Çocukluğumda her bayramda en sık duyduğum cümle idi 'Nerede o eski bayramlar'. Ergenlikle birlikte sorgulamaya başlamıştım, bizim dönem de yaşlar ilerlediğinde benzer cümleyi kuracak mı diye. Aynı büyüklerimden duyduğum ikinci bir sık cümle ise 'Biz eskiden İzmir Körfezinde denize girerdik, falanca yer plaj idi cümleleriydi. Yaş ilerlemeye başladı, 'Nerede o eski bayramlar' cümlesini kurma sırası belki de bize geldi. Ama ben eski bayramlarla şimdikiler arasında çok da fark göremiyorum. Bayram dendiğinde aklıma Ankara'ya babaanne, hala ve kuzenlerime yaptığımız yolculuklar geliyor. O yolculukların hayali bile mutluluk sebebi. Şimdi de oğlumu akrabalarıyla bir araya getirmek bayramın en büyük amacı ve coşkusu sebebi oluyor.
   
Bazen hayal ediyorum, İzmir körfezi ileride temizlenecek. Birçok plaj körfezi çevreleyecek ve bizim nesil o körfezde denize bir kez olsun girememiş bir nesil olacak. Belki de tarih boyunca bu keyfi yaşayamayan tek İzmirli nesil bizim yaş dönemlerimizde yaşayanlar olmuş olacak. Yine hayal ediyorum; ilerde bayramlar büyüklerimizin anlattığı bayramlar gibi olacak. İnsani değerlerin ön planda olduğu, şarkıdaki gibi insanların el ele tutuştuğu, birlik olduğu hayatın bayram olduğu bir dünya.
   
Ve kalp sızım Altay. Tribünlerdeki ağabeylerim eski Carl Zeiss Jena, Standart Liege, Benfica maçlarını; Türkiye Kupası şampiyonluklarını anlatırlardı. Bizim dönem ucundan da olsa Büyük Altay'ı yaşadı. Elinden çalınmış olsa da Bursaspor ile Türkiye Kupası finali yaşadı, İnter-Toto Kupası olsa da Shamrock, Dyorgöri ve Bastia'yı Avrupa Kupasında rakipler olarak izledi. İsmini ilk defa duyduğumuz Düzyurtspor, Gölbaşıspor ile aynı ligde yer almak maalesef  bugünün gerçeği oldu.
   
Bir psikiyatri doktoru olarak yıllardır birçok gençle birebir uzun görüşmelerim oluyor. Geçen yıl Altay Kulübünde yöneticilik görevi yaparken; yüreği, hayalleri bana benzeyen birçok genci yakından tanıma şansına sahip oldum. Oğlumla gezmelerimizde birçok gençle karşılaşıyoruz; ayak üstü de olsa onların yardımseverliklerini, insancıllıklarını, fedakarlıklarına şahit oluyoruz. Kinci olmayan; kendini geliştirmeyi seven, doğanın değerlerine önem veren bir gençlik görüyorum. Bizim dönemin yine klişe laflarından biriydi 'Bu gençlik adam olmaz'. Belki de onlar haklıydı. Bizim nesil kavgayla, rekabetle büyüdü. Doğaya zalimce davrandı. İnsanı sevmektense çıkarlarına göre davranmayı tercih etti. Okuyup anlamaktansa, ezberlemeyi tercih etti. Kimse itiraz etmesin; vardığımız nokta bunun kanıtıdır.
   
Ben bizden sonraki neslin adam olacağı inancındayım. İnsanları seven, doğaya değer veren, araştırmayı seven gençler aslında çok da uzaklarımızda değil. Bu konuda karamsar olanlar bir zahmet kafasını kaldırıp bir çevresine baksın. Orada çok aydınlık gençleri görebilecektir. Bugünün karanlığına sebep olanların yanında birer yıldız gibi parlamaktadırlar. Onlar ilerde Körfezdeki plajlarda denizde yüzebileceklerdir. Onlar çocuklarına, arkadaşlarına 'babamlar körfezde eskiden yüzermiş' demeyecekledir. Onlar şaşkınlıkla 'babamlar körfezde eskiden yüzemezlermiş diyeceklerdir'. Onların sevgisiyle bayramlar bayram olacak. Gazze'de, Irak'ta ya da dünyanın herhangi bir noktasında ölümlere timsah gözyaşları dökmeyeceklerdir. Onlar zalimliğin karşısında pazarlıksız durabileceklerdir. Onlar 'Ben insanı yaratandan ötürü severim' deyip sonra da insanları kamplara bölüp düşman ilan etmeyeceklerdir. Ve Altay... Bugünün karanlığında bile bir an olsun sevdasından vazgeçmeyen pırıl pırıl gençler. Onlar bizlerin hatalarını yapmayacaklar. Kendi doğrularını hayata geçirecekler. Ve bir gün; bizim görmediğimiz ve belki de göremeyeceğiz günlere onlar sayesinde döneceğiz.