Enver Paşa, Türkiye İş Bankası tarafından yayınlanan anılarında, 1908 Devrimi'ni takip eden günleri, ülke çapında büyük bir barış ve huzur havasının hakim olduğu günler olarak tanımlar. Hükümetin etkisinin hiç hissedilmediği o günlerde "şehirlerde hırsızlık vakaları bile olmuyordu" der.
'Abdülhamit döneminde dağlarda olan Rum ve Bulgar çeteciler de grup grup şehre iniyor, silahlarını teslim ediyor ve köylerine dağılıyorlardı. Rum ve Bulgar komşularımız evlerimize ziyaretler yaparak bizleri tebrik ediyor ve Devrimin ülke için iyi olacağını söylüyorlardı.'
Enver paşa'nın söyledikleri özetle böyle. Paşa'nın yapmış olduğu bu tasvirin bütün Devrimler için geçerli olduğunu söyleyebiliriz.

Cumhuriyet'in barışı

Cumhuriyet Devrimi Türkiye'ye Anadolu topraklarında yüzyıllardır görülmeyen bir barışı getirmiştir. Bu barışın, 12 Mart dönemindeki kesintinin ardından 12 Eylül Amerikancı darbesine kadar sürdüğünü söyleyebiliriz.
Cumhuriyet'in ilk 15 yılında irticaya ve bölücü-feodal kalkışmalara karşı alınan önlemleri bir önceki dönemle kıyas içinde ele almak gerekir. Çağdaş bir toplumda emperyalizmin ve Ortaçağ güçlerinin varlığı, barışı ortadan kaldıran unsurların varlığı anlamına gelir.
Bu bakımdan Cumhuriyet'in kuruluş döneminde yapılan kimi yanlışlar, esası gölgeleyemez. Cumhuriyet, Anadolu topraklarına yüzyıllardır olmayan barışı getirmiştir.
12 Eylül öncesindeki şiddet hareketlerini 12 Eylül'ün bir parçası olarak değerlendirmek gerekir.
27 Mayıs Devrimi büyük bir toplumsal barışın ve ekonomik kalkınmanın kapısını aralamıştır. 1960'ların Türkiye'si her anlamda olumlu gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir.
28 Şubat, yarım kalmış olan bir devrimci silkiniş olarak değerlendirilebilir. Ama buna rağmen Susurluk ile ortaya çıkan Gladyo-Mafya örgütlenmesinin etkisiz kılınması, terör sorununun önemli ölçüde bitirilmesi ve Türkiye'nin komşularıyla iyi ilişkiler kurması 28 Şubat'ın sonuçları arasında sayılabilir.
Yani 28 Şubat da kendi ölçeğinde barış getirmiştir.
Yakın tarihimizin son büyük devrimci atılımı 2007 yılında yapılan Cumhuriyet mitingleridir.
Milyonlarca insanın katıldığı, Türkiye'nin dört bir yanında gerçekleşen bu büyük kitlesel eylemlerde tek bir kişinin bile burnu kanamadı.
Bunun da ötesinde, bu tür eylemlerde genellikle çok sık görülen hırsızlık-kapkaççılık gibi benzeri suçların hiç olmayışı dikkate değer bir durum olarak saptanmıştır.
Aynen Enver Paşa'nın dediği gibi 'devlet otoritesi yok ama hırsızlık bile olmuyor.'

Mütareke dönemindeki kaos


Karşı Devrim dönemleri ise tam tersine büyük bir kargaşa, çatışma, kanunsuzluk dönemleridir. Toplumu ileri veya geri götüren süreçler kendi doğasına uygun sonuçlara yol açıyor.
1918 – 1921 İstanbul'u, emperyalist işgalcilerin ve onların işbirlikçilerinin hâkimiyetindedir. Yani karşı devrimin... Mütareke Dönemi olarak da bilinir.
Mütareke İstanbul'unda "adaleti" dağıtan Nemrut Mustafa divanıdır. Yalancı tanıklarla hükümler verilmektedir.
Dönem, yurtseverlere idam, Malta sürgünü ve hapis dönemidir.
Toplumsal barış değil, tam tersine Türkler ile diğer azınlıklar arasında çatışma körüklenmektedir.
Menderes iktidarı, Devrim'den geri dönüştür. Aynı zamanda bu dönem toplumun karşıt kamplara ayrılmaya başladığı bir dönem olarak tarihe geçmiştir.
12 Mart dönemi binlerce yurtsever devrimcinin hapse atıldığı, idam sehpalarının yeniden kurulduğu ve işkence tezgâhlarının çalıştığı bir gericilik dönemidir.
12 Eylül ise 12 Mart'a rahmet okuttu. Her bakımdan. Toplumsal barış Türkiye topraklarında 12 Eylül rejimi tarafından öylesine berhava edildi ki, yeniden kurulabilmesi ancak büyük bir toplumsal devrimle mümkün olabilir.
AKP iktidarı, son yüzyıllık tarihimizde gericiliğin son hamlesidir. Son olduğu için kendisinden önceki hamlelerle kıyaslanmayacak ölçüde toplumsal barış düşmanıdır. AKP milletimizi inançlarına göre bölmüştür.
Etnik ayrılıkları daha da derinleştirmiştir.
Sadece Silivri yargılamaları, Mütareke İstanbul'unun adaletinden daha beter bir durumun yaratıldığını gösterir.

Devrim ihtiyacı


Özetle anlatmak istediğimiz büyük gerçek şudur:
Devrim barış, birlik ve huzur demektir.
Karşı devrim ise iç çatışma, anarşi, bölünme ve huzursuzluk demektir.
Devrim bütün insanların içinde olan ortak özlemi açığa çıkarır. Toplumsal konumu ve düşüncesi ne olursa olsun her insanın içinde barış içinde yaşamak duygusu ve özlemi vardır.
Devrim büyük kitlelerin bu özlemle harekete geçmesi, büyük kitle hareketinin bu yönde ortaya koyduğu iradenin bütün toplumu sarması demektir.
Bu anlamda devrimci kitle hareketi insanların içinde bulunan "iyi"yi ortaya çıkarır. Aynı "irade", kötüyü bertaraf eder veya geri plana iter, görünmez hale getirir.
Toplumların, kaos dönemlerinde nesnel olarak radikal çözümlere yönelmeye hazır hale gelmelerinde, "barış"ın ancak devrimle kurulacağı gerçeği rol oynar.
Türkiye'de bugün barış, emperyalizm ve Ortaçağ gericiliği tarafından dinamitlenmiştir.
"Barış", yeniden ancak "Devrim"le tesis edilebilecektir!