Meral Akşener'in konuşmasından satırbaşları şöyle: Bugün buraya 16 Nisan'da yapılacak referandumla ilgili görüşlerimizi sizlerle paylaşmaya geldik. Biz bu ülkenin yorulduğunu görüyoruz. Kardeşlik hukukunun yerle bir edildiğini görüyoruz. Kadının erkeğe, erkeğin kadına, çocuğun ana babaya düşman edildiği bir dönemden geçiyoruz. Millet yoruldu, millet bıktı. Dolayısıyla seviyeli bir dile, Cumhuriyet değerlerine sahip bir dile, saygılı bir dile ihtiyaç var. Onun için kötü söz söylemeyeceğiz. Kötü söz sahibine aittir. Biz sadece 16 Nisan'da sandıklara gideceğiz ve 'hayır' diyeceğiz.

'Diktatörlük anayasası'

10 Ekim günü Başkanlık sistemi meselesi gündemimize geldi. Bu Başkanlık sistemi bildiğimiz gibi değil. Bu Başkanlık sistemi bir siyasi partinin genel başkanının seçileceği ve o kişinin milletvekillerini tayin edeceği, İl Başkanlarını tayin edeceği, Bakanları atayacağı, arkasından bütün rektörleri atayacağı, Anayasa mahkemesi üyelerini atayacağı ve savaş yetkisinin verildiği, eyalet kurma yetkisinin verildiği Meclis'i seçime götürebileceği, velhasıl kelam kararname çıkarabileceği, bütçe çıkarabileceği, yani sizin vergilerinizle bir bütçe hazırlayabileceği ve sabah kalktığında 3 buçuk milyon Suriyeliye bir anda vatandaş verebileceği, canı sıkıldığında kadınların 'hadi bakalım işten çıkıyorsunuz, eve gideceksiniz' diye bir kararname çıkarabileceği yetkilerin verildiği bir diktatörlük Anayasası'dır. Kadınlarla ilgili kısmı niye söylüyorum? Çünkü bu arkadaşların kadın anlayışı şöyle. Hatırlayın bir yönetici dedi ki, 'başı açık kadın, perdesiz eve benzer. Ya satılıktır ya kiralık' dedi. Bütün bunlara susanlara 16 Nisan'da en güzel cevabı siz vereceksiniz.

'Beka sorunu nedir kimse bilmiyordu'

"Bahçeli'nin Başkanlık sistemi istemesinde gerekçe şuydu: Erdoğan'ı Anayasa'ya uyduramıyorsak, işlediği suçları kanuna uyduralım. Yani suç işlemesine mani olamıyorsak kanunu ona uyduralım. Birinci gerekçe buydu. Nitekim Bekir Bozdağ da bunu kabul etti. Sonra aradan zaman geçti. Birden bire bir 'beka sorunu'muz olduğu ortaya çıktı. Bu beka sorununun ne olduğuna dair herhangi bir gerekçe duymadık. Bir beka sorunu var ama o beka sorunu nedir kimse bilmiyor. Sonradan anlaşıldı ki meğerse koltuğun bekasının sorunuymuş. Sonra kampanyalar başladı. Ben Bursa'da başladım. 2016 Nisan'ından sonraki gibi korkular başladı bu sefer. Miting, toplantı yapacak yer bulamadık, her yerde engelleme girişiminde bulundular. Niğde'de Nevruz bahane edilerek programımı iptal ettiler. Ama Diyarbakır'da nevruz kutlaması yapıldı, PKK paçavraları asıldı. Biz de gittik cesur Niğdelilerle toplantımızı yaptık. Tüm toplantılarımız basıldı. Buradan net bir şekilde söylüyorum; bunlar beni yıldıramaz, bunlar sizi yıldıramaz, bunlar bizi korkutamaz. Çünkü biz cesur insanlarız. Sonra 'evet' kampanyası yürütenler konuşmaya başladı. Dakika 1, gol 1. Başbakan hepimizi terörist ilan etti.

'Bizim aramızda terörist yok'

Soruyorum size; aranızda PKK'lılarla aynı masaya oturan var mı? Devlet Oslo'da iki paralık edilirken o bürokratları oraya gönderen var mı? Habur'da teröristler davulla zurnayla karşılanırken, içinden Atatürk posterleri ve Türk bayrağı teröristler rahatsız olmasın diye çıkarılırken orada olan var mı? Barzani geldi. Barzani'nin bölgesel yönetiminin paçavrasını hem Ankara'da hem İstanbul'da göndere çekti. Ve biz Türkiye olarak Barzani'nin bölgesel yönetimini tanımış oldu. Bunun sebebine baktığımızda 'evet' çalışması olduğunu gördük ve Kerkük'ü verdik. Bunu yapanlar arasında burada olan biri var mı? Yok. Bizim aramızda terörist yok duyun Başbakan. Siz önce kendi çevrenize bakın.
Editör: Haber Merkezi