Dilimizde, kültürümüzde, düşmek üzerine pek çok söz vardır.

"Düşenin dostu olmaz"

"Düşte gör"

"Düşmez kalkmaz, bir Allah"

"Düşenin halinden düşenler anlar"

Hepsinin ana fikri, düşmenin ne kadar kötü birşey olduğu, düşmemek için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğidir. Çünkü, hayat kendi başımıza sürdürmemiz  gereken bir yolculuktur. Elbette eşimiz, dostumuz, çoluk çocuğumuz vardır. Ama herkesin de, kendi başına sürdürmesi gereken bir hayat yolculuğu var. Çok iyi niyetle yardım etmek isteseler bile, belki durumları müsait olmayabilir. Ya da ellerinden gelen size yetmeyebilir. Onun için ayakta kalmak, kimseye muhtaç olmamak çok önemli.

 İstatistikler gösteriyor ki, ölüm  sebepleri arasında, düşmeye bağlı nedenler hiç de azımsanmayacak kadar yüksek. Hele ileri yaş gruplarında, düşmenin yol açtığı sorunlar ve buna bağlı ölümler diğer nedenlerle kıyaslanırsa, büyük bir oran tutuyor. Özellikle yaşlı kadınlarda, düşmeye bağlı kalça kırıkları  ölüm sebepleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Ölmese bile, zaten ileri yaş nedeniyle bir çok sorunu olan kişinin  bununla baş etmesi hiç kolay olmuyor. Çünkü çok şanslı olanlarda bile uzunca bir süre hem yatağa,  hem de bir  başkasına bağımlı kalmak kaçınılmaz. Üstelik bu dönemde  meydana gelen tromboemboliler bazen ölümlere, bazen de sakat kalmalara yol açıyor. Sonunda tamamen iyileşmesi ve bir sekel kalmaması bu dönemde aldığı yardımla da yakından  ilişkili. Herkes bu dönemi atlatacak kadar yada kendine destek olacak birini bulacak kadar şanslı olmayabiliyor.

 Annem seksenüç yaşında. Çok istememize rağmen, İzmire gelip bizim yakınımızda oturmak istemiyor. Kendine göre bir sosyal çevresi olan Uşak'ın Eşme ilçesinde kalmayı tercih ediyor. Elimizden geldiğince sık ziyaret etmek istesekte, bizim de sürdürmemiz gereken işlerimiz, hayatımız her dakika yanında olmamızı mümkün kılmıyor. Ona destek olması için kendi yerin de ürettiğiniz çözümlerle hayatını sürdürürken, her ziyaretimizde ısrarla, düşmemesi için  çok dikkat etmesi gerektiğini, düşerse bir yerini kırabileceğini, ve bunun ağır sonuçları olabileceğini söylüyordum. Yaşlıların hem daha çok düşebileceğini hem de osteoporoz ( kemik erimesi) nedeniyle kemik kırıklarının daha kolay olabileceği konusunda uyarıyordum. Doktor da olmam sebebiyle, eğer düşerse kalçasını  kırabileceği ve bunun hayatına çok zorluk getireceği konusunda onu yeteri kadar uyardığımı düşünüyordum.

Geçen hafta Eşme'den gelen bir telefonla şok oldum. Korktuğumuz başımıza gelmişti. Annem gece namaza kalkmış, namazını kıldıktan sonra, her nasıl sa düşmüştü. Şiddetli boyun ağrısıyla sabahı zor etmiş, sabah bakıcısı gelince, hastaneye götürülmüş ve orada ilgili ve bilgili bir pratisyen hekim tarafından boyun kırığı olabilir düşüncesiyle, boyunlukla, boynu sabitlenmiş. Ve ileri tetkik için büyük bir hastaneye sevk edilmişti. Durumdan haberdar olunca, İzmire annemi transfer ettik. Yapılan tetkikler sonunda,boynunda iki omurda kırık tesbit edilmişti. Boynundan aşağısının felç olması ihtimali varken, tek şikayeti şiddetli boyun ağrısıydı. Ortopedi ve beyin cerrahisi uzmanı arkadaşlarımın değerlendirmeleri sonunda, bir kaç gün hastanede gözlem altında kalmış, ve sadece bir boyunlukla taburcu olmuştu. Şükredecek çok şey vardı. İki ay boyunlukla yaşadıktan sonra normal hayatına dönebilecekti.

Biz hep annemin bir düşme sonunda kalçasını kırabileceğinden  korkarken, o boynunu kırmış, yatalak olmaktan kılpayı kurtulmuştu. Ama herkes bu kadar şanslı değildi.

 Her yıl dünyada ve Türkiye'de milyonlarca yaşlı insan düşmeye bağlı hastalıklarla mücadelede ediyor, yada hayatını kaybediyor. Bunun ne kadarı önlenebilir bilmiyorum, ama evinde, çevresinde yaşlı bir insan olan herkesin bu konuda dikkatli olması ve bunu önlemek için gerekli önlemleri alması gerekiyor. Belki de böylece hem sevdiklerimizi acı çekmekten ya  da kaybetmekten kurtulmuş oluruz.

 Yazımın başında da da yazdığım sözlere ek olarak , dilimize mal olmuş bir başka sözle bitirmek istiyorum.

"Allah kimseyi elden, ayaktan düşürmesin"

Sevgiyle kalın, ayakta kalın.