Tüm kayıplarımızın ailelerinin acısını yürekten paylaşıyor, kendilerine sabır, metanet diliyorum. Bundan sonra ülkemizde, dünyamızda, birlik, beraberlik ve barış olsun.

"Olimpiyat Oyunlar'ında önemli olan şey zafer değil, yarışmaktır.                                                                       
 Hayatta asıl olan kazanmak değil, iyi mücadele etmektir."
("The most important thing in the Olympic Games is not winning but taking part. The essential thing in life is not conquering but fighting well.")
Modern Olimpiyatların kurucusu Pierre de Coubertin

KARTAL EDDIE ("Eddie the Eagle")
Eddie....
Kartal...
Kartal Eddie!
"Kartal Eddie" vizyonda ve tam da şu anda görmeye çok ihtiyacımız olduğumuz film bu!
Neden mi?
Bu defa... Evet, bu defa... Tüyo vermeden, sizi direk filme davet edeceğim Sevgili Okurlar!
Biliyorum, film çıkışında hak vereceksiniz bana.  Ayrı ayrı olduğu kadar, benzer nedenlerle de...
"Kartal Eddie"'filmine koşa koşa davetlisiniz!

KENDİ ZAFER ANININ PEŞİNDE

Film çıkışında, normalde çok etkilendiğim filmelerden sonra kendimi attığım sinemanın yanındaki parka kadar gitmeyi bile bekleyemedim!
Direk patlamış mısır büfesinin yanındaki oturma yerine kendimi atıverdim...
Çantam başka bir yere, ceketim başka bir yere!
Mısırlar yanımda pat pat patlarken ben de pat pat yazmaya başladım.
Kartal Eddie gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenmiş...
Eddie dizinden rahatsızlığı olan bir çocuk.
Tedavi sürecinde doktorunun dediği "spor yok".
Ama Eddie öyle düşünmüyor çünkü O'nun müthiş bir hayali var, "Olimpiyatlara katılmak!"
Fiziksel koşulları ne olursa olsun, kim ne derse desin, O hayaline sıkı sıkı sarılıyor ve aksiyona geçiyor.
Evi antreman sahası! Evde başlıyor çalışmalarına. Kendi kendinin antrenörü O!
Antremanlarından sonra da, henüz daha kendisi küçük bir çocuk bile olsa, hazır olduğuna ikna olmuş bir şekilde sırt çantasını alıp evden çıkmaya yöneliyor.
Annesi soruyor..."Nereye gidiyorsun Eddie?"... Eddie kararlı ve gururlu bir şekilde cevap veriyor... "Olimpiyatlara!"...
Bunun üzerine Eddie'nin annesi gülümsüyor.
Sonra elinde metal bisküvi kutusu gibi bir kutu ile geri geliyor.
Metal kutuyu oğluna veriyor. "Bunu da yanına al o zaman. Madalyalarını koyarsın..." diyor. 
Yani "Oğlum, bırak bu hayalleri de, git odana dersini çalış" diyen annelerden değil Eddie'nin annesi!
Sonra da annesinin haber vermesi üzerine babası otobüs durağından toparlıyor Eddie'yi.
İşte bu çocukluk hallerinden bayılmaya başlıyorsunuz bu tip mi tip çocuğa...
Sevimli olduğu kadar sakar mı sakar Eddie... Oo! Hem de nasıl!
Olimpiyatlara hazırlanacağım diye az mı kendini yaralıyor, etrafı döküp kırıyor!
Bir de üstüne tam alay konusu oluyor.
Babası O'na her defasında aklını başına toplayıp "Sıvacı" olmasını söylüyor.
Her defasında da Eddie düşünüp edip Olimpiyatlar'a gidebileceği yeni yeni yollar bulmaya çalışıyor. Çocukluk hayaline sımsıkı sarılmış bir "aktivist" olarak!
O'na inanmalarsa inanamasınlar, dalga geçerse geçsinler... Eddie ne istediğini biliyor!
Ne kadar alay konusu olsa da, O "kendi zafer anını" yaratabilmek için denemeye devam ediyor.
Sakar, hayalperest, kararlı, sevimli, azimli, inançlı, ne istediğini bilen, kendine has; işte Eddie...

KIRILMA NOKTASI... ÇÖZÜM... BULUŞMA...

Eddie yılların ve olayların akışı ile sonunda Kış Sporları ile Olimpiyat Hayali'ni gerçekleştirmeye karar veriyor.
Ne var ki İngiliz Takımı'na seçilemiyor.
Nasıl bir çözüm bulabilirim diye düşünürken aklına dahihane bir fikir geliyor.
İngiliz Takımı'nda hiç kayakla atlama sporcusu yok!
Evet!
Yani eğer aday olursa ve seçilirse Eddie orada yer alabilecek, O'ndan başka aday zaten yok...
Tabi arada ufak bir detay var!
Böyle ufacık bir detay...
Kış Sporları ile uğraşıyor olsa da Eggie'nin kayakla atlama branşında hiç, hem de hiç deneyimi yok ve hedef büyük... Olimpiyatlar!
Bizim kararlı, inançlı, "çılgın" Eddie durur mu sizce?
Evet doğru bildiniz... Hayır!
Eddie, ne yapıp ne edip, yine Olimpiyat hayalinin peşinden evden ayrılıp, atlama pistinin olduğu yere gidiyor. Orada kendine bir yer ediniyor ve antremanlarına başlıyor.
Hemen orada da alay konusu oluveriyor, tabi ki de... 
Normalde 6 yaşında başlanan bu spor dalına, normal atlayıcılara göre kilolu, gözlüklü bir genç adam, üstelik de 1988 Olimpiyat Oyunları'na katılmak üzere başlamaktadır!
Kelimenin tam manasıyla "çılgın"dır bu genç adam!
Kimseler O'na yine inanmaz, tam bir alay konusu olur.
Eddie ise bunu hiç sorun etmez.
Çok alışık olduğu bir durum olduğu kadar, o "kendi zafer anını" yaratma güdüsünü ezemeyecek bir durumdur bu!
Eddie böylelikle sarsılmaz inancıyla kendi başına çalışmalarına devam ederken, bir zamanlar Amerikan Takımı'nda yer almış çok yetenekli ve sezgileri çok kuvvetli bir sporcu olan Bronson Peary ile tanışır. 
Bronson çok başarılı bir yarışmacı iken disiplinsizliği ile takım dışı kalıp sporu bırakmıştır ve şimdi kayak atlama tesisinde çalışmaktadır.
İşte Eddie'nin ihtiyacı olan koçtur Bronson... Hayatını riske atmadan ve bir yerlerini kırmadan olimpiyat oyunlarına hazırlanması için kendisine koçluk yapacak adam!
Aslında adam demeyelim "kahraman" diyelim... Hatta biraz da "çılgın" olması gerekir diyelim, Eddie'nin durumunu düşününce...
Tabi ki de son derece karizmatik, atletik, başına buyruk ve alkol sorunlu bir adam olan Bronson Eddie'nin koçu olması önerisini hemen red eder! Ne işi vardır kendisinin bu çılgınla!
Bizim Eddie pes eder mi? Tahmin ettiniz değil mi? Asla!
Bronson'u ikna etmesi için bayağı bir yüksekten atlayıp hastanelik olması gerekse de O'nu ikna edecektir! Sizin de bildiğiniz üzere...
Böylelikle, aslında bir şekilde ikisi de dışlanmış olan bu iki özel adamın hayatında, kendileri ile birlikte milyonlarca insana unutulmaz anlar yaşatacak çok zorlu bir macera başlar.

GERÇEK OLİMPİYAT RUHU

Ulaşılmaza, imkansıza uzanma mücadelesi veren Eddie...
İngiliz Olimpiyat Takımı'na girerek Olimpiyat'lara katılabilecek midir?
Çocukluğundan beri hayal ettiği o "Olimpiyat Sporcusu" olma hakkını elde edebilecek midir?
Eddie...
Belki de en çok gerçek olimpiyat ruhunu yansıtan sporcu! 
Sonuç ne olursa olsun mücadelesine... Şartları nasıl olursa olsun kendisine inanan!
Şimdi...
Nefeslerinizi tutun! 
Eddie ve Bronson yanınızdaki yerinizi alın!
Soluk soluğa yaşayacağınız, nevi şahsına münhasır, unutulmaz mücadeleniz başlıyor... Koşa koşa davetlisiniz Sevgili Okurlar!