Türkiye'de dolaylı ve dolaysız vergiler arasındaki ilişki, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki oranın tersine döndü. Dolaylı vergilerin oranı bugün yüzde 70'i bulmuştur.
Bu durum, devleti yönetenlerin; emekçinin, üreticinin, esnafın attığı her adımdan vergi aldığı anlamına gelir.
Benzer gelişme, tarih içinde hemen hemen bütün devletler için söz konusu olmuştur. İslam dünyasının büyük bilim adamı İbn-i Haldun, bu gerçeğin teorisini yapmıştır.
İbn-i Haldun'a göre vergiler konusunda, 'Devlet'in ortaya çıktığı ilk andan itibaren, hükmünü yürüten bir 'yasa' vardır. Başlangıçta iş başına geçenler, halktan çok fazla kopuk değildir. 'Sade' yaşamaktadırlar. Harcamaları azdır. Gelirler, giderlere fazlasıyla yetmektedir.
Zaman geçtikçe yönetici sınıf halktan gittikçe daha fazla kopar, lüks ve sefahat, gereksiz harcamalar başını alır gider. Buna bağlı olarak güvenlik harcamaları artar. Devleti yönetenlerin buna buldukları çare, halktan alınan vergilerin çeşitlendirilmesi ve vergi oranlarının artırılmasıdır.
Türkiye'de de sürekli olarak yeni vergilerin icat edilmesinin ve sıradan halkın sırtındaki yükün ağırlaştırılması anlamına gelen dolaylı vergilerin artırılması işte İbni Haldun'un sözünü etiği o 'Yasa'nın hükmünü yürütmesinden dolayıdır.

Yeni vergi yasası

AKP hükümeti, gelir vergisi kanunu ve diğer bazı kanunlarla ilgili olarak bir değişiklik tasarısı hazırladı. Gerçi bu tasarıda söz konusu olan, 'dolaylı vergi' değildir ama 'miras ve intikal' konusu ile ilgili olduğu için dolaylı vergi gibi bütün yurttaşları ilgilendirmektedir.
Mevcut yasaya göre miras yoluyla eş ve çocuklara kalan ev, arsa, işyeri gibi gayrı menkullerin satışından sembolik bir meblağ dışında herhangi bir vergi alınmıyor.
TBMM'ye sunulan değişiklik tasarısına göre ise, miras kalan malların satışından yüzde 15 ile 35 arasında değişen oranlarda vergi alınacak. Hatta aile bireyleri arasındaki para alışverişleri de belli bir rakamın üstüne çıktığına vergiye tabi olacak.
AKP borç batağına battıkça ve ekonomi çarkını sıcak paraya mahkum ettikçe, çareyi yeni vergiler icat etmekte buluyor.
Tam da bu noktada İbni Haldun'un söylediklerini hatırlatmak gerekiyor. Tayip Erdoğan her ne kadar ne anlama geldiğini bilmese de son zamanlarda İbn-i Haldun'un 'asabiyesi'nden bahsettiğine göre, kendisine büyük bilim adamın uyarılarını hatırlatmakta yarar var.

Yükseliş ve çöküş dönemlerinde vergiler

"Bil ki, daha önce söylediğimiz gibi, devlet başlangıçta bedevilik özelliklerine sahiptir. Dolaysıyla bu aşamada lükse ve pahalı alışkanlıklara sahip olunmadığı için masraf ve giderler çok azdır. Toplanan vergiler masrafları fazlasıyla karşılamakta, hatta önemli bir bölümü de artmaktadır.
Çok geçmeden medeni bir çizgiye gelinir, medeni hayatın gerektirdiği alışkanlıklara sahip olunur ve bu konuda daha önceki devletler örnek alınır. Bunun sonucunda devleti idare edenlerin, özellikle de hükümdarın giderleri çoğalır, özel harcamalar ve bahşişler büyük bir yekun tutar ve toplanan vergiler bu giderleri karşılayamaz hale gelir. Böylece devleti koruyup idare edenlere verilecek ücretlerin ve hükümdarın harcamalarının gerektirdiği ölçüde vergi miktarında artırıma gidilir. Başlangıçta vergi çeşitleri ve oranları artar.
Sonra lüks ve pahalı alışkanlıkların çoğalmasıyla harcamalar ve devleti koruyup idare edenlere verilecek ücretler artmaya devam eder. Böylece devlet ihtiyarlık çağına ulaşır. Devleti elinde tutan asabiyet, ülkenin uzak bölgelerinden vergi toplamaktan aciz kalır. Vergiler azalır, lüks harcamalar ve israf çoğalır, buna bağlı olarak askerlerin gereksinimleri ve ihtiyaçları da çoğalır. Sonunda hükümdar yeni vergiler çıkarır. Pazarda yapılan her alışverişten, şehirdeki bütün ticari mallardan belirli oranlarda vergiler alınır. Ancak hükümdar, hem israf ve harcamaların, hem de askerlerin ve muhafızların çok olmasından dolayı, ücretlerin artmasından dolayı yeni vergiler ihdas etmeye ve oranlarını artırmaya mecbur kalır.
Devletin son zamanlarında halka yüklenen vergiler öyle bir seviye'ye ulaşır ki (ticaret ve üretimden) elde edilmek istenen bütün beklentilerin yok olmasıyla çarşılar, tamamen kesada uğrar. Bu durum toplumun (umranın) bozulup zayıflamasına yol açar ve sonuçta bunun zararını da devlet çeker. Devlet tamamen yıkılıp yok olana kadar vergilerdeki artış devam eder.
Abbasi ve Ubeydiyyin devletinin son zamanlarında bunun örnekleri çok görülmüştür. O kadar çok vergi çeşidi ihdas edilmiştir ki, hac mevsiminde hacılardan bile vergi alınmıştır." (Mukaddime, Cilt I, Yeni Şafak, 2005, s.371-372)

İktidarın sonu

AKP, 'Küçük Amerika' rejiminin son iktidar partisidir. Küçük Amerika rejiminin diğer adı 'Gladyo-Mafya-Tarikat Sistemi'dir.
Sistem, iç güvenlik (polis, adliye, cezaevi) harcamaları ile iktidarın dayandığı yiyici takımının ve dış sömürü merkezlerinin faturasının olağanüstü ağırlaştığı koşullarda varlığını sürdürmeye çalışıyor.
Tam da İbn-i Haldun'un 'devletin son zamanları' dediği dönemdeyiz.