Yolumun üstünde çok az kişinin fark ettiği kocaman yaşlı bir ıhlamur ağacı var. Dün başımı kaldırıp uzun uzun baktım yüzüne, etrafa yayılan çiçeklerinin kokususu çektim içime. Hayata açılan bir kapı gibi duruyordu orada. Bizden ayrı, bizi kuşatarak.
'Hayata açılan bir kapı gibi' diyorum çünkü hayatı da yaşamayı da unuttuk. Beton ve asfalt bloklarının arasında unuttuk kendimizi. Dağlara, kırlara, köylere, yaylalara gitme vakti şimdi. Bir ıhlamur çiçeğine yakından bakmanın tam vakti. Çünkü hayat geçiyor. Bugün mis gibi koku saçan bu sarı çiçeklerin yerini, kenarlarından sararmaya başlayan o yeşil yapraklar alacak.
Bahar varsa, sonbahar da var. Bir ıhlamur yaprağının kısa hikeyasine benziyor hikayemiz. Geldik gidiyoruz. Biliyorum, biliyoruz, bilin! 

Ben gittikten sonra da,
Gürül gürül akacak sular.
Renk değiştirecek  
Göğe yükselen dağlar 

Her mevsim yeniden
Güzelleşecek dünya
Sarı yeşile dönecek mesela
Yeşil yeniden sarıya

Ömrümüz ki
döngü-süz
Bir yere kadar benziyor
buharlaşıp bulutlara arışan sulara

Ey hayat!
Aşikâr ki sendedir bu adaletsizliğin mayası
Nasıl bizimse,
Kaybetmek için tutuştuğumuz
Bu anlamsız kavgalar,
Bu bitmeyen yaşamak ihtirası

Ihlamurları seviniz efendim.