Sevgili okuyucularım,

Leyleklerle yarıştığımız mevsim yine geldi. Ben de, valizime yazı defterim, kalemim, bilgisayarımı da ekledim, yola çıktım, geçen Perşembe günü, iç hatlardan saat 10:00 daki THY uçağına yetişmek üzere. Alsancak'tan havaalanına gidiş, açılan alt geçitler ile normalde 20 dakika. Sabah saat 8:00'de evden çıktık. İstanbul üzerinden, Doha ve sonra Hindistan'da Goa'ya uçacağız. Eşimin geçen yıl başkanlığını yaptığı ISPN Kongresi bu yıl Goa da düzenleniyor. Eşim geçmiş dönem başkanı ve yönetim kurulu üyesi olarak bu toplantıya katılacak. Nasıl başlarsa öyle gider derler ya, daha Adnan Menderes Hava Alanı'na giderken çilemiz başladı. Ege Serbest Bölge girişine gelirken trafik durdu, milim milim ilerliyoruz. Meğer 3. altgeçitte bir kamyon arıza yapmış, yol tek şeritten ilerliyor. Kamyon şoförü ve muavin takımları açmışlar tamire çalışıyorlar, sanki sanayi sitesindeler, tıkanan trafik hiç umurları değil. Tek bir trafik polisi ortada çaresiz çırpınıyor, milim milim seyreden trafiği seyretmekten başka elinden bir şey gelmiyor. Uçağımızın bir saat ertelendiğini bilsem kalbim o kadar seri ve sert atmayacak.  Neyse, havaalanına varıp, bavullarımızı İstanbul'da almak üzere veriyoruz. Ancak bu bir saat erteleme 13:10'da İstanbul'dan kalkacak Qatar Hava Yolları'nı yakalamamızı riske atıyor. Ama, yurtdışına THY ile devam etmediğimizden uçağı kaçırmamız THY'nı hiç ilgilendirmiyor. Hostese "Tehir nedeniyle İstanbul'a geç ineceğiz, bavullarımızı alıp koşmamız gerekecek, Qatar Havayolları'na iletebilir misiniz?" diyorum. "Bizi hiç ilgilendirmez" diyor hostes. Gideceğimiz yere THY'nin direk seferi yokmuş, THY ile dolambaçlı yoldan çok da pahalı uçarmışız onların umuru değil zaten. Uçağa girdiğimizde bileğimin sakatlığı nedeniyle, başıma iki kez inen el bagajımla mücadelemi, iki adım ötemde eğlenerek seyreden hostese "5-10 yıl önce sizin yerinizdekiler, durup seyretmez yardıma koşardı" diyerek ilgisizliklerini yüzleyip rövanş almaya çalıştım.  İstanbul'a geç indik, üstelik körüğe yanaşmadığı için, uçaktan, tıklım tıklım bir otobüsle terminale gideceğiz, birkaç metre gidip duruyoruz. Önümüzde 3 otobüs daha pistin kenarında bekliyoruz. İnen uçaklar geçiyor önümüzden ama 100 metre ötedeki terminale bakıp bakıp varamıyoruz. Sevgili diş hekimim Semih Bey'e çok müteşekkirim, o kadar sıkmaya dişlerim hala yerinde...  Uçuşumuza 40 dakika var, hala valizlerimizin iç hatlardan çıkmasını bekliyoruz ama tık yok!  Eşim, elinde biletler ve pasaportlar dış hatlar terminaline koşturuyor, ben bir hamal ile heyecan içinde valizlerin çıkmasını bekliyorum. Telefonla görüştüğümüz Qatar Havayolları görevlisi Pınar Hanım ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söylüyor ama stres katsayım çok yüksek. Uçuş saatimize 20 dakika var bavullar yeni çıkmaya başlıyor. Taşıyıcı arabaya yüklediğimiz gibi zamanla yarışa başlıyoruz. Bu yaşta ve üstelik beni 15 gün yatıran zatürree başlangıcından sonra, ciğerlerimde duyduğum feryada karşılık her hız aldığımızda taşıyıcı "Yenge iyimisin? Allah aşkına kalp krizi falan geçirme!" diyor. Yurdum insanının bu duyarlılığı bana güç veriyor. Qatar ofisine gidiyoruz, eşimi pasaporttan geçirip uçağa yollamışlar, orada bir görevli bizi bekliyor, beraber gittiğimiz Muzaffer ve Selçuk Sözen dostlarımızla, beni, acilen pasaport ve gümrükten geçirip uçuşa 10 dakika kala bizi uçağa yetiştiriyorlar, muhteşem bir hizmet gayreti ile. THY'na gelince (Bir zamanlar Tehirli Hava Yolları diyorlardı ya zaman zaman medyada). Bizim olduğu için gurur duyduğum, şimdi Star Alliance üyesi olmakla övünen bu kurumumuz, kendi kendini vurma yolunda çaba gösteriyor. Filosunu genişletirken, alt yapısını genişletemeyen, iç ve dış hatlarda her tarafa uçacağım derken ana üssü Atatürk Havaalanı'nın trafik sorununu çözemeden, zincirleme ertelemelerle, imajını çok zedeliyor. Büyük oynamanın büyük riskleri var. Alt yapı sorunlarını çözmeden iddialı bir genişleme, tüm planları tersine çevirebilir. Oradaki sıkışan trafikten yabancı havayolları da çok şikayetçi, zamanında inip kalkamadıkları için onların da seferleri aksıyor. Tıpkı Adnan Menderes Havaalanı'na giderken bir şeriti kapatan bozuk kamyon gibi, seferlerdeki aksamalar geniş bir alanı etkiliyor. Atatürk Havaalanı'nda kalkış için 18. sıradaydık. Tam bir saat de kalkış için bekledik. Allah'tan, bağlantımız 4 saate yakın bekleme sağladığından yolculuğumuzun geri kalan kısmını sıkıntı ve sıkışıklık yaşamadan tamamladık. Daha sonra Katar Emirliği'nin Doha, ardından Hindistan da Goa'ya sabah 03:30 sıralarında bavullarımız da kaybolmadan ulaştık. Haftaya köşemde Hindistan'da buluşmak üzere kalın sağlıcakla...