Kıymetli dostlar değerli okuyucularım;<

Bugün 1 Nisan şakasına uyanmış olabilirmiyiz diye düşünen bir çok arkadaşımın sesini duyar gibiyim. Ama şaka değil gerçeklerle yüzleşme zamanının geldiğini söylemek istiyorum. 2018 yılında yazdığım “Bizim Çocukla Kırgın” başlıklı bir yazımda bu günleri anlatmıştım. Defalarca köşemden sıkıntıları dile getirmekten geri de durmamıştım. Ancak "nush ile uslanmayanın hakkı tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir." Milletin dayağı da acıtır yani. Şimdi herkes şapkasını önüne alıp düşünmeli söyleyeceklerim İzmir için değil tüm Türkiye'deki teşkilatların ve AK Parti'ye gönül verenlerin düşünmesi gerekenler. 2018'de başlayan darbe sonrası AK Parti'deki gençleşme hareketlerinde tasfiye dönemi yarı yarı başarıldı, 2023 kongresinde ise tamamlandı kanaatimi daha önce defalarca söyledim. Peki ne oldu partide bu kongrelerden sonra? İlçelerden başlayan teşkilat değişimi illerde yapılan değişiklikler ile tamamlandı. Gördük ki hayatında 5 kişi yönetmemiş insanlar binlerce üyesi olan teşkilatın başına geçti. Hayatında siyasi hiçbir seçim geçirmemiş il ve ilçe başkanları yapılandırıldı. Bu yapılırken tecrübe ve siyasi akıl devre dışı bırakıldı, ne yapacağını bilmeyen siyasetin dilini konuşmayan, hayatını buradan kazanmaya endekslemiş, bunu bir meslek gibi görüp sanki koltuğun hizmet değil kazanç kapısı gören bir kitle oluşturuldu. Bu şikayetler iletilmedi mi iletildi peki dinleyen oldu mu? Hayır. Aklı başında herkes gidişatın uçuruma doğru olduğunu haykırdı ama makamlarda olanların bu dertleri değildi ki, onlar kazanacakları gücün, ekonomik beklentilerin derdinde pespaye adamlardan başkası da değillerdi.

Cumhurbaşkanını, bakanları havaalanında karşılamak onunla tek kare fotoğraf çektirmek için kelli felli adamların düştükleri durumlara defalarca şahit olmuşluğum var, o fotoğrafların nerede kullanıldığını söylemeye gerek yok. Devletin valisine, müdürüne racon kesmeği siyaset zanneden halkın karşısında üst perdeden konuşan bir kitleyi bu teşkilata kazandıran AK Parti Genel Başkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bu kadar serzenişe kulağını tıkayan teşkilatın oluşmasına müsaade eden de kendidir. MKYK listesine onay veren seçim günü listelerin delinmesine ses çıkarmayan, ilçe ve il kongrelerinde atama ile tek liste gidilmesini sağlayan parti içi muhalefetin vatan hainliğine tanımlandığı ortamın oluşmasının sebebi de kendisidir. Hataları görüp düzeltmeyen, söylenmesine karşı “FETÖ ağzıyla konuşmayın” diyerek haklı eleştirilere dahi tahammül göstermeyen de kendisidir. Düşündüğünü söyleyemeyen, aldığı talimatın ne olduğunu anlamaktan aciz bir kitlenin oluşmasının sebebi de kendisidir. Şimdi hataları görüp masaya yatırıp gerekenleri yapacağım dediğinde de o masanın etrafında akıl alacağı kişiler zaten çalışma arkadaşları ve bu ortamın oluşmasında kendisi ile birlikte sorumluluk sahibi olanlar.

Unutmayın “gemiyi en son fareler terkeder” kimse yerinden oynamaz bu zihniyetle. Bakın bunları açık ve net neden söylüyorum biliyor musunuz, çünkü benim bu partinin kurulmasında teşkilatlanmasında büyümesinde emeğim var. Milli görüş ekseninden gelen bir kurucu teşkilat başkanı olarak bu partinin genel başkanına ve bugün yöneten herkese SİTEM ETME HAKKIM var. Sadece benim değil, benim gibi bu gidişatın geldiğini söyleyen binlerce gönül erleri var. İl ve ilçe başkanı atarken "bunun parası var mı?" diye sorar da, fikrine, siyasi tecrübesine onurlu hayat duruşuna bakmazsanız bizlerin de bugün düşülen durumda söyleyecek sözümüz elbette vardır.

Bugün gerçekleri söylemekten kaçmak günü değildir, gerçeklerle yüzleşmek ve adam gibi dimdik doğruları söylemek günüdür. İsrail’in zulmüne yaptığımız tek miting ile cevap vermenin yeterli olmadığını bu vatandaşlar bilmiyor mu? Ayasofya'yı yarı cami ama hristiyan camiaya müze yaptığınızı görmüyor mu sanıyorsunuz. Gazze de müslümanlara yardım edemezken ticareti kesmeyi akıl edemeyen bir zihniyet bizim kurduğumuz AK Parti davasının savunuculuğunu nasıl yapabilir. Yıllarca oy veren insanların hassasiyetlerini yok sayıp, üstüne ekonomik bir çıkmazda bırakarak oy vermelerini nasıl bekleyebilirsiniz. Bu insanlara yetmedi cemaatler üzerinden oy vermeleri gereken adresi din ve inanç dayanaklarından uzak telkinlerle Cumhur İttifakı'na yöneltmeye çalışmak hangi kıt aklın tavsiyesidir. Emeklilerin düştüğü durumun farkına varmak bir tarafa neredeyse covid de ölmediler açlıktan ölsünler tavrı nasıl bir vicdana sığmayan yaklaşımdır.

Hani mitinglerde derdik ya “insanı yaşat ki devlet yaşasın” bu tavır insanı da devleti de yaşatmamak üzere alınmış bir tavırdır. Bunun halktaki karşılığı emeklinin “ölmeden önce son vazifemizi yapıp ülkeyi kurtaralım” olmuştur. Kendinize gelin bu milletin sabrı da celali de yüksektir. Kibirle yürüyen milletvekilleri, il, ilçe yöneticileri ve parti genel merkezinin boş insanlarına verilen cevap nettir “yeter söz milletin”. Bu sloganı eskiler hatırlar 2002 yıllarından şimdiler de olanlar bunu ancak hikaye kitaplarından okurlar yada dinlerler. Hiçbir başarıda tuzu olmayanların makamlara bedavadan geldiği günler bitmiştir. Bitmediyse eğer bu siyasi partiler mezarlığında ak partiye de yer hazırlanıyor demektir. Bunu nerden mi çıkarıyoruz biz gözlerini kapatıp düşünmeyenlerden değiliz. Gözünüzü açın batıdan doğuya ilk belediyesi Konya ak partinin. İç Anadolu’da ve Karadeniz de varlığını sürdüren bir siyasi harita ortada. Bakmasını bilene.

Peki bu sonuçlardan sonra ak partiyi bekleyenleri yazdık, bu seçimin aynı zamanda toplumda oluşturacağı sosyolojik ve ekonomik etkilerinide yazmak gerekiyor.  Adayların belirlenmesinde ve kaybedilen yerlerdeki seçmenin oy tercihini incelemek gerekirse karşımıza şu sonuç çıkacak. AK Parti seçmeni tercihini aday noktasında değiştirmiş veya sandığa gitmemiş. Bunun toplumsal olarak bir ders verme eğilimi ve partili kesimin hem aday hemde diğer erkenlerle aldığı tepki olarak yorumlanabilir. Bu zaman içerisinde parti politikaları düzenlenerek yapılandırılabilecek bir sosyolojik tabanın olduğunu göstermektedir. Ekonomik etkenleri ise AK Parti'de daha sıkıntılı olacağı kesin. İktidar olarak ve genel bütçeden faydalanıp aynı zamanda belediyelerden beslenen kesimde sıkıntılar başlayacak. Bu sebeple belediyelerdeki ranttan uzaklaşan bir kesim kendine genel bütçedeki ranta yöneltecek ki buradaki pastanın daha fazla parçaya bölünmesi demek yani partide ekonomik sebepli kavgalar ve ilişkiler ağının karışacağı anlamına geliyor. Bu durumda siyasi ifşalar ve adam harcamaları yaşar AK Parti kendi içerisinde. ,

Muhalefet açısından ekonomik olarak rantın dağıtılması süreci iki yönlü seyreder. Eğer oluşacak rantı adaletli çoğunluğun memnun olacağı şekilde dağıtırlarsa bu partiye güç katar ve tabanda oluşan oy kaymalarından kazandığı üye sayısını sağlam zemine oturtur. Rantın dağılımı iyi yapılamazsa burada da büyük siyasi kavgaları bekleyebiliriz. Ama en önemlisi artık kayyumlar dönemi biter ve dem ile onun uzantıları bu ekonomiden faydalanmak konusunda daha rahat olacaklardır. Aynı zamanda ekonomik güç demek özgüven demektir, Türkiye önümüzdeki dönemde çok çeşitli fikirlerin rahatça söylenenileceği günlere doğru gidecektir. Toplum belediyeler üzerinden dağıtılan ekonomi ile bir dengeye oturur. Bu piyasaları ve toplumu rahatlatacaktır. Bu sebeple son cümle siyaset güç dengeleri de ekonomi dengeleri ile yavaş yavaş el değiştirir yada dengeye oturur.

Ne demiştik

SİYASET BÜTÇE ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLEN BİR FAALİYETTİR