"Kadınlar bekleşiyor bu akşam maden ocağının başında,
dehşetten kalpleri ha durdu ha duracak,
kirli gökyüzünde hortlaklar gibi bakan
çarklara dikmişler gözlerini
altında esir hayatı yaşanan
ölü sessizliğindeki çarklara,
kaderin sessiz çarklarına.

Fırtınadan kaçıp sığınmış koyunlar gibi toplanmışlar
küme küme
dururlar kımıldamadan,
dururlar sessiz soluksuz.
Ayaklar altındaki kuyularda az önce,
kayalıklar arasındaki kömür damarlarında
yanan ve parlayan gaz birdenbire
ölüm saçtı dört bir yana.

Gece, kapkara gece soğuk
Yağmur yağıyor sis içinde.
Atkıları, üstleri başları sırılsıklam
çukur sıska yanakları mosmor
kadınlar bekleşiyor.
Bir mucize kurtarır onları kurtarsa kurtarsa,
böyle geldiydi kadınlara haber.

Ama kadınlar dönmeyecekler yuvalarına
kadınlar ocaklarının başına dönmeyecekler.
Bekleyecekler şafak sökene dek,
başlayıncaya dek dönmeye çarklar yeniden,
getirilinceye dek sedyeler içinde buraya
sevdikleri, bağlandıkları erkekleri,
güçlü, yumuşak, güzel erkekleri
buraya getirilinceye dek bekleyecekler.

Saatinden tanıyacaklar kimini,
kimini bir düğmeden,
kimini bir sezgiyle sadece.
Ve üç gün sonra bütün bu ölüler
hep birlikte gömülecekler büyük bir çukura.

Sevgilerini ve üzüntülerini gönderecek kral hazretleri.
O milletvekili de orada olacak,
hani şu bilinen kişi,
son grevde, madencilerin karşısına asker çıkaralım diyen
görünecek çok kederliymiş gibi,
parlak kara şapkası ışıldayacak başında,
gidecek cenazenin arkasından ağır ağır
şık iskarpinli ayakları.

Ocağın sahibi de orada olacak,
o herif ki belki yüz kere
demişti, anam avradım olsun
madencilere at eti yedirmezsem.

Papaz efendi de orada olacak.
Çocukların nafakası ile fare besleyen papaz efendi,
dua edecek ağlamaklı ağlamaklı,
yüreklerini parça parça edecek sevdiklerini yitirenlerin,
basa basa sözcüklerin üzerine
palavralar sıkacak papaz efendi.
Sayıp dökecek tehlikelerini maden ocağının,
ve madencilerin değerini sayıp dökecek ve yiğitliğini.

Ve bütün gazeteciler,
zehirlemek için kamuyu,
mürekkep harcamışlardı hani denizler dolusu,
"endüstrinin yıkıcılarına" veryansın etmişlerdi hani,
kimbilir şimdi ne acıklı öyküler döktürecekler.

Ve halk üzülecek:
"Ne acı" diyecek, "Ne acı".
Unutulacak ama her şey haftasına varmadan
Ve milletvekili,
Ve maden ocağı sahibi,
Ve papaz efendi,
Ve gazeteler,
Ve beyni yıkanmış kamu,
devam edecekler zehirlerini, kinlerine depo etmeye,
gelecek ilk büyük madenci grevinde boşaltmak için.

Bu akşam kadınlar maden ocağının başında bekleşe dursun
tanrı bile görmüyor, tanrı bile,
ikiyüzlülüğünü ve utancını bu oyunun."


Bu şiir, maden ocaklarında maden işçiliği yaparak hayatını kazanan, işçi sınıfını konu edinen oyunlar yazan ve ömrünün son yıllarını (1968 yılında öldü) güç koşullarda yaşayan İngiliz İşçi şair Joe Corrie'e ait. Joe Corrie'nin İngiliz maden işçileri için yazdığı 'Madenciler' adlı oyununda yer verdiği 'Kadınlar bekleşiyor bu akşam(1926)' adlı bu şiiri şimdi dönüp tekrar okuyun ya da 'https://www.youtube.com/watch?v=dGgS57tq0pk' adresinden açıp dinleyin ve düşünün. Soma'da hayatını kaybeden 301 madenciyi düşünün, onları 2 yıl önce bugün maden ocağının başında bekleyen kadınları (Ana, eş, kardeş, sevgili, evlat) düşünün. Facia öncesi ilgili bakanların facianın yaşandığı maden ocağı için söylediklerini düşünün. Sonrasında dövülen tekmelenen madencileri.
Bugün olsun düşünün. Elden ne gelir, kader demeyin. Hiç değilse onlardan geriye kalanların acılarına el verin. Bir omuz verin taşıdıkları ağır yüke. Hiçbir şey yapmazsanız, bari susmayın. Susmayın ki yeni Somalar Ermenekler yaşanmasın. Çünkü siz sustukça, biz sustukça hiçbir şey değişmiyor bu ülkede.
Her şeyi başkalarından da beklemeyin; gazeteciler, gazeteler, medya neden sustu demeyin. Her şey siz varsanız var. Medyayı gazeteyi var eden sizlersiniz. Soma'yı, Ermenek'i unutmayın. Unutmayın ki kadınlar, kadınlarımız bekleşmesin bir daha maden ocaklarının başında.

Bugün 301 madencimizin yeryüzü daha sıcak olsun diye, çocuklarının yüzü gülsün diye indikleri karanlık dehlizlerde kalışlarının ikinci yılı. Başta Soma'da olmak üzere maden ocaklarında hayatını kaybeden bütün maden şehitlerini saygıyla anıyorum.