Ülkemizde ve dünyamızda, birlik, beraberlik ve barış dilekleriyle...
Kimi yaşam öyküleri öylesine yoğun bir akış içindedir ki... İnsanı farklı farklı noktalara götüren olaylar, inişler, çıkışlar, değişimler, bunların doğurduğu duygularla doludurlar. 
Böylesine bir akış içinde her yükseliş ayrı bir zor sınavdır; her iniş ayrı bir yoğun ders. 
Gizemli anahtarları ise o akışı tüm getirdikleri ile kaldırabilecek 'olgunluk' ve 'sevgi'dir.
Sevgi... 
O en derinde hep var olan...  
Hayatın akışı ne yöne olursa olsun... Hayat, hayatınızdaki insanlar size ne yaparlarsa yapsınlar... 
Hayatı ve insanları yine de anlayabilmeyi, sevebilmeyi, sayabilmeyi sağlayan...
Bir gün her şey sona ererken bile, içimizde var olmaya devam eden, en büyük hakikat... Pür, saf, katıksız "sevgi".
Bu olgunluğa ve sevgiye son an gelmeden ulaşabilen insan gerçek ve mutlu olan. 
Dışarıdan nasıl gözükürse gözüksün. 
O hakikatin içindeki insan.
"Fırtınalı Hayatlar (Genuis)" filminden çıktığım an kalemimden dökülenler bunlar oldu, Sevgili Okurlar... Bu hafta yine gizemli bir yolculuğa davetlisiniz.
Fırtınalı Hayatlar (Genıus) 
Gerçek yaşam öykülerine dayanan çok başarılı bir editör ve dahi bir yazar hakkında çok çarpıcı bir film "Fırtınalı Hayatlar (Genuis)". 
Yazar bir dahi!  
Sayfaların dayanmadığı...İçindekileri bir türlü saylara sığdıramayan... 
Editör çok başarılı! 
İşine ve çalıştığı yazarlara çok bağlı... Onlara büyük bir sevgi ve saygı ile yaklaşan... 
İkisi bir araya gelip, Thomas'ın yüzlerce sayfaya yazdıklarını, okuyucu kitleleri ile buluşturmaya doğru bir yolculuğa çıkıyorlar. 
Kendini yazmaktan alıkoyamayan Thomas'ın bir yerde son noktayı koyuyor olması gereken bir yolculuk... 
Maxwell'in sabır ve sağduyu ile Thomas'ın yanında yer alacağı, onun orijinalliğini bozmadan en güzel şekilde okuyucusu ile buluşması için emek vereceği bir yolculuk...
Uzun, zorlu, yorucu bir yolculuk... 
İki adamı bir birine yakınlaştırıp dost yapmaya doğru bir yolculuk...
İnce zarif bir kelebek gibi uçuşan sözler...
Büyülü bir anlatımı var dahi yazar Thomas'ın... 
Sinemada karanlıkta yazmayı denedim muhteşem güzellikteki, ince, zarif kelebekler gibi uçuşan sözlerini, ama yetiştiremedim. Onun yerine kendimi o tılsımlı cümlelere bıraktım... 
Thomas'ı okuduktan sonra, "Böyle bir şey görmedim..." diyor Maxwell karısına. Thomas içindekilerini yüzlerce sayfaya dökme sancısı içinde kıvranırken.  
Bu yolculuğun sonu ne olacak?
Peki, Thomas ve Maxwell'in bu zorlu, yorucu, yoğun yolcuğu nereye varacak?
Onlara neler katacak ve onlardan neler götürebilecek?
Hayatlarını nasıl etkileyecek?
Film, tüm o deneyimleri, büyük bir merak ve heyecan içinde size yaşatıyor.
Yolculuğun gizemi...
Filmin son kısımları ise, benim için, bu filmle çıktığımız yolculuğun gizemi ile gizliydi.
"Sevgi"yi buldum ben o son sahnelerde! 
Büyük bir olgunlukla gelen gerçek sevgiyi.
Hem sözcüklere dökülmüş şeklide, hem de sözcüklere hiç dökülmeden, birkaç sahne, bakış, hareket ile... 
Bir insana duyduğunuz gerçek sevgi ve saygıyı, ne olursa olsun, ne yaşanmışsa yaşansın, her durumda nasıl koruduğunuzu öylesine güzel ve çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor ki film... 
Bu muhteşem sevgi kadar, koyuluş şekline de vuruldum!
Hararetle davetlisiniz sevgili okurlar!