"Gazeteci" olarak bütün şöhretini, F Tipi örgütün istihbarat servisi tarafından TSK'dan araklanmış belgelerin içine, aynı servis tarafından üretilmiş sahte evraklarında konulduğu bir bavulu, Beşiktaş'taki Özel Görevli savcılara taşımış olmaya borçlu olan Mehmet Baransu, 19 Aralık 2011 tarihli yazısında çok önemli bir iddiada bulundu. Kaynağın, gene F tipi Örgütün istihbarat servisi olduğunu söylemeye gerek yok. Baransu, "Ak Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre'ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye'ye neden getirildiğini doğrusu merak ediyorum. Liderlik tartışması Ak Parti'de büyük kırılmalara neden olabilir. Bekleyip hep birlikte göreceğiz" diyordu.

Aradan iki ay geçti. AKP'den kimse çıkıp "Baransu, sen yalan söylüyorsun" demedi. Keza Baransu, hiçbir Cumhuriyet Savcısı tarafından ifadeye de çağrılmadı. Halbuki, Baransu'nun bu sözlerinde önemli bir suç ihbarı var. Yurtdışından bildirimsiz olarak Türkiye'ye milyon dolarları bavul içinde getirmek suçtur. Ama sıradan yurttaş yaptığı zaman "suç" olanın, F Tipi Örgüt ve AKP için "suç olmadığını" da artık çok sayıda yaşanan örnekle biliyoruz.

İÇİ BOŞALAN KAVRAMLAR

Bir sistemin çürüdüğünü ve yıkılmakta olduğunu, bilinen bütün kavramların içinin boşalmış olduğu gerçeğinden anlayabilirsiniz. "Suç" diye bildiğimiz şey, artık "suç" değildir. En azından bazıları açısından. "Ahlak", "yalan", "doğru", "gerçek"; sistemin sahiplerinin bütün bu kavramlardan anladıkları ile sizin anladığınız, artık birbirinden 180 derece farklı. "Gazeteci" diye ortalıkta dolaşan, köşeleri işgal eden ve televizyon ekranlarını dolduranların büyük çoğunluğu bildiğiniz "gazeteci" değildir. İllegal örgütler arasındaki iktidar kavgasının basit anlamda tetikçileri, gazeteci kılığında dolaşmaktadır.

ELDEKİ DOSYALAR

Mehmet Baransu'ya gelelim gene. 13 Şubat tarihli yazısında; F Tipi Örgüt adına, bugünlerde fena halde kapıştıkları AKP'ye, bu sefer ellerinde olan dosyalardan dört tanesinin ucunu gösterdi:

1. DOSYA: "Bir MİT'çinin emriyle kendisine görev verilen bir gazeteci. Araca yerleştirilen uzaktan kumandayla aracın kilitlenmesi sonucu İstanbul'da yaşanan bir cinayet. Kaza sonrası araçta yapılan temizlikler. Cihazların sökülmesi. Araçta bulunan el çantasındaki çok önemli bir dosyanın nasıl ortadan kaldırıldığı."
Ortada bir "cinayet" ihbarı var. Hiçbir savcı harekete geçmediğine göre anlaşılan bu "cinayet", bizim bildiğimiz "cinayet" değil; öyle mi?

2. DOSYA: "MİT-KCK yapılanmasıyla ilgili de şunları söyleyeyim: Ortalıktaki toz bulut kalktığı anda, ıslak imzalı bir belge ortaya çıkarsa, bugün konuşanlar o gün neler diyecekler? Ayrıca bu ıslak imzalı belgenin Başbakan Erdoğan'a brife edilip edilmediğini de bilmiyorum. Güneydoğu'da oynanmak istenen büyük bir oyun bozuldu ve bu oyunun içinde de bazı yabancı devletler var." Baransu'nun kaleminden konuşan istihbarat servisi, MİT'e ait bir "ıslak imzalı belge"den bahsediyor. İmzasız elektronik postalar üzerine hemen harekete geçen, yurtseverlerin evlerini ve işyerlerini basıp onları tutuklamak için üstün bir gayret gösteren savcılar için "bazı yabancı devletler"le işbirliğini ortaya koyan "ıslak imzalı belgenin" de bir önemi yok.

3. DOSYA: "Geçmişte özellikle Mesut Yılmaz'ın ANAP'ı döneminde piyasaya sürülen bazı karalama kampanyaları ve CD'leri kimin hazırladığı. Şu an emekli olan üst düzey MİT'çinin buradaki rolü. Katliam yapan bazı sol örgütlerle MİT-akraba ilişkisi."

4. DOSYA: "Refah Partisi ve AK Parti'nin kapatılma davalarında etkili olan "Malatyalı" grup. Başındaki isim. Ve bu ismin kuruma aldırdığı ve halen Hakan Fidan'ın çevresinde olan 20'nin üzerindeki kişi. Bu kişilerin derin ilişkileri. Devletin karanlık yüzünün MİT aynası. Ve daha fazlası bu süreçte ortaya çıkacak."

İSTİFLENEN DOSYALAR

Gördünüz mü "gazeteci"yi?
F Tipi Örgüt, AKP'ye ve MİT'e karşı yürüttüğü kavgada, şimdiye kadar bir tarafa istiflediği dosyalardan bazılarının ucunu gösteriyor. "Ve daha fazlası elimizde" diyor Baransu. AKP'ye "Hizaya gel, yoksa bunların hepsini açıklarım" diyor açıkçası. Ve bütün bunları "köşe yazısı" diye yazan da "gazeteci" oluyor. Ama kanımca en dikkat çekici olan nokta şudur; Baransu, bütün bunları yazdı. Aradan tam 10 gün geçti. Hiç kimse çıkıp "Bu ne biçim gazetecilik?" diye sormadı. Hiçbir Cumhuriyet Savcısı Baransu'yu ifadeye çağırmadı.
Yazmaya başlarken söyledik ya; Çürüme ve yıkılış dönemlerinde her şeyin içi boşalır. Kabuktan ibaret hale gelir. Ve çoğu insan görmez bu gerçeği. Ama hiç kimsenin şüphesi olmasın; Devrimin rüzgarı kabuğu süpürüp atacak, "Yeni Sistem"in filizi boy verecek.