Prof. Dr Fatih Hilmioğlu denince gözümde canlanan ilk tablo 2004 yılı sonbaharında toplanan bir Üniversiteler Arası Kurul toplantısına ait. Kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, YÖK'ün önerisiyle İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu'nu görevden almıştı ve gerekçenin temelinde "Hüseyin Sarıoğlu adlı öğretim üyesinin doçent kadrosuna atanmasına ilişkin mahkeme kararının uygulanmamış olması" gösteriliyordu.
Toplantıda söz alan İnönü Üniversitesi Rektörü Hilmioğlu, görevden alma kararını eleştiren çok sert bir konuşma yapmış, "Taşra üniversitelerinde görev yapmanın zorluklarının büyük şehirlerden anlaşılamayacağını" dile getirmişti. 'Çelik gibi sert bir adam' diye düşünmüştüm; cesaret işiydi söyledikleri... 'Haksızlık' olarak gördüğü bir işlem sonucu 'sesini korkusuzca yükseltmesini' takdir etmiştim.
Bir sonraki ve son karşılaşmamızda ise bir kez el sıkıştık ve birbirimize "Tanıştığımıza memnun oldum" dedik, hepsi o kadar. 2008 yılı Haziran sonuydu. İlgilendiğim bir enfeksiyon konusunda yapılan bir kongreye, Malatya'da ev sahipliği yapan Rektör Hilmioğlu'nun 8 yıllık görev süresinin son günleriydi. Sonraki rektör için yapılan seçim, yeni sonuçlanmış, Hilmioğlu'nun desteklediği aday ikinci olabilmişti. Öğretim üyeleri ile görüşürken, duyduğu üzüntü ve "Biz nerede hata yaptık?" sorusu gözlerinden okunuyordu. Malatya'dan ayrılırken bizlere hediye edilen gülle ağırlığındaki çantanın içi Hilmioğlu'nun rektörlüğü döneminde yapılanları, yaptığı konuşma ve etkinlikleri içeren kitaplarla doluydu. Bunları incelediğimde sekiz yılda üniversitesinde çok büyük başarılara imza attığını görmüş, kendisini bir kez daha takdir etmiştim.
Redhack'in son yayınladığı belgelerden Hilmioğlu hakkında, 2005 yılında Ali Kaynak imzalı bir dilekçe sonrası YÖK tarafından soruşturma açıldığı; dilekçede Hilmioğlu'nun anne tarafından Alevi olduğu; 'Alevi, aşırı solcu ve bölücü' insanları göreve getirdiği iddialarının yer aldığı anlaşılıyor. İşin ilginci Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı Ali Kaynak adlı böyle bir şahsın olmadığını tespit etmiş.
Türkiye'de hiçbir başarının cezasız kalmayacağının en güzel örneklerinden olan Hilmioğlu, keşke 'çelik gibi sert' olacağına, 'demir gibi sağlam' olsaydı; bu kadar kırılmazdı... Ağır hastalığına rağmen dört yıldır tutuklu. Oğlunun cenazesindeki hali gözümün önünden gitmiyor ve yaşadığı evlat acısını bir gece olsun evinde hafifletmesinin çok görülmesi 'insanlık dışı', bence... Ağır hastalığına müdahale edilebilmesi için ileri bir sağlık merkezinden yararlanabilmesine izin verilmemesi de...
Başbakan Erdoğan'a soruyorum... Kendiniz için, kendi koyduğunuz kuralları yıkarak, üniversitede ameliyat yapamayacak bir hekime ameliyat olurken, eski rektörler Fatih Hilmioğlu ve Mehmet Haberal için kılınızı kıpırdatmamanız, partinize adını veren 'adalet' ile örtüşüyor mu?
Cumhurbaşkanı Gül'e soruyorum: Hatırlar mısınız? 'Kayıp trilyon' davasında kesinleşen mahkeme kararıyla aldığı 2 yıl 4 aylık cezayı, 'ev hapsi' şeklinde Altınoluk'ta deniz kıyısındaki yazlığında çeken (!) Necmettin Erbakan'ı 'hastanelerce sürekli hastalıklarının raporlarla belirlenmesi' üzerine af ederek, yazlığından dışarı çıkabilmesini sağlamıştınız... Hiçbir ceza almadıkları ve hasta oldukları raporlarla belirlendiği halde Hilmioğlu ve Haberal'la ilgili neden bir şey yapmıyorsunuz?
Peygamberimiz "Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" demişken; Müslümanlar neden suskun?
Haftanın Sözü: "Bir tutukluyu bağışlayabilirsiniz, ama ona mahpusluğun bir anını bile geri veremezsiniz." Bernard Shaw
Not: Merak ettim, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun görevden alınmasına yol açan Hüseyin Sarıoğlu'nun bugünkü durumunu araştırdım. 2010'da Medeniyet Üniversitesi Rektörlüğü'ne aday gösterilen, ancak atanamayan Prof. Sarıoğlu'nun sadece 2012'de aldığı görevler şöyle: Fakülte Kurulu Üyeliği-Profesör Temsilciliği, Türk-İslam Düşüncesi Tarihi Anabilim Dalı Başkanlığı, İslam Araştırmaları Merkezi Müdürlüğü, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Asli Üyeliği, TÜBA Konsey Yedek Üyeliği...