hiç şüphe yok Cumhuriyet tarihimizin en önemli günlerinden biri olacak!
Hem Ergenekon tertibini tezgahlayan merkezin çok önceden verilmiş olan kararı, o gün açıklayıp açıklayamayacağına doğrudan tanık olmak bakımından; hem de yüzbinlerle orada olacak olan milletimizin, bu tertibi kabul etmediğini bütün dünyaya nasıl gösterdiğini yaşaması bakımından...
Kısacası 5 Ağustos Pazartesi günü Silivri'de olacak yurttaşlar tarihe tanıklık edecekler, daha doğrusu "tarihi" yaşayacaklar!
Neler oldu?
Ergenekon tertibi, Cumhuriyet düşmanlarının 90 yıllık tarih içinde gerçekleştirdiği en büyük saldırıdır.
Emperyalistlerin ve işbirlikçileri olan Haçlı İrtica ile neoliberal takımın son yıllardaki bütün 'kazanımları' bu tertip sayesinde mümkün olmuştur.
Ergenekon tertibi olmasaydı;
- 'Türk Milleti'ne ve 'Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı başlatılan kampanya mümkün olamazdı.
- Bizzat kendilerinin de itiraf ettikleri üzere 'Kürt açılımı' gerçekleşemezdi.
- Türkiye'nin Kuzey Irak'taki 'kırmızı çizgileri' silinemezdi.
- Emperyalist devletler hesabına Suriye'de terör faaliyeti organize edilemezdi.
- Akdeniz ve Ege'de milli çıkarlarımız aleyhine gelişmeler yaşanamazdı.
- Yandaş basın ve teslim alınmış basın yaratılamazdı. Onlarca gazeteci kapının önüne konulamazdı.
- CHP ve MHP'ye karşı kaset operasyonları gerçekleştirilemezdi.
- Yüksek yargıyı iktidarın emrine veren 12 Eylül 2010 referandumu yapılamazdı.
- 4+4+4 Yasası ile Eğitim Birliği Yasası rafa kaldırılamazdı vb. vb.
Nasıl mümkün oldu?
Bütün bunlar mümkün olmuştur çünkü Ergenekon, Balyoz vb. davalar ile TSK'nın binlerce subayı tutuklanmış, görevini bırakmaya zorlanmış veya emekli edilmiştir.
İşçi Partisi'nin başta Genel Başkanı olmak üzere çok sayıda yöneticisi tutuklanarak, AKP karşısında halk muhalefeti öndersiz bırakılmak istenmiştir.
Kanunsuz dinlemeler, sahte deliller, yalancı tanıklar ve hapse atılan aydınlarla bütün yurtseverlere gözdağı verilmiştir.
Yandaş ve teslim alınmış basın yayın organları ile tarihin tanık olduğu en büyük psikolojik savaş kampanyası yürütülemezdi.
Yalan değil gerçek kazanır
Bütün bunlar işe yaramadı. Türk Milleti teslim alınamadı.
Halk, Türk subayına yönelik tutuklama ve tasfiyeye, şimdi alanlarda, "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı ile cevap veriyor.
Kamuoyu yoklamalarına göre, milletimiz yüzde 60-70 oranında Ergenekon davasında hukuk olmadığını düşünüyor.
Basın yayın organlarının yalan makinesi ve iktidarın borazanı yapılması gayretleri ters tepmiştir.
Halk şimdi kendi gazetelerini ve televizyonlarını yaratıyor.
Yiğit düştüğü yerden kalkar
Madem Türkiye, Ergenekon Tertibi ile vuruluyor, o halde görev saldırıyı bu mevzide göğüslemektir.
Milletimiz bu gerçeği kavramıştır.
13 Aralık 2012'de ve 8 Nisan 2013'te İstanbul'un 100 km dışındaki Silivri Cezaevi'nin önünde yüz binler toplandı.
Haziran ayaklanmasının gerçekleşmesinde bu mücadelenin büyük rolü oldu.
Halkın, şehrin 100 kilometre dışındaki bir hapishane etrafında yüz binlerle toplandığının bir örneği, ne tarihte ne de dünyanın herhangi başka bir yerinde yoktur.
Şimdi görev, bu büyük tavrı bir kez daha 13 Aralık ve 8 Nisan'ı aşan bir kitlesellikle gerçekleştirmektir.
AKP'nin bütün yasaklama ve engellemelerine rağmen, 5 Ağustos 2013 günü Silivri'de olmak bir vatan görevidir.
Halkın 29 Ekim kutlamalarına getirilen yasakları çiğneyen milyonlar Ankara Ulus meydanında toplanmıştı. Şimdi sıra Silivri'de!
Sözlerimizi Devrimin Şairi Hüseyin Haydar'ın "Ergenekon'dan Çıkış" şiirindeki dizeleriyle tamamlayalım:
"Çıkıyoruz buradan, bu demir kuyusundan,
Nasıl çıkarsa kılıç kınından.
Çıkıyoruz bu yedi kat duvardan
Basarak engereklerin, çıyanların kafasına,
Yararak SüperNato çemberini.
.............
Geçiyoruz bu düşman saflarının arasından
Nasıl geçerse tırpan çayırdan,
Süt kesilmesin diye, düş bitmesin diye,
Ey Türkiye, ey yiğitler semenderi,
Oğulların güneşin oğulları, kızların güneşin kızları
Çıkıyoruz buradan, yumruklarımızı kanatarak.